Just let me do it traducir turco
180 traducción paralela
Just let me do it.
Sadece izin verin.
Now, just let me do it, and I promise I won't hurt you.
Şimdi benim yapmama izin ver ben de canını yakmayayım.
But just let me do it.
Sadece bi posta kayacam.
Will you just let me do it?
Bırak, ben yapayım.
Just let me do it.
Her şeyi ben yaparım.
Just let me do it inside.
Sadece beni içeri alın.
- Guys, just let me do it.
- Arkadaşlar bırakın da bunu yapayım.
Would you just let me do it, please, okay?
Bırak ben yapayım lütfen, tamam mı?
- Why don't you just let me do it?
Neden benim yapmama izin vermiyorsun?
Just let me do it.
Bırak yapayım.
Because if there's anything that I can do to help you... just let me know, and I'll do it.
Çünkü sana yardım etmek için yapabileceğim bir şey varsa bana söylemen yeter.
Let me do it, you might hurt yourself. You just rest easy, Mm?
Bırak halledeyim, kendini incitebilirsin.
Professor Alfonso himself will be there! Let me do it myself! Just think!
Ben takarım.
- Let me just sorta do it myself.
- Bunu bırak da ben halledeyim. - Tamam.
If you don't think you can do it, just let me know.
Eğer yapamayacağınızı düşünüyorsanız bana haber verin.
If there's anything I can do for you, just let me know, sir, because it's an honor to have you in this house.
Sizin için yapabileceğim... Bir şey varsa söylemeniz yeterli. Sizi bu evde ağırlamak bir onur,
Now listen, son, if you ever get the money... and you do want him to have a nice headstone... you just let me know, and I'll see to it personally... that a real nice one is placed on the grave.
Dinle evlat, eğer para bulur da... güzel bir mezar taşı yaptırmak istersen... bana haber ver. Bununla özel olarak ilgilenirim.
Just turn around and let me do it again.
Dön bakalım tekrar edelim.
You want me checking the registration numbers against your inventory, or should we just let the sheriff's office do it?
Seri numaralarını envanterinizle karşılaştırmasını ister misiniz yoksa bunu yapmayı şerife mi bırakayım?
We can still make it if you just let me do the talking.
Şu an 15 : 30. Konuşma kısmını bana bırakırsan, hala başarabiliriz.
- Don't worry about it,'cause anytime you want to give me anything, just let me know,'cause if I had to do it all over again,
Sağol. - Güzel, gribi bulaştırdığım için çok üzgünüm. - Hayır, endişelenme, bir daha her hangi bir şey vermek istediğinde sadece haber ver.
He just had a bath. Oh, let me do it.
Hayır, elbiselerini giydirmeliyim.
You just let me know when you want to do it, and I'll do it too.
Ne zaman yapmak istersen bana haber ver, ben de yaparım.
She would do it every so often. Just to let me know that she was still with me.
Hala benim yanımda olduğunu hissettirmek için sık sık elimi tutardı.
And I would very much appreciate it if you would just let me do my job.
Ve işimi yapmama izin verirseniz, minnettar olurum.
If you wanna do it again, you just let me know.
Tekrar gitmek istersen haber ver yeter.
What do you want me to tell you, John, that it'd been better to let Allison die and just move on with your life?
Sana ne söylememi istiyorsun John? Allison'ın ölmesine izin verip hayatına devam etseydin mi diyeyim?
Just let... I'll... Let me do it.
Bırak alayım.
Do you have something to say? Let me just say it straight, okay?
Söylemek istediğin bir şey varsa doğrudan söyle tamam mı?
It would be so much easier if you just sat down and let me do it.
Sadece oturup benim yapmama izin versen çok daha kolay olurdu.
Okay, before you start yelling, let me just explain to you that I'm trying to figure out where Jason and I stand and to do that it requires a lot of phone calls.
Da telefon görüşmeleri bir sürü gerektirir Ben Jason ve ben durmak ve bunu yapmak için nereye anlamaya çalışıyorum bu size bağırmaya başlamadan önce Tamam, bana sadece size anlatalım.
Mom, please, just let me focus on this for one more second, and if I cannot do it, I'll get a professional DVD guy in here to install it, okay?
Bırak da bir saniye daha üzerinde düşüneyim. Yapamazsam, profesyonel birini bulur, bağlatırız.
Well, if you really meant it, then... you got to talk to me because... just let me babble at something, because... if you just let me sit here in silence... I left only to think about this... then that would be cruelerthan anything you could ever do to me.
Söylediğin gerçekten | buysa... benimle konuşmak | zorundasın çünkü... gevezelik yapmama | izin vermek zorundasın çünkü... burada beni böyle | sessiz bırakırsan... sadece bunu düşünmek | zorunda kalırım... ve bana yapabileceğin | en zalim şeyi yapmış olursun.
Let me just say, with how your knee felt when I examined it and what I see on the scan with the things that you do well the reason that you're great is you can run and cut and hammer people and you don't hesitate because you've got a solid knee.
Muayene ve tarama sonuçlarına göre... şunu söyleyeyim... bugüne kadar başarılı olmanın sebebi... sağlam bir dizin olduğu için... hızlı koşabilmen... hiç tereddüt etmeden rakibini yıkıp geçebilmen.
- Do you want me to let someone in? - No, it's just an extra key.
Hayır, yedek anahtar.
You know what, I think I'm just gonna read my stuff and let it kind of do the talking for me.
Bakın ne diyeceğim, sanırım ben sadece şiirlerimi okuyacağım benim yerime onların konuşmalarına izin verelim.
Just do whatever you want and I'll let you know how it works out for me!
İstediğini yap, bana uyup uymadığını sana söylerim.
If you just let me talk, I can be able to tell you that I can't do it...
Konuşmama izin verirsen, sana açıklayabilirdim ki...
Let me do it just one more time.
Bir kere daha yapayım.
So it there's anything I can do to put this cadaver on the golf course for life, just let me know.
Bu yüzden bu adamları temizlemek için yapabileceğim bir şey varsa, sadece söyle.
So why don't you just leave me alone and let me do it? !
Onun için neden beni yalnız bırakmıyor ve işimi yapmama izin vermiyorsun?
- Let's do it. And Charlie, will you just go over this with me?
Ve Charlie, beraber şunun üzerinden geçelim mi?
You just gotta let me do it my way, Frank.
Bırak kendi yöntemime göre yapayım, Frank.
You just gotta let me do it my way, Frank.
Bırak kendi yöntemime göre yapayım, Frank..
Just do it, Dave, if that's my option, just let me go, you don't need me anymore.
Boş ver be Dave. Artık bana ihtiyacın yok, bırakacaksan bırak beni.
It shows. Just let me do the talking.
Gereken her şeyi ben söylerim.
my dad pawned that one off as a wrong number. it's blocked, but... i'll let my fingers do the walking. just give me a second.
Babam bunlardan birine yanlış numara diyerek bizi atlatmaya çalıştı. Numara bloke edilmiş, ama... İşi parmaklarımın yapmasına izin vereyim.
You've just got to let me do it.
Bana izin ver yeter.
No, I'm really happy with it. Just let me do this.
Hayır, gerçekten de yaptığımdan memnunum sadece izin verde yapayım.
Then do it. I'm just saying, let me be part of it.
Sadece bırak ben de bir parçası olayım.
Listen, let's just skip to the part where you tell me you had nothing to do with it.
Dinle, bununla bir alakan olmadığını söyleyeceğin bölümü geçelim.