Kabul traducir turco
84,864 traducción paralela
Maybe they were right. Maybe we should have said yes to the offer of those troops.
Belki de asker teklifini kabul etmeliydik.
If the offer's still open, I'd like to accept additional troops for the state of Ohio.
Teklifiniz geçerliyse Ohio eyaleti için asker takviyesini kabul ediyorum.
But... they consider this their home.
Ama burayı yuvaları kabul ediyorlar.
As he is the only one who can kill an Original... the Hollow has received this offering and given us a gift in return.
O bir kökeni öldüren tek kisi oldugu için... Hollow bu teklifi kabul etti. ve karsiliginda bir hediye verdi.
I beseech you... accept this offering as a sign of our faith.
Yalvarıyorum, bu teklifi inancımızın işareti olarak kabul edin.
They won't accept the sacrifice.
Kurbanı kabul etmiyorlar.
If there's anything left of her, she can accept the sacrifice and restore the link.
Ondan kalan bir şey varsa kurbanı kabul edip bağı kurabilir.
But, before we do, my brother and I wish to acknowledge a painful truth.
Ama yapmadan önce kardeşim ve ben acı verici gerçeği kabul etmek istiyoruz.
We blew up the link that allows'em to access this world, but if there's a shred of Davina left over there, then... she can accept the sacrifice and restore the link.
Onların dünyamıza erişmesini sağlayan bağı kopardık. Ama orada Davina'dan bir parça kalmışsa kurbanı kabul edip bağı yeniden kurabilir.
Over medium is considered the gold standard.
Orta pişmiş en iyi standart kabul edilir.
Fine.
Kabul.
But Merle'd be happy to sell us lightly used for cash, would he not?
Ama az kullanılmış ikinci eller için Merle'e nakit versek kabul eder, değil mi?
I also want to thank you, all of you, for welcoming me back into your grace.
Ayrıca sizlere teşekkür etmek istiyorum. Hepiniz beni lütufla karşılayıp kabul ettiniz.
And I said yes, and the next day, you got me a plane ticket.
Bende kabul ettim. Sonraki gün,... bana bir uçak bileti aldın.
If you wish to accept the call, please press one now.
Eğer aramayı kabul etmek isterseniz,... lütfen 1'e basın.
So will you do it, Maureen?
Kabul edecek misin Maureen?
This is unacceptable!
Bu kabul edilemez!
This is beyond unacceptable. This is naughty.
Kabul edilemezi de geçti, bu artık edepsizlik.
They'll admit me... if I pass the entrance exam in June.
- Haziran'daki sınavı geçersem beni kabul edeceklermiş, baba.
I know a teacher who will take you in.
Seni kabul edecek bir öğretmen tanıyorum.
When Walther was murdered, you chose to stay, and I accepted.
Walther öldürüldüğünde kalmayı seçmiştin ve kabul etmiştim.
They've already agreed.
Kabul ettiler bile.
You have to be, if not okay with them, then at least accepting.
Olmalısın. Olamayacaksan da en azından durumu kabul etmelisin.
They are going to lap you two up.
Sizi memnuniyetle kabul edeceklerdir.
Done. I just need to know where.
- Kabul ama nerede olacağını bilmem gerek.
Perhaps I'll take you up on that.
Belki bu teklifini kabul ederim.
I'm gonna take that as a compliment.
Bunu bir iltifat olarak kabul edeceğim.
Yeah, I guess you could.
Evet, sanırım öyle kabul edebilirsin.
I'll, um, I'll take that.
Kabul ediyorum.
You don't sound that excited, but I'll take it.
Pek heyecan yapmadın ama tebriği kabul ediyorum.
My friends accuse me of being a bored dilettante, to which I plead guilty as charged.
Arkadaşlarım beni sıkılmış bir bilim meraklısı olmakla suçlarlar,... ki suçluyum kabul ediyorum.
I, I want my ideas to be heard. To be acknowledged and discussed. To be recognized.
Fikirlerim duyulsun, kabul edilsin, tartışılsın, tanınsın istiyorum.
You must admit, it's tantalizing.
Umut vadedici olduğunu kabul etmelisiniz.
Time, Herr Einstein, is a privilege you relinquished when you accepted this position.
Zaman, bu mevkiyi kabul ettiğinde feragat ettiğin bir ayrıcalık Herr Einstein.
How does it feel accepting a favor from the swine who dishonored your sisterinlaw?
Baldızının onurunu lekeleyen domuzun iyiliğini kabul etmek nasıl bir his?
And I agreed to indulge the notion that you could use some assistance writing your essay.
Denemeni yazarken biraz yardım alabileceğini kabul etmiştim.
Please inform the Nobel committee that I will not accept the prize if they do not honor my wife alongside me.
Yanımda karımı da onurlandırmayacaklarsa ödülü kabul etmeyeceğimi Nobel komitesine bildirin lütfen.
And so... if we accept Professor Planck's constant, it means, in short, that much of what we thought we knew about light... is wrong.
Yani Profesör Planck'ın sabitini kabul edersek kısacası şu anlama gelir : Işıkla ilgili bildiğimizi düşündüklerimizin birçoğu yanlış.
Of course, you must accept.
Tabii ki kabul etmelisin.
You and I don't accept all the rules and conventions of science.
Sen ve ben bilimin tüm kurallarını ve geleneklerini kabul etmiyoruz.
So, why must we accept traditional marriage?
Geleneksel evliliği niye kabul edelim?
But I don't know if I can accept.
Ama kabul edebilir miyim, bilmiyorum.
She's agreed to look at your case.
Davana bakmayı kabul etti.
And most coerced confessions get thrown out.
Ve zorla itirafların çoğu, mahkemede kabul edilmez.
Even if his confession's thrown out, the forensics convict him.
İtirafı mahkemede kabul edilse bile onu adli makamlar zorlamış.
I killed her, I accept it.
Onu öldürdüm, kabul ediyorum.
Convicted killer Kevin Russell was released after the Court of Appeal overturned his conviction for the murder of schoolgirl Linda Simms in 2003.
Tescilli katil Kevin Russell İstinaf Mahkemesinin ardından serbest bırakıldı. 2003'te öğrenci kız Linda Simms'i öldürdüğü itirafı geçersiz kabul edildi.
She said that the local authority are OK with us to foster... depending on a home visit.
Yerel otoriteler koruyucu aile olmamızı kabul etmişler yine de ev ziyaretine bağlıymış.
You forget, if I hadn't used Pullings, the CPS would have contested the appeal,
Unuttuğunuz bir şey var, Pullings'i kullanmasaydım CPS temyizi kabul ederdi.
The CPS would accept a plea to the lesser charge of manslaughter.
CPS, cinayet için daha küçük bir cezayı kabul edecek.
The victim's family have been consulted and have agreed.
Kurbanın ailesine danıştık ve kabul ettiler.