It won't be enough traducir turco
156 traducción paralela
If your report itself is loud enough, it won't be necessary.
Vereceğin bilgiler yeterince gürültülü olursa zaten buna gerek kalmamış olacak.
I say a man and a half won't be enough, better make it two to one.
Nasıl yani? İlk kez mi yapıyorsun?
The way you're gulping it up, there won't be enough left to go around.
Bu şekilde içinize çekerseniz, etrafta hava kalmayacak.
It won't work, and I'm dame enough to be glad of it.
İşe yaramaz, ve bir kadın olarak, buna seviniyorum.
- Look, baby... I won't be around long enough to repeat it.
- Bak bebeğim... zaten bunu söyleyecek kadar burada kalmayacağım.
You won't be able to answer that because you have never paid enough attention to it.
Cevaplayamazsın çünkü buna hiç dikkat etmedin bile.
Life itself won't be long enough to let it all out.
Yaşamın kendisi bunun tamamını dışarı çıkaracak kadar uzun olmayacak.
I'm seized with the fear it won't be great enough.
Acaba bu manzarayı tarif edecek kadar iyi olacak mı? Yeterince iyi olmayacak diye korkuya kapıldım.
You won't be here long enough to get tired of it.
Burada yemeklerden bıkacak kadar kalmazsın.
You afraid if you give it to me, there won't be enough left for you to get drunk on?
Onu bana verdiğin takdirde, sarhoş olacak kadar kalmayacağından mı korkuyorsun?
I know. Even if you win, it won't be enough for a motor.
Yarışmayı kazansan bile motor almaya yetmez.
That won't be enough, you shall pay for it...
Hatalar itiraf edilmemelidir. Onları temizlemek lazım..... kanla!
Before long it'll burn so fast, I won't be able to chop enough even two-handed!
Yakında öyle hızlı biter ki iki elimle bile odun yetiştiremem.
It'll be so many that you won't have enough bullets for them.
O kadar kalabalık gelecekler ki, cephanen yetmeyecek.
It won't be enough next time
Gelecek sefere affetmem!
Report to Kiryanova that there's been a change of situation. Our force won't be enough to cope with it.
Kiryanova'ya koşullarda değişiklik olduğunu gücümüzün baş etmeye yetmeyeceğini bildir.
That won't be long enough either, but it'll have to do.
Bu bile mümkün olmayabilir, ama yine de bunu yapmalýyýz.
If you're the sole witness it won't be enough.
Ve Gots'u da konuştutabilirsem, işini bitirdim demektir.
Well, the devil's luck is on your back as well, but it won't be enough.
Anlaşılan sende de şeytan tüyü var ama bu yeterli olmaz.
It's punishment enough that he won't be hired for ne xt season.
Gelecek sezon için anlaşması olmaması onun için yeterli bir ceza.
It won't be enough.
Yeterli olmaz ki.
So maybe by the time you are 60, you'll make enough, but then you won't be able to get it up anymore.
Çok güzel. Belki 60 yaşına geldiğinde yeterince para kazanırsın. Ama o zaman da kuşun ötmez.
His rear end's big enough. One of these days, he'll stick it in the can and he won't be able to pull it out again.
Günün birinde o kıçıyla tuvalete öyle bir sıkışacak ki, kimse çıkaramayacak.
Well, if we stay down here long enough, I'll have to lay off the fuckin'booze, Steel,'cause there won't fuckin be any of it fuckin'left.
Eh, eğer burada yeterince kalırsak, bu "amına koduğumun" içkisini zaten bırakmak zorunda kalacağım. Çünkü bu "amına koduğumun" içkisinden hiç kalmayacak, amına koyuyum!
It will be covered today, but it won't be enough.
Bugün hava kapalı olacak. Işık yetersiz.
Soon there won't be enough of us left to call it group.
Yakın zamanda grup denilemeyecek kadar az kalacağız.
If we're gradual enough, it won't be such a shock. Hopefully, it'll just lose interest.
