It won't change anything traducir turco
61 traducción paralela
Not drinking it won't change anything.
İçmemek bir şeyi değiştirmez.
You're in pieces now, but it won't change anything for you.
Paramparça olmuşsun ama senin için bir şey değişmeyecek.
Even if you sleep with Iwashita, it won't change anything
Iwashita'yla yatsan bile, bu hiçbir şeyi değiştirmez.
It won't change anything if you keep fighting.
Savaşmaya devam etseniz de hiçbir şey değişmeyecek.
- It won't change anything.
- Hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
All right, but it won't change anything.
Olur ama bir şeyi değiştireceğini sanma.
Of course, it won't change anything when he gets back.
Tabii bu, o geri döndüğünde bir şeyi değiştirmeyecek.
They won't allow it. They don't want anything to change.
Hiçbir şeyin değişmesini istemezler.
If you like. It won't change anything.
İsterseniz konuşun, ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Whether you're old, fat, skinny or sick it won't change anything
Yaşlı, sıska veya hasta olsan bile bir şey değişmeyecek. Kökü oldukça derinlerde.
It won't change anything.
Hiçbir şeyi değiştirmez.
I know it won't change anything, but...
Biliyorum bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek ama...
Hating me might feel good, but it won't change anything.
Benden nefret etmek iyi gelebilir, ama bir şeyi değiştirmez.
No, it won't change anything for me.
Hayır, benim için bir şey değişmeyecek.
Forget that it won't change anything here, what if they have an iris?
Burada bir şey değiştirmeyeceği bir yana, ya sizin gibi irisleri varsa?
"Writing this letter now helps me understand everything a bit better." "But it won't change anything."
Şimdi bu mektubu yazarken her şeyi biraz anlar gibi oluyorum ama bu artık bir şeyi değiştirmeyecek.
- but it won't change anything. - I'll make you a deal.
Seninle bir anlaşma yapalım.
It won't change anything.
Hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
It won't change anything.
Bu birşeyi değiştirmez.
It won't change anything.
Ama bu bir şeyi değiştirmeyecek.
It won't change anything.
Bir şeyi değiştirmeyeceğim.
If she's telling the truth, it won't change anything.
Doğru söylüyor olsa bile bir şey değişmeyecek.
It won't change anything.
Bu hiçbir şeyi değiştirmez.
It won't change anything.
- Bir şeyi değiştirmeye gelmedim.
It won't change anything!
Hiçbir şeyi unutamayız!
It won't change anything even if you act this way.
Bu şekilde davranmanın bir yararı yok.
Don't look at me like that, it won't change anything.
Bana öyle bakma, kararımdan dönmeyeceğim.
It won't change anything.
Bu birşey değiştirmez.
It won't change anything anyway.
Bir şeyi değiştirmeyecek sonuçta.
Stop drinking, it won't change anything.
- İçki içmeyi bırak, bu hiçbir şeyi değiştirmez.
It won't help change the world or anything.
Dünyayı falan değiştirmeye bir faydası olmuyor.
I know, it won't change anything.
Artık biliyorum ki bu birşeyi değiştirmiyor.
He won't change his mind. He says he can live with it if I get called up, as there's nothing we can do. But if I enlist and anything happens, he'll never get over it.
Çağrılırsam yapacak bir şey olmadığını ve bununla yaşayabileceğini ama askere yazılırsam ve bir şey olursa, bunu aşamayacağını söylüyor.
I know it won't change anything, but I regretted having you killed.
Bunun hiçbir şey değiştirmeyeceğini biliyorum ama seni öldürdüğüme pişmanım.
It won't change anything.
Bu hiç bir şeyi değiştirmez.
It won't change anything.
Hiçbir şey değişmez.
- It won't change anything.
Değişen bir şey olmayacak.
It won't change anything.
- Bir şey fark etmez.
It won't change anything.
Bedenini geri getirmek hiçbir şeyi değiştirmez.
Talking about it won't change anything.
Bununla ilgili konuşmak bir şeyi değiştirmeyecek.
IF YOU WANT, BUT IT WON'T CHANGE ANYTHING.
Ne dersen de yine de bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
But it won't change anything for you.
Ama durumunu değiştirmez.
Whatever twisted curse you have planned, it won't change anything.
Nasıl beter bir lanet planlıyor olursan ol, hiçbir şey değişmeyecek.
I know it won't change anything.
Hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorum.
How are you just now getting it? but going on blaming yourself won't change anything.
Kampüste başka bir cesetyiyici olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Kokuyorsun... Dişi cesetyiyiciler gibi kokuyorsun!
I don't need your confession. It won't change anything.
İtirafına ihtiyacım yok, bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
That doesn't make anything that I did right, and I know it probably won't change her mind, but she needs to know and I just need to go and tell her right now.
Bu yaptığım hiçbir şeyi düzeltme ve belki de kararını değiştirmez ama bilmesi gerek. Ona söylemem lazım, lütfen.
It won't change anything.
Bu hiçbirşeyi değiştirmeyecek.
It won't change anything.
Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
You know, maybe-maybe I'll still drive over every morning to cook him breakfast until he eventually discovers I've moved out, and by then, he'll see it won't have to change anything between us.
Benim taşındığımı fark edene kadar, yine de arabayla her sabah evine gider, kahvaltısını hazırlarım belki o zaman da aramızdaki ilişkinin değişmek zorunda olmadığını görür.
You say you won't and then you do it again, and I'm not sure anything's gonna change.
Yapmayacağını söylüyorsun ve yine yapıyorsun bunun değişeceğinden de pek emin değilim.
it won't work 371
it won't happen again 518
it won't matter 76
it won't take long 230
it won't last 65
it won't last long 21
it won't start 41
it won't hurt you 22
it won't open 58
it won't hurt 56
it won't happen again 518
it won't matter 76
it won't take long 230
it won't last 65
it won't last long 21
it won't start 41
it won't hurt you 22
it won't open 58
it won't hurt 56