Kodak traducir turco
140 traducción paralela
Brewster go and get some Type "A" Kodachrome.
Brewster... Gidip bana "A" tipi Kodak film getir.
Hey, let me get the Kodak here.
Durun fotoğraf makinemi alayım.
Hey, Buck, get the Kodak.
Buck, getir şu fotoğraf makineni.
Man, could I have my Kodak back?
Dostum, fotoğraf makinemi alabilir miyim?
This was taken with a tiny little Kodak No. 2.
Bu fotoğraf ufak bir Kodak ile çekildi.
Kodak No. 2.
2 numara Kodak.
Agfa, Kodak, Orvo, Gevaert...
Agfa, Kodak, Orvo, Gevaert...
It — It means, Mr. Newton, that you can take RCA... Eastman Kodak and DuPont, for starters.
Bu demek oluyor ki, Bay Newton, başlangıçta RCA Eastman Kodak ve DuPont'u, satın alabilirsiniz.
I want you to begin negotiations with Eastman Kodak immediately.
Eastman Kodak'la derhal görüşmelere başlamanı istiyorum.
I just passed another Kojak with a Kodak.
Kodak'la bir Kojak daha geçtim.
I keep mine in this little folder we got free from Kodak.
Benimkileri Kodak'ın bedava verdiği şu küçük dosyada saklıyorum.
I could eat a can of Kodak and puke a better movie.
Bir teneke Kodak yiyip daha güzel bir film çıkarabilirdim!
Take a little Kodak.
Bir fotoğraf çekeyim.
Citicorp, Eastman Kodak, they always ask for me.
Hewlett Packard, Citicorp Eastman Kodak, hep beni talep ederler.
Fuji or Kodak?
Fuji mi, Kodak mı?
It's a Kodak moment.
Tam Kodaklık bir an.
This is a Kodak moment.
- Bu Kodak anı.
Some Kodak, huh?
Güzel görüntü?
Well, there's a Kodak moment.
Tam fotoğraflık bir durum var burada.
Fine, sir. Mr. Kodak left a detailed breakdown of the approval poll for you.
Bay Kodak onaylama çerçevesinin son detaylarını size bıraktı.
John, call Mr. Kodak and tell him the president`s waiting.
John, Bay Kodak'ı arayıp Sayın Başkanın beklediğini söyler misin.
Three years ago, we were elected by one of the narrowest margins in history... and today, Kodak tells us... 63 % of registered voters think we`re doing a good job.
3 Yıl önce tarihteki en düşük oy oranıyla Beyaz Saray'a girmeyi başardık... ve bugünse, Bay Kodak'a göre... Kayıtlı seçmenlerimizin % 63 ü iyi işler yaptığımızı düşünüyor.
Leon Kodak is as good as it gets when it comes to electoral strategy... and I`m sure he`s told the president exactly what I`d tell him.
Leon Kodak stratejik araştırmalarda işini çok iyi yapıyor olabilir... Ama, onun başkana söylebildiklerinin aynını ben de söyleyebilirim.
Do you want me to have Kodak put together some numbers? Yeah-
Kodak'tan bazı sayıları bir araya getirmesini isteyeyim mi efendim?
Kodak paper does make a difference.
Kodak'ın fotoğraf kağıdı daha iyiymiş.
Actually