Yeterince yavaş olabilirsek, şaşırıp, ilgisini kaybedeceğini umabiliriz.
You won't be here long enough to make it worth the effort.
Burada uzun süre kalamayacaksın.
I'm kind of glad I won't be around long enough to see it all go.
Neyse ki etrafta her şeyin yok olmasını görecek kadar uzun bulunmayacağım.
I won't be on it long enough to complain.
Şikayet etmek için. O kadar sürmez.
The field modulator is operational, but it won't be enough.
Alan hafifletici çalışıyor ama yeterli olmayacak.
Also remember that it's important for her to have enough of food. If she doesn't eat enough, medicines won't be effective.
ayrıca şunları untmayın, onun yeteri kadar yemek yemesi çok önemli şayet, o yeterince yemek yemezse, ilaçlar etkili olmaz.
Is he good enough to be one of the people I'm looking for? If I find out that he killed Jagger, it won't matter how good he is.
Jagger'ı onun öldürdüğünü duyarsam, ne kadar iyi olduğu umurumda olmaz.
If I stay here, no matter how many lives I have, it won't be enough!
Niçin beni böyle her şeyin ortasında bıraktılar?
It won't be enough.
Bu yeterli olmayacak.
I did my best, Kitty, but it won't be good enough.
Elimden geleni yaptım lKitty, ama yeterli olmadı.
It's a long shot, I won't be able to establish contact... but it might be enough for me to sense if he's alive or not.
Zor olacak. Bağlantı kuramayabilirim ama hayatta olup olmadığını hissedebileceğimi sanıyorum.
And even if we're lucky enough to get it here, it won't be around for long.
Hatta onu buraya getirecek kadar şanslı olsak bile, buralarda fazla durmayacaktır.
- It is, but I won't be well enough to do anything for two days.
- Olmayacağım. Ama iki gün boyunca iyi de olmayacağım.
Psych doesn't think she can handle the post-op regime and the mother won't be around long enough to get her through it.
Nakil sonrası rejimi uygulayamayacağını, annesinin de ona bakacak kadar uzun... -... yaşamayacağını düşünüyor.
And so inedible, you won't be able to get enough of it down to be bad for you.
Öyle ki kötü olduğunu anlayabilecek kadar yiyemezsin bile.
Together we can figure this out. But if we start fighting each other there won't be enough pieces left to work it out.
Bu işi birlikte çözebiliriz ama birbirimize düşersek ortada çözülecek bir şey kalmayacak demektir.
It won't be enough.
Yeterli olamaz.
- It won't be enough to simply have the box. Right.
Sandığı ele geçirmek yeterli değil.
It won't be long before they learn enough to destroy it from the inside out.
İçeriden dışarıya doğru yok edebilmenin bir yolunu bulabilmeleri, pek uzun sürmez.
His slip-piloting's not as good as mine. I might be able to buy us some time, but it won't be enough.
Pilot yetenekleri benim kadar iyi değil Onu bira geriletebilirim ama yeterli olmayacaktır.
The gate won't last long, but we figure it'll be long enough.
Geçidin uzun süre dayanacağını zannetmiyorum fakat yeterli olacağını tahmin ediyoruz.
Now at the rate of this acceleration... one explosion won't be enough to stop it.
Bu derece bir hızlanmada... bir patlama yeterli olmayacak.
Now based on the current velocity... one blast won't be enough to stop it.
Şimdi, en son hıza göre... bir patlama bunu durdurmak için yeterli olmayacak.
- It won't be enough.
- yeterli olmayacak.
Eight, sixteen, or sixty-four, it won't be enough.
Sekiz, onaltı ya da altmış dört, yeterli gelmeyecek.
it won't work 371
it won't happen again 518
it won't matter 76
it won't take long 230
it won't last 65
it won't last long 21
it won't start 41
it won't hurt you 22
it won't open 58
it won't hurt 56
it won't happen again 518
it won't matter 76
it won't take long 230
it won't last 65
it won't last long 21
it won't start 41
it won't hurt you 22
it won't open 58
it won't hurt 56