Jailbait traducir turco
93 traducción paralela
- He's jailbait.
- O daha çıtır.
Jailbait.
Çıtır.
How'd I know she was jailbait?
Yaşının tutmadığını bilemezdim.
Look again, this is jailbait.
Tekrar bak, bu hapis bileti.
You got the jailbait.
Top sende.
- She's jailbait.
- Hapse attıracak yaşta.
Jailbait.
Hapse attıracak.
That's jailbait my dear, jailbait! She was fixing the water heater!
Canım Jelda sıcak su sorununu halletmek için gelmişti.
They're jailbait.
Bunlar oltalık.
We were jailbait before.
Biz de bir zamanlar oltalıktık.
I'd say she's definitely jailbait.
Bence de daha reşit değil.
Hey, why don't you ask her how to say'jailbait'... in Vietnamese?
Vietnamcada "pranga kaçkını" ne demek diye sorsana.
Then if anybody touches you, scream, "Jailbait!"
Ve sana dokunursa olursa "tecavüz" diye bağır.
You ever hear the word "jailbait"?
"Sübyancı" kelimesini duydun mu?
He left you in prison to rot like jailbait.
Seni hapishane de bıraktı.
Please join me in welcoming a sassy... bit of jailbait to our stage.
Lütfen bana katılın, bu arsız hapishane yemini sahnede karşılamaya.
What is this thing about Eric calling you "a sassy piece of jailbait"?
Eric'in seni "Bir parça arsız hapis yemi" diye çağırmasının olayı nedir?
No, me I can picture carrying the oars. You were usually under the boardwalk with a cute piece of jailbait.
Sen iskelenin altında kızlarla oynaşırdın.
You're jailbait, Dennis.
Sen daha ufaklıksın Dennis.
It is if they're jailbait.
Yaşları küçükse, suç sende.
Cos we're getting a lot of fake IDs. It's all like jailbait.
Çünkü çok sahte kimlik var..
Was she still jailbait when you met her?
Onunla tanıştığınız zaman, o reşit miydi?
She was jailbait.
Kız reşit değilmiş.
And that's gonna make y'all billionaires... because America loves hot, white jailbait ass.
Ve bu da siz hepinizi milyarder yapacak. Çünkü Amerika, beyaz seksi, cazibeli k.çları sever.
Cruising for jailbait?
Kendine sübyan hapishanesi mi bakıyorsun?
See, right now you're jailbait. They're jailbait.
Sen sübyansın, onlar sübyan.
You get that that I'm jailbait, right?
Bir kafeste olduğumu düşünüyorsun, değil mi?
So today I'm jailbait.
Öyleyse bugün reşit değilim.
Look, you got a great backhand. But, no offense, I kind of have a no-Jailbait policy.
Bak, backhand vuruşların harika, ama, kızma ama, bir tür "hapsolmama" politikam var.
Go ahead and get loaded tonight and catch syphilis from whatever skanky jailbait random hooker or whore you can find on the street, but I'm going back to the hotel.
Hadi devam et ve bu akşamı sokaktan bulduğun frengili tiksinç bir ortalık malıyla geçir. Fakat ben otele dönüyorum.
I MEAN, LOOK AT HER. I MEAN, SHE'S JAILBAIT.
O na bak, o tam bir yem..
Our Pending Acquisition Of Jailbait Cosmetics Makes Reveal The Most Potent Force In The Personal-Grooming Industry
Askıdaki gelir kaynağımız Jailbait Kozmetik, Reveal'i, kişisel bakım endüstrisinin en etkili gücü konumuna getirecek.
Jailbait Cosmetics Is The Hottest Takeover Target In Town.
Jailbait Kozmetikleri, şehirdeki herkesin ele geçirmek istediği bir hedef.
Yeah, About That - - Jailbait - - I Hate To Burst Your Bubble, Duncan, But Their Products Aren't Exactly Cutting-Edge.
Şu Jailbait hakkında birleş söylemek istyorum balonunu söndürmek istemem Duncan, ama onların ürünleri nefes kesen cinsten değil.
Someone Who Wants To Kill Your Takeover Because He Wants Jailbait As Much As You Do, And Somebody Who Wouldn't Mind Ruining You In The Process.
Atılımını engellemek isteyen birisi, çünkü o da Jailbait'i senin kadar çok istiyor ve işlemler sırasında seni mahvetmekten hiç çekinmeyecek birisi.
I Got A Tip From Someone That Jailbait Wasn't As Popular As I Thought.
Birinden, Jailbait'in düşündüğüm kadar popüler olmadığına dair tüyo aldım.
I Walked Away From Jailbait,
Jailbait'den vazgeçtim,
You got jailbait, and I got lisbet yeah, deal fell through.
Sen Jailbait'i aldın, ben de Lisbeth'i Evet, anlaşma bozuldu.
Jailbait was a dud.
Jailbait başarısız oldu.
You guys gotta get this fucking jailbait out of my house.
Şu lanet küçük manyağı evimden çıkartmalısınız.
Now if you'll all excuse me, the jailbait needs to school her boyfriend.
Şimdi eğer izin verirseniz, küçük kız erkek arkadaşıyla ilgilenmeli.
Jailbait.
Şu güzele bak.
- Jailbait!
- Kızlar!
- Jailbait, slap my hands! - Yeah!
Jailbait, çak bakalım!
My dad's newest jailbait.
Babamın yeni avı.
No, but he's jailbait.
Ama o daha çocuk.
I'm not in Belgium to be jailbait!
Belçikaya hapis kuşu olmak için gelmedim.
No, you go hang out with jailbait.
Harika, tamam. Git kız arkadaşınla takıl.
I haven't touched jailbait since so I have just as much right to live on this street as anyone else.
O zamandan beri reşit olmayan bir kıza dokunmadım bu yüzden herkes gibi benim de bu sokakta yaşamaya hakkım var.
Jailbait, that is.
... ama pedofili.
I Want Jailbait.
Jailbait'i istiyorum.