Jonesing traducir turco
125 traducción paralela
I am jonesing.
Çok canım çekiyordu.
She's still jonesing for Angel. Couldn't care less about me.
Hala Angel'ı seviyor ve ben onun umurunda bile değilim.
I been jonesing For the jump over the wall
Duvardan atlamak için çıldırıyorum.
In fact, I'm jonesing for a little brainless fun.
Aslında, biraz beyin gerektirmeyen eğlence istiyorum.
I was really jonesing for a heartbreaking sewer talk.
Kırıcı bir kanalizasyon konuşmasına ihtiyacım vardı.
I think it would be fair to assume it was jonesing to get well, yes.
Bence, sezgisel bir saldırı olduğunu farzedersek Kwaini bunu iyileşmek için yapıyordu.
I think she's jonesing for a sympathy fix.
Bence ilgi krizi tuttu.
I guess a lot of folks are jonesing for an interior designer.
Sanırım halkın bir dekoratöre ihtiyacı var.
I'm still Jonesing for a little more Osmosis.
Biraz daha Osmosis için hala Jones luyorum.
I'm actually jonesing for a throw-down with something mean and nasty.
Bunu söylediğime ben bile inanamıyorum ama aslında birşeyleri parça pincik etmeyi özledim bile diyebilirim.
I'll be, like, your sponsor, and then the next time you're jonesing to express yourself, you can just call me.
Ben senin sponsor gibi bir şeyin olurum ve sen kendini ifade etmek istediğinde beni arayabilirsin.
Jonesing at birth.
Doğumda uyuşturucu krizi.
But what I'm really jonesing for is a cheeseburger.
Ama canımın asıl çektiği şey bir çizburger.
I was just driving by Rascals... and I know how you've been jonesing for a Reuben for weeks.
Rascals'dan geçiyordum ve haftalardır ne kadar çok Reuben istediğini biliyorum.
Speaking of crunching, I'm jonesing for some Double Stuff Oreos all day.
Kontrol demişken, bütün gün canım Double Oreos çekti.
- Are you jonesing for a smoke about now, huh?
- Eminim canın sigara istiyordur? - Evet.
I hadn't seen him for a few weeks, and I was just jonesing for his company.
Onu haftalardır görmemiştim ve arkadaşlık etmek istedim.
Rats in withdrawal, jonesing rats...
Uyuştucu arayan sıçanlar...
I'm jonesing for a number 3 with hickory sauce.
3 numaralı ceviz soslu yemeği çok canım çekti.
- You were jonesing not five minutes ago.
- Beş dakika önce kıvranıyordun.
How you know that's what I was jonesing for?
Ne istediğimi nereden biliyorsun?
Another hour or two, she'll be jonesing tell us everything we want.
Bir iki saate kadar krizi tutar her şeyi söyler.
Looks like you're jonesing for more than allergy medication.
Galiba alerji ilacından fazlası lazım.
You ran out of IHOP like you were on fire and jonesing like a motherfucker.
lHOP'un bitti ve deli gibi uyuşturucu arıyordun.
I'm jonesing for a pastrami sandwich at 3 : 00 in the morning, I call Andy down at the deli - boom, done.
Sabah 3'te pastırmalı sandviç istiyorum, şarküteriden Andy'yi arıyorum, tamam.
I got a feeling... that she was jonesing for something requiring loomi.
Kadının, içinde loomi olan bir şey istediğini düşünüyorum.
Give it back, please. I'm jonesing.
Lütfen onu geri ver.
Or he's really jonesing.
Ya da gerçekten bağımlı.
I know what you're jonesing for.
Neye ihtiyacın olduğunu biliyorum.
Turns out I was just jonesing for jizz.
Anlaşılan o ki, benimki sperm bağımlılığıymış.
The school nurse, a lush named Helga Hauptfuhrer... or "Der Führer," as she was affectionately known... starts jonesing for her afternoon nip about 45 minutes after lunch each day... which leaves me free to help myself to the candy store.
Okulun hemşiresi harikulade Helga Hauptfuhrer... yada diğer adıyla "Der Führer"... öğleden sonra çayı için ona eşlik etmeye başlar... hergün öğle yemeğinden sonra 45 dakika... buda bana şeker dükkanı için gereken zamanı yaratır.
Jonesing for a cigarette, but I think he'll make it to the end of the day.
Bir sigara için kıvranıyor, ama sanırım gün bitene kadar dayanabilir.
Get all the population jonesing for space corn?
Bütün halkı uzay mısırı bağımlısı mı yaptılar?
She must really be jonesing for that latte.
Canı fena halde kahve çekmiş olmalı.
Ah this's not what I was jonesing for.
Elde etmeye çalıştığım bu değildi.
Who was jonesing and probably not in control of himself.
Muhtemelen bağımlı olduğu için kendini kontrol edemiyordu.
You're Jonesing for one right now, aren't you?
Şu anda bir sigara için kıvranıp duruyorsun, değil mi?
Jonesing for a drink?
Gizli gizli bir şeyler mi içiyorsun?
Hey, give me some money, I'm jonesing for some c-squared.
Bana biraz para ver. Canım pamuk helva istiyor.
Maybe it's my imagination, but I do sense our boy jonesing for a drink.
Gerisi temiz. Belki benim kuruntum ama mantıklı geliyor. Bizimki bir içki için oradaymış.
He's jonesing, needs money.
Sıradan bi tip, paraya ihtiyacı var.
For two minutes, maybe, until the next case comes along, until you're jonesing for your next fix.
İki dakika için olmuşsundur, bir sonraki vaka gelene kadar, bir sonraki uyusturucu dozunu alıncaya kadar,...
It's not his fault he's jonesing for whatever he can get his hands on.
Eline geçirebildiği her şeyi kullanmayı istemesi onun suçu değil.
Not his fault he's jonesing?
İstemesi onun suçu değil mi?
He's dead now, but darn it all he should have known that my ex-wife was down here jonesing for a Cosmo.
Kendisi öldü ama keşke eski karımın burada içki beklediğini bilseydi.
Okay. Shortly after we met Robin, she and I were jonesing for Thai food from this one place.
Ben Robin ile tanıştıktan kısa bir süre sonra, o ve ben Tay yemeği yemek istiyorduk.
I'm off, and as you can see, sam is jonesing for his afternoon latte.
Ben kaçıyorum ve gördüğün gibi, Sam, öğlen sütü için can atıyor.
Donny Leeds is jonesing to see you. On your day off no less.
Donny Leeds seni tatil gününde burada görmek için can atıyor.
Oh, yeah. I've been jonesing for that meatloaf sandwich.
Canım feci şekilde etli sandviç çekiyor.
It was expensive and I'm jonesing - split for Amsterdam.
Çok pahalıydı, ve Amsterdam'a ayrıldım.
You're jonesing harder than I thought.
Düşündüğümden daha fazlasını biliyorsun.