Jammed traducir turco
1,801 traducción paralela
- You jammed my thumb. - You weren't invited.
Parmağımı ezdin.
And now she ran in there, and must have jammed something in the handles.
Ve şimdi oraya girdi ve... -... kapı koluna bir şey sıkıştırmış olmalı.
Then my gun just jammed.
Sonra silahım tutukluk yaptı.
Phalanges cracked and her fingernails shredded, her head forced that way, her knees jammed up against her chest.
Parmaklarında bulunan küçük kemikler çatlamış ve tırnakları parçalanmış... kafasına bu yönde baskı uygulanmış, dizleri göğsüne kadar çekilmiş.
If they get to this building, we will be jammed up with no way out.
Eğer bu binaya girerlerse, çıkacak yer bulamayız sıkışıp kalırız.
You wanna get jammed up? Huh?
Bunu ister misin?
You like gettin'jammed up? No. No.
Dövülmek hoşuna gider mi?
It's jammed!
Sıkışmış!
The brakes jammed and..
Fren sıkıştı ve...
The fucking gun jammed.
Sıçtığımın silahı tutukluk yaptı.
- We're all jammed in.
- Öyleyiz.
It's jammed!
Sıkıştı.
And she made an advance, and... It was late, but the office was jammed with people working still.
Bana yakınlaştı ve geç olmuştu fakat ofiste halen çalışanlar vardı.
Radar's jammed.
Radar bozuldu.
Can't even leave a message. He's got the machine jammed up.
Telesekreteri dolmuş, mesaj da bırakamadım.
- Are you that jammed up?
- Bu kadar mı düştün?
That casket door jammed and they panicked.
Tabutun kapağı sıkıştı ve telaşa kapıldılar.
Gun is jammed.
Silah tutukluk yaptı.
They say their bodies were twisted and jammed into the basement walls.
Söylediklerine göre cesetleri bodrum katın duvarları arasına istiflemiş.
So you're jammed on blackjack?
21'de mi tıkandınız?
His gun jammed, so he started crying.
Silahı tutukluk yaptı, sonra ağlamaya başladı.
I think it's jammed again.
Tutukluk yapıp duruyor.
No, we're so jammed this week, tomorrow's the only day we can do it.
Hayır, bu hafta çok yoğunuz, bunu sadece yarın halledebiliriz.
Yeah, just jammed it in my pocket that day in class and then that night in my dorm room I took it out, put it on my bureau with my keys and my loose change and everything.
Evet, o gün sınıfta öylece cebime tıkıştırmıştım. Aynı gece yurt odama gittiğimde cebimdeki tüm bozuk paralar ve anahtarlarla beraber onu da çıkarıp masamın üzerine yerleştirdim.
I'm so jammed up.
Bugün çok yorgunum.
Mom and doc jammed in a corner.
Anne ile doktor köşede.
Anyway, two joggers ran up and started digging out all the dirt... that was jammed inside my mouth and my nose and my ears.
Neyse, sonra iki koşucu geldi ağzıma, burnuma, ve kulaklarıma dola parçaları çıkarmaya başladı.
I was jammed in a door during an earthquake.
Bir deprem sırasında kapıya sıkışmıştı.
It's jammed!
Sıkıştı!
- I don't think so -'tis jammed.
- Sanmıyorum, sabitlenmiş.
You guys look jammed up.
Bayağı sıkışmışsınız.
I'm stuck. My leg's jammed.
Kımıldayamıyorum.
There's something wrong with the machine, the coin slot's jammed.
Makinayla ilgili bir sorun var, jeton girişi sıkışmış.
The bill slot's jammed.
Jeton girişi tıkanmış.
They cut'em, beat'em, jammed cattle prods in their balls,
Keserler, ısırırlar, aletine elektrik verirler.
It's jammed.
- Sıkışmış.
Who did it? It jammed the way!
Kim yaptı bunu?
Airlock's still jammed, Chief.
Hava kilidi halen bozuk Şef.
RCS Thruster's jammed.
RCS iticiler sıkışmış.
No, no, no. Not when it's jammed.
Hayır, hayır, hayır.
So far, no reports of fatalities. But power is out, cell lines are jammed and the roads are for emergency vehicles only.
Şimdiye kadar kayıp bildirilmedi ama elektrik yok, telefon hatları tıkandı ve yollar sadece ambulanslar için açık.
He jammed a Q-tip in his ear when he was 11 and was treated for a case of pleurisy at 27.
11 yaşında kulağına kulak çubuğu kaçmış. 27'sinde de akciğer zarı iltihabı olmuş.
I have a few of the prints that were only half-developed when the machine jammed.
Makinede kâğıt sıkışmıştı. Birkaç karenin yarım basılmış hali var.
A couple guests tried to get her out, but it was jammed.
Davetlilerden bazıları onu çıkarmaya çalışmış, ama başaramamış.
See this light spots... something was jammed in there.
Şu açık noktalara bakın, buraya bir şey sıkıştırılmış.
He jammed it from the inside it could still be here.
İçerden sıkıştırmış, hala burada olabilir.
You jammed that D.P. down my throat, and this is what happens when I get jammed.
O görüntü yönetmenini başıma sen sardın. ve bişeyi bana bu kadar yüklersen olacağı buydu.
That is only the second time... a weapon has ever jammed on me.
Hayatımda yalnız iki defa bir silah tutukluk yaptı.
Maybe that gun jammed for a reason.
Belki de o silahın tutukluk yapmasının bir nedeni vardı.
I put it in the mailbox. It got jammed. And you found it just now.
- O gece yemeğe gelecek miydin?
I don't think so. Your weapon's jammed
Senin silahınında sıkıştığını zanmıyorum.