Item traducir turco
3,165 traducción paralela
Item one.
Parça bir.
Wait, wait, perhaps discerning customers like yourselves would be interested in an item from our discount rack.
Durun durun, sanırım sizin gibi akıllı müşteriler indirimde olan bir ürünümle ilgilenebilir.
The next item on the D.O.D. impound list is a frictionless graphene servo.
Savunma Bakanlığı'nın el koyulacaklar listesinde bir sonraki eşya, bir sürtünmesiz grafen servo *.
It looks like a news item on O'Sullivan.
O'Sullivan üzerine gibi.
First item of business : those two hams you call arms.
İlk işimiz kol dediğin o iki jambon olacak.
Our next item appears to be a late entry.
Sıradaki parça geç gelmiş gibi görünüyor.
Look, if there's no line item for humiliating the competition, Don will write it and I'll pay for it.
Bak, eğer rakip firmayla dalga geçmek pahalı diyorsan, Don metni yazar, ben de parası neyse öderim.
Look, if there's no line item for humiliating the competition, Don will write it and I'll pay for it.
Bak, eger rakip firmayla dalga geçmek pahali diyorsan, Don metni yazar, ben de parasi neyse öderim.
Item number 13.
13 numaralı madde.
I understand you two might be quite an item. W..
Birbirinizden hoşlanıyor olmanız gayet normal bir şey.
Our magazine introduces a high-quality item every month.
Bizim dergimiz her ay yüksek kaliteli bir ürün tanıyor.
What's item 317?
317 no'lu parça neymiş?
I'm here to get back my stolen business item, you know?
Çalınan iş eşyamı geri almaya geldim, anlarsınız ya?
That'll be a collector's item so don't go selling that on the Internet.
Koleksiyon parçası olacak o, sakın İnternet'ten satayım deme.
You're accountable now for every item in this bag, every word out of your mouth, every move you make.
Her şeyden sorumlusun artık. Bu çantadaki her eşyadan, ağzından çıkan her sözcükten, yaptığın her hareketten.
That's another item goes on Hatfield's account...
Hatfieldlar'ın hesabına yazılacak bir şey daha...
Although I admit that this one item confounded me.
Fakat itiraf edeyim bu nesne kafamı karıştırmadı değil.
I got a 60-inch flat screen, a fridge for beer, but I need a "wow" item, like an air hockey table or a mini putting green.
60 inç düz ekran ve bira dolu bir buzdolabı aldım, ama şaşırtıcı bir şey gerekiyor, hava hokeyi masası ya da mini golf gibi.
We have a new item on the agenda.
Gündemimizde yeni bir konu var.
Last item on your bucket list?
- Ölmeden önce yapılacak son şey mi dersin?
- You guys an item?
- Ayrılmaz ikili miydiniz?
This isn't the first item chronologically, but it's the one that triggered a harder look.
Bu şey, tarih sırasına göre biraz daha yakından bakmamı tetikleyen şeydi.
While you're waiting for the poor item to decide, I have a job for you.
O zavallı şeyin karar vermesini beklerken senin için bir işim var.
Yes, item number 96, which is a set of collectible instruments that was just played by, uh...
96 numaralı üründeyiz. Koleksiyon için çok seçkin parçalar olan bu enstrümanlar az önce şu grup tarafından çalındı.
He's bidding on his own item.
Adam kendi ürününe teklif verdi.
Well, it's a collector's item.
Koleksiyon parçası.
We found that item of clothing with blood on it.
Kanlı bir elbise parçası bulduk.
Would've made sense if you two were an item.
Birlikte olmanız çok mantıklı olurdu.
Next item is - - this is item number 457-8111.
Sıradaki parçamız... Bu parçanın numarası 457-8111.
Okay, next item.
Tamam, sıradaki parça.
Inside one of these boxes is an item that holds great significance to you.
Bu kutuların birinin içinde senin için anlamı büyük olan bir şey var.
- that's a lunch item.
- o öğle yemeği için.
Okay, tonight at dinner I wanted the steak sandwich, but the waiter said that that's a lunch item, so Donald- - called for the manager and gave him the "what my woman wants, she gets" speech.
Tamam, bugün yemekte ızgara sandviç istedim, ama garson bunun öğle yemeği seçeneği olduğunu söyledi, ama Donald, müdürü çağırdı ve "bayan ne istediyse, getirin" dedi.
You see, when I couldn't convince you to procure the item for me, I moved on to the next man on the list.
İstediğim şeyi elde etmen için seni ikna edemeyince sıradaki kişiyle irtibata geçtim.
So he's gonna sit on the item until you double it.
İki katını verene kadar istediğin şeyin üstüne yatacak.
You go behind my back and put an item in a gossip column.
Jerry'den de kötüsün. - Benden gizli dedikodu sütununa haber verdin.
Um, I accidentally overstocked some inventory, so how's about each of you take one item from the gift shop on the house?
Farkında olmadan depoyu fazla doldurmuşum, Neden hediye reyonundan birer hediye seçmiyorsunuz?
Do you think this is how I wanted to find out that you and India were an item?
India ve senin olayını böyle mi öğrenmek istediğimi sanmıştın?
Next item.
Sıradaki nesne.
Well, like I said, it's a very popular item. Oh. All right, thank you.
Dediğim gibi çok revaçta bir madde.
Do you recognize this item?
Bu eşyayı tanıdınız mı?
When a customer decides to send a necklace or a ring to me, that item clearly doesn't have much personal value to them anymore.
Zaten bir müşteri bir kolye ya da yüzüğü bize yollamaya karar verdiyse artık o eşyanın manevi bir değeri kalmamış demektir.
There is one more item.
Bir şey daha var.
One more item, detective.
Bir şey daha vardı dedektif.
Page 86, item 3.
Sayfa 86, ödev 3.
- What do you do if an item isn't ticked?
- Eğer tik atılmadıysa ne yapıyorsun?
They've been an item ever since you left school.
Sen okulu terk ettiğinden beri birlikteler.
It looks like a news item on O'Sullivan.
O'Sullivan ile ilgili dosyalar var.
You have to add an item number.
"şarkılar olmadan nasıI film yapabilirsin?" "dans ve şarkıları eklemelisin"
You should havebeen an item girl in some Hindi film... you will do agreat job.
Paris'te sen harikaydın sen hint filmlerindeki esas kız olmalısın çok iyi iş yaparsın.
Next item we're gonna do is 355216775..
Bu parça...