Kitchens traducir turco
320 traducción paralela
Well, you know me and kitchens.
Beni ve mutfakları bilirsin.
I know her because I've seen... hundreds of women just like her... working in the fields, kitchens... hovering over some sick and helpless child.
O'nu tanıyorum çünkü her gün yüzlercesini tarlada, mutfakta çalışırken ya da hasta ve umutsuz bir çocuğun başında dört dönerken görüyoruz.
In this war, I've seen ammunition dumps without ammunition, field kitchens with no cooks, motorcars with no petrol to run them on, so I suppose I shouldn't be surprised to find a railway transport officer without trains.
Savaş süresince, cephanesi olmayan cephanelikler, yemek pişmeyen ocaklar, mazotu olmayan arabalar gördüm. Yani, treni olmayan bir demiryolu memuruna şaşırmamalıyım.
Yes, I take money from you but not enough to make me like kitchens or cooks.
Evet, senden para alıyorum ama mutfakları veya aşçıları sevecek kadar değil.
From you and your chickens, pies and kitchens. Everything that smells of grease.
Senden, tavuklarından, pastalarından, mutfaklarından, yağ kokan her şeyden.
Al Capone opened a lot of soup kitchens in Chicago.
Al Capone Şikago'da pek çok aşevi açtı.
He used to work in the kitchens... at the St. James Hotel when we used to live there.
Biz eskiden burada otururken St. James Otel'indeki mutfakta çalışırdı.
We would have austrians, bosnians and hungarians in our kitchens!
Mutfaklarımızda bir Avusturyalı, bir Boşnak veya bir Macar buluruz. Sen!
And I have one of those wonderful American wraparound electrical kitchens?
Bende o mükemmel Amerikan elektrikli mutfaklardan olacak mı?
That and working in the kitchens.
Ve bir de mutfakta çalışıyordum.
Will you let your sons idolize this phony Robin Hood who uses soup kitchens to print counterfeit money?
Oğullarınızın, çorbacı dükkanlarını sahte para basmak için paravan olarak kullanan bu düzenbaz Robin Hood'a benzemeye çalışmalarını istiyor musunuz?
Those with pride in the soup kitchens were shocked to find the kitchens were fronts for a large counterfeiting ring.
Robin Hood'un çorbacı dükkanlarıyla gurur duyanlar mutfakların büyük bir kalpazanlık şebekesi için paravan olarak kullanıldığını görünce çok şaşırdılar.
In order to demonstrate this unity, the whole of Germany would on certain days eat soup at charity soup kitchens.
Haftanın bir günü askeri bando eşliğinde beraberce çorba içiliyor.
Quite on the contrary, everything's done to relieve suffering with... uh clothing collections... uh... medical aid and... uh... soup kitchens and in this very clinic, we're dependent on the goodwill, not only of the temporal government but even more on the goodness and understanding of the church and particularly of our friend, Monsieur Laday, eh?
Bilakis, acıyı dindirmek için her şey yapıldı, mesela... eee giysi yardımları... eee... tıbbi yardım ve... eee... aş evleri gibi Ve bu klinikteki bizler iyi niyete muhtacız, geçici hükümetten çok kilisenin fazilet ve anlayışına ihtiyacımız var özellikle de dostumuz Bay Laday'e, ha?
- Hudson, sir, with the menu... in case you should want lunch before the kitchens close.
- Hudson, efendim. Mutfak kapanmadan öğle yemeği isterseniz diye size menüyü getirdim.
The kitchens will be closed in ten minutes.
Mutfak on dakika içerisinde kapanacak.
Like little rats, they run up and down the sewers, stealing food from the kitchens.
Küçük fareler gibi yukarılara tırmanıp mutfaklardan yiyecek aşırıyorlar.
The years of national corruption, and soup kitchens, ignominious frauds, and assassins paid by the committee.
Ulusal yozlaşma ve aş ocakları aşağılık dolandırıcılar ve komitenin idamları çağı.
The food is prepared in our own kitchens by our own culinary experts, at great expense to the management, but they believe that these boys and girls should be well-fed.
Yemekler kendi mutfağımızda kendi uzmanlarımızca hazırlanıyor. İdareye büyük yük getiriyor bu. Ama bu gençlerin iyi beslenmesi gerektiğine inanıyorlar.
It's like the Ohio Mountain family and the Pranksters and everybody else that volunteered putting in their time into the free kitchens.
Sanki Ohio dağlarına kampa giden bir aile gibi, şimdi gönüllü olanlar mutfağımızda yardıma gelsinler, yani herkes.
We've just heard That an explosion in the kitchens of the house of lords Has resulted in the breakage of 17 storage jars.
Lordlar Kamarasının mutfağında 17 kavanozun kırıldığı bir patlama sesi duyduk.
it took a while for your meat to stop being tough, your chips to stop being greasy, the wine vinegary, for these pejorative adjectives, which at first evoke the sad fare of the soup-kitchens, to lose little by little their meaning, and for the sadness, the misery, the poverty, the need, the shame that has become inexorably attached to them - this fat become-chip, this hardness-become-meat, this bitterness-become-wine - stop hitting you, stop leaving their mark on you.
Etinin sertliğini, patatesinin yağlılığını şarabının sirkevari tadını, ilk başta aşevlerini çağrıştıran bu küçültücü sıfatların ve onlarla birlikte anımsanan üzüntü, sefalet, fukaralık, ihtiyaç utancın yavaş yavaş anlamlarını yitirmesi patates kızartmasına dönüşen yağın, ete dönüşen sert şeyin şaraba dönüşen bu sirkevariliğin seni etkilemeyi bırakması üzerindeki etkisini yitirmesi biraz zaman aldı.
On our return to Syria from Egypt, Germanicus fell ill and suspected that Plancina had bribed her way into our kitchens
Mısır'dan Suriye'ye dönerken, Germanicus hastalandı Plancina'nın mutfak personelimize para yedirdiğinden ve... -... yemeğine zehir kattırdığından kuşkulandı.
If you want to clear up, you can work in the kitchens.
Temizlik yapmak istiyorsan, mutfakta çalışabilirsin.
The kitchens were underneath and when you opened the window...
Mutfaklar alt kattaydı. Ve camı açtığında...
( Dr. Wilbur ) GREEN KITCHENS. I'M NOT EVEN GONNA LOOK AT THE GREEN.
Tanrı neden her şeyi yeşil yapmak zorunda?
Vera's canvassing shelters, soup kitchens in the area for a six-foot-five male.
Vera, tüm barınaklarda ve aşevlerinde iki metrelik adamı araştırıyor.
Kitchens and bathrooms in portable homes.
Mutfak banyo ve portatif evler.
- All kitchens are filthy, Mr Fawlty.
Tüm mutfaklar pistir Bay Fawlty.
He gave me £ 20 to keep the kitchens open...
Mutfağı açmam için 20 £ verdi. Şef söylemedi...
Spacious, decorated, electric kitchens...
Geniş, dekore edilmiş, modern mutfak...
To the kitchens.
Doğru mutfağa.
That's for the garage, the switchboard, the kitchens.
Garaj, santral, mutfak için.
From schoolrooms and playgrounds, from kitchens and nurseries, the children came.
Çocuklar, sınıflardan ve oyun parklarından, mutfaklardan ve kreşlerden çıkıp müziğin ardından gitti.
There'll be mobile canteens and soup kitchens, teams of doctors and nurses, helicopters flying in blankets and medical supplies.
Seyyar yemek arabaları, çorba taşıyanlar bir sürü doktor ve hemşireler battaniye ve tıbbi malzeme taşıyan helikopterler olmalı.
There's nothing in their kitchens but a couple of cans of soda and some peanuts.
Bir kaç kutu soda ve biraz fıstık dışında mutfaklarında pek bir şey bulunmaz.
Go through to the kitchens, clean yourselves up and clear out.
Mutfağa gidin, temizlenin ve defolun.
I talk with them in the kitchens at the comedy clubs.
Onlarla komedi kulüplerinin mutfaklarında konuştum.
I hate kitchens, cooking, cleaning, anything feminine.
Mutfak, yemek pişirmek, temizlik... kadınsı işlerden nefret ediyorum.
We both have kitchens.
İkimizin de mutfağı var... ama her gece dışarıda yiyoruz.
I'd never be let out of the kitchens and certainly not upstairs.
Muhtemelen mutfaktan dışarı ç ıkamazdım... yukarı ç ıkmama da izin verilmezdi.
This meal, was it provided by your kitchens here?
Mösyö bu yemek mutfağınızda mı hazırlandı?
- The crucial point, as I suspected from the start, is the dinner that came down from the kitchens above and was served at this table on the evening of the 6th of May.
Başından beri şüphelendiğim gibi, asıl nokta yukarıdaki mutfaktan gelen ve 6 Mayıs'ta bu masada servis edilen akşam yemeği.
It's hard to find kitchens like this.
Böyle mutfak bulmak zor.
I'll speak to the kitchens about it.
Mutfaktakilerle konuşurum.
In the passageways and kitchens round about.
Geçitler ve mutfak yakınlarda.
They had bunkrooms there, chapels, kitchens, everything down there.
Şurada yatakhaneleri, kiliseleri, mutfakları falan varmış.
This is James Kitchens and we are representing Mr. Beckwith.
Bu da James Kitchens. Biz, Bay Beckwith'in avukatlarıyız.
Where are you going with this?
Bay Kitchens, nereye varmaya çalışıyorsunuz?
- l got three kitchens going.
- Üç mutfakta birden çalışıyorum.
1,500 fraternity kitchens, feeding, on a daily basis, another half a million people.
Bin beş yüz cemiyet mutfağı günlük olarak yarım milyon insanı besliyor.