Jawbreaker traducir turco
29 traducción paralela
The jawbreaker.
Çenekıran.
And I know that you get a jawbreaker before you go back into work.
İşe dönmeden önce bir lolipop alırsın.
- 2.50 and a jawbreaker?
- 2.50 dolar ve şeker?
It's a jawbreaker.
Akide şekeri.
They found a jawbreaker on the other side of the highway.
Otobanın karşı tarafında şeker bulmuşlar.
They have no idea who would feed a bird a jawbreaker.
Kimin akide şekeri verdiğini bilmiyorlar.
These sticks are for my friend Buzz here,'cause I got my eye on that jawbreaker of hers.
Bu çubuklar arkadaşım arıcık için. O da benim akide şekerlerimi saklıyor.
Now, I want that jawbreaker.
Şimdi o akide şekerlerini istiyorum.
You two'll take each other out and the jawbreaker's mine.
İkiniz birbirinizi haklayacaksınız ve Akide şekerleri bana kalacak.
I thought a jawbreaker was funny.
Taş şeker komik olur, demiştim.
You gagged her with a jawbreaker?
Ağzına taş şeker mi, tıktın?
- She's got a jawbreaker in her throat.
- Boğazında bir taş şeker var.
She was up late, watching TV, sucking on a jawbreaker.
Geç saate kadar, taş şekeri emerek TV seyrediyordu.
Jawbreaker.
Taş şeker.
Jawbreaker?
Şeker?
But my sister always popped a jawbreaker into my mouth.
Ama ablam her zaman... ağzıma şeker verir ve
The jawbreaker's name- - Jinhai Li Chang.
Çene kıranın adı- - Jinhai Li Chang.
That's a jawbreaker.
Kadında çene falan kalmıyor.
It's a jawbreaker.
Onun adı diş kıran.
We're taking you to the Candy Courthouse, where you will be tried by Judge Jawbreaker...
Bizim şeker adliyesine götürüyoruz, Orada Yargıç Jawbreaker tarafından yargılanacaksınız.
- I bit into a jawbreaker, and my veneer fell out, and now I am a literal monster.
- Iıı şey, Akide şekeri yedim ve maskem düştü. - Artık tamamen canavarım.
One of these dumb kids broke his jaw on a Jawbreaker.
- Salak çocuklardan biri akide şekeriyle dişini kırmış.
Nolan can pretend to be some random guy choking on a jawbreaker.
Nolan boğuluyormuş numarası yapabilir.
It's the jawbreaker.
Düşünmüş, göndermiş.
- Actually, we call it jawbreaker.
- Hindistan cevizli.
Hunter, Jawbreaker 2-3, we're less than a klick out.
Hunter, Jawbreaker iki ya da üç, bir kilometreden yakınız.
Yeah, the FireBall Jawbreakers, they're at the bottom shelf at the end of aisle six, and the Good Plentys are halfway down the same aisle, but they're on the right.
FireBall Jawbreaker, 6. koridorun sonundaki rafın en alt kısmında. Good Plenty de aynı koridorun ortasında bulunuyor. Fakat sağ kısımda onlar.
- And you can do - Good night, Jawbreaker.
İyi geceler, Çenekıran.
- Whoo-hoo. - Jawbreaker's mine.
- Akideler benim.