Jason's traducir turco
2,562 traducción paralela
I mean, Jason's your brother, too, and that practically makes us sisters, right?
Yani, Jason senin de kardeşin, ve bu bizi kardeş yapar değil mi?
Yeah, but being Jason's father is not the same thing as what you're thinking about.
Evet ama, Jason'un babası olmak senin düşündüğün gibi bir şey değil.
Mom's had to watch Jason every day since he was a little kid.
Annem, Jason'u küçüklüğünden beri her gün görmek zorundaydı.
Hey, that's not Jason Bateman.
Hey, bu adam Jason Bateman değil ki. - Ne?
Jason's van's in the garage.
Jason'ın karavanı garajda.
Actually, she's not moving in till next week, when Jason's van's all fixed up.
Aslında tam anlamıyla haftaya taşınacak Jason'ın karavanı tamir olduğunda.
'Jason's van?
Jason'ın karavanı.
Wait, Hanna, go through the back yard and take that bag off of Jason's porch.
Hanna, arka bahçeye git ve çantayı Jason'ların balkonundan al.
Did Jason's house catch on fire?
Jason'un evi yandı mı?
Jason was miles away when the police called him.
Polis aradığında Jason kilometrelerce uzaktaymış.
I still believe she had something to do with that fire at Jason's.
Hala Jason'ların evinde bir şey yaptığını düşünüyorum.
My dad is Jason's father, too.
Jason'un da babası olduğunu biliyordu.
- Jason, have you ever put out a cigar on Gilbert Gottfried's neck?
- Jason, daha önce hiç Gilbert Gottfried'in boğazına puro soktun mu?
And there's Jason Miller.
Bir de Jason Miller var.
Please. Gary, Jason's one of us.
Gary, Jason da bizden biri.
Jason, do you remember anything about what's happened to you, like, uh, sensations of drowning, feeling trapped in your mind, trying to cry out for help?
Jason, başına gelenlerle ilgili herhangi bir şey hatırlıyor musun? Boğulma hissi, zihninde hapsolman yardım istemen?
Uh, he's gone. Brent : He's like Jason Bourne, this guy.
- Bu herif Jason Bourne gibi.
Have you seen Jason's butt?
Jason'ın poposunu gördün mü hiç?
Because I think you just want me to know that you and Jason fooled around and that he dumped you. - Which I can't say I blame him for.
Bence Jason ile takıldığınızı ve seni terk ettiğini söylemeye çalışıyorsun ki bu konuda ona hak vermem lazım.
And there's a Jason Miller- - oh, Dr. Rosen.
Bir de Jason Miller var. Dr. Rosen!
You should go out with Jason.
Jason'la çıkmalısın bence.
- Seriously. Jason's really cool.
Jason çok havalı biri.
It looks as if they might have become an extension of Jason's.
Jason'ın bir tür uzantısı hâline gelmiş gibi görünüyorlar.
The medication seems to be sedating them, but not breaking Jason's neural link.
İlaçlar onları sakinleştiriyor gibi görünüyor ama Jason'ın sinirsel bağını koparmış değil.
I can't get a hold of Jason's parents.
- Jason'ın ailesine ulaşamıyorum.
These kids could be in danger, and Jason's a disturbed young man.
Bu çocuklar tehlikede olabilir ve Jason aklı başında olmayan bir delikanlı.
It's Jason's will, and we have to find him if we're gonna have any hope of breaking this connection, this--this neural link.
- Jason'ın iradesi. Ve bu bağlantıyı, bu sinirsel bağı kırabilmek için onu bulmamız gerekiyor.
Jason, there's- - there's no need- -
- Jason, buna hiç gerek yok.
The public nature of Jason Miller's actions are putting every Alpha at risk.
Jason Miller'ın kamusal alandaki davranışları, tüm Alfaları riske atıyor.
You interrupted Jason's treatment.
Jason'ın tedavisini böldün.
Because you've had such success curing Jason's victims.
Jason'ın kurbanlarını iyileştirmede büyük başarı gösterdiğin için mi?
I have six months of detailed scans and case notes on precisely what was done to Jason's brain, the wavelength and the duration of every stroke treatment.
Jason'ın beynine yapılanlar hakkında elimde altı aylık detaylı taramalar ve notlar var. Tüm tedavilerin devam süresi ve dalga boyları...
Jason's mother.
Jason'ın annesi.
Teenagers at the dance weren't Jason's first victims. His parents were.
Jason'ın ilk kurbanları partideki gençler değildi, ailesiydi.
So her brain pattern is struggling with Jason's.
- Peki efendim. Beyin yapısı, Jason'ınkiyle mücadele ediyor.
And it appears there is no limit to the number of people Jason can collect.
Jason'ın etkileyebildiği insan sayısının bir sınırı yok gibi görünüyor.
We can see how hard all the minds in Jason's collective are struggling to reassert themselves, so I'm thinking if, somehow, we could push them to- -
Jason'ın bağ kurduğu herkesin zihninin kendilerini hür bırakmak için ne kadar çabaladığını görebiliyoruz. Eğer onları bir şekilde zorlayıp...
Right now, we need to find Jason, and he's probably feeling very vulnerable right now, so he'll wanna be somewhere safe.
Şu an Jason'ı bulmamız gerekiyor. Muhtemelen şu an çok hassastır ve güvenli bir yerde olmak isteyecektir.
Jason's in there.
Jason içeride.
Jason's ability is centered in the frontal polar parietal cortices.
Jason'ın yeteneği, kafatasının yan kemiğinin ön kısmındaki kortekslerde bulunuyor.
Jason, the people in your neural link, you--you must let them go.
Jason... Sinirsel bağ kurduğun kişileri serbest bırakmalısın.
Jason's gone.
- Jason gitmiş.
But it's going to be all right, Jason.
Ama halledeceğiz Jason.
It's an important early step in Jason's treatments.
Jason'ın tedavilerindeki önemli aşamalardan biriydi.
This is like being in a Jason Bourne movie, only he's the bad guy, and the CIA are the good guys.
Sanki Jason Bourne filminde gibi ama kötü adam o ve biz CIA iyi adamlarız.
You were Jason's best friend, and he won't forget you either.
Jason'ın en yakın arkadaşıydın. O da seni unutmayacak.
Jason is out there. He's a sitting duck.
iyi de Jason disarida ve çaresiz.
That makes sense because I love Jason, but it never seems to work out with him and I was thinking that's probably because he's a human and I'm a vampire.
Bana çok mantikli geldi çünkü Jason'i seviyorum ; fakat iliskimiz bir türlü yürümüyor. Sanirim bunun nedeni onun insan, benimse vampir olmam.
He's not a human, he's Jason.
O bir insan degil. O Jason.
Jason, it's me, Sookie.
Jason, benim, Sookie.
Jason, that's as big as a walnut.
Jason, kafandaki şişlik ceviz kadar.