Jacey traducir turco
118 traducción paralela
She works down at Jacey's after school, making ice cream cones.
Kız okulundan sonra Jacey'ın dondurmacısında çalışıyor muş.
From the moment I picked her up at the ice cream shop, at Jacey's, she was on my case about not having a rental car for the winter dance.
Onu Jacey'in dondurmacı dükkanından aldığım andan itibaren kış dansı için bir araba kiralayamama söylenip durdu.
Back then, Jacey was a complete mystery to me.
Geçmişte, Jacey benim için tam bir sırdı.
Everything Jacey wanted in life the Abbotts already had :
Jacey'in hayatta istediği herşey Abbottlarda vardı :
Jacey, remember that time I got my dick caught in my zipper?
Jacey, S.. imin fermuarıma sıkıştığı zamanı hatırlıyormusun?
Jacey.
Jacey.
Jacey and I never talked about that thing between he and Eleanor in the garage.
Garajda O ve Eleanor arasında olan şeyler hakkında Jacey ve ben asla konuşmadık.
But Jacey never bragged about his conquests.
fakat Jacey asla zaferiyle övünmedi.
Just as the Abbott parties were the place to be in Haley, Jacey's parties at Penn were the hippest ones around.
Haley'de Abbottların partisi varken, Jacey'nin patisi Peendeydi Çevrede birsürü hippi vardı.
You're not like Jacey.
Jacey gibi değilsin.
I don't think Jacey smokes a pipe.
Jaceyin pipoyla sigara içitiğini sanmıyorum.
Although I shared Jacey's avid interest in the opposite sex I obviously lacked his consummate skills.
Jacey'in sekse karşı şehvetle ilgi duymasına rağmen ben açıkça onun muhteşem yeneteneklerinden yoksundum.
- Hi, Jacey.
- Merhaba, Jacey.
And she was more than eager to pick right up where she left off with him.
Eleanor Jacey ile beraber olmaya eskiden olduğundan daha istekliydi.
Fucking Jacey.
Jacey ile sevişiyordum.
- Jacey needs to be disciplined.
Jacey disipline ihtiyaçı var.
That visit not only marked the end of Jacey's affair with Eleanor but also the end of Eleanor Abbott herself.
Bu ziyaret sadece Jacey ve Eleanor'un ilişkilerinin sonuna işaret değildi ve birde Eleanor Abbott'ın sonunun işaretiydi.
Jacey, what happened with you and Eleanor?
Jacey, sen ve Eleanor arasında ne oldu?
So is Jacey just home for a visit or is he here for the summer?
Jacey sadece ziyaretemi geldi yoksa tüm yaz burada mı?
Even with Jacey working my mom had to borrow against the house for him to go to Penn.
Jacey çalışıyor bile Annem onun Peen'e gitmesi için eve karşı borç aldı.
I do wish Jacey was home for Christmas.
Keşke Jacey Noelde evde olsaydı.
Jacey, Doug.
Jacey, Doug.
When Alice Abbott filed for a divorce from Peter Jacey wrongly thought she was escaping more than an unhappy marriage.
Alice Abbott Peterden boşanmak için dava açtığında Jacey yanlış olarak onun mutsuz bir evlilikten kaçtığını düşündü.
- Stop acting like Jacey.
- Jacey gibi davranmaktan vazgeç.
Jacey probably looks more like him.
Jacey muhtemelen ona daha çok benziyor.
That's how he got to be called Jacey, after his initials.
Jacey ismi O'nun ilk harflerinden oluşuyor.
You know, I think my dad was like Jacey is.
Sanırım babam Jacey'e benziyordu.
Once, I dared Jacey to do a back flip off the roof into a pile of leaves.
Bir keresinde, Jaceyi çatının içersine yığın bırakması için zorladım.
And Jacey's addiction to the Abbotts made him desperate to possess her.
ve Jacey'nin Abbottlara olan bağimlıIığı Alice'e sahip olabilmesi için herşeyi göze almasını sağIıyordu.
Why can we sneak around, but not Alice and Jacey?
Neden biz etrafta gözükmemeliyiz, ama Alice ve Jacey gözükebilir?
He blames Jacey for everything that happened with Eleanor.
Eleanorla olan herşey için Jacey'i suçluyor.
It's not Jacey's fault your dad kicked her out.
Jacey'in hatası değildi, baban Onu kovdu
Who's upstairs with Jacey?
Jaceyle yukarıda kim var?
I can't be a party to that, Jacey.
Böyle birşeye taraf olamam, Jacey.
Jacey pretended to care for Alice so well the illusion became so complete, that even he was fooled.
Jacey Alice'den hoşIanıyormuş gibi yaptı böylece illüzyon tamamlandı, Hatta kandırdı.
Jacey didn't hear from Alice for several days.
Jacey Alice'den birkaç gün haber almadı.
Tell Jacey I'm sorry.
Üzgünüm Jaceye sor.
Jacey was almost 2 and I was eight months pregnant with you.
Sana 8 aylık hamileydim ve Jacey hemen hemen 2 yaşındaydı.
And Jacey just got lost in there.
ve Jacey öyle kaybolmuştu ki.
- Jacey.
- Jacey.
- Jacey knows too.
- Jacey biliyordu.
- I came to talk to Jacey.
- Jaceyle konuşmaya geldim.
The hospital told Jacey when they called him.
Hastahane Jacey'i aradığı zaman O'na söyledi.
How's Jacey?
Jacey nasıI?
Jacey would never find his way out but I had to.
Jacey asla çıkış yolunu bulamıyacaktı ama ben buldum.
I'm not like you, Jacey.
Ben senin gibi değilim, Jacey.
The truth about our mother and Lloyd didn't comfort Jacey because the truth seemed to him as unfair as the lie he'd always believed in.
Lloyd ve annmeiz hakkındaki gerçek hiçbir zaman Jacey'i teselli etmedi çünkü gerçek her zaman inandığı şeye göre haksızmış gibi geliyordu.
If the Abbotts didn't exist, Jacey would've had to invent them.
Abottlar yaşamamış olsaydı, Jacey onları keşfetmek zorunda olmayacaktı.
That's what Jacey thinks.
Bunlar Jacey'in düşündükleriydi.
Jacey, shoulders back.
Jacey, omuzlar geriye.
- As Jacey.
- Jaceyninkiyle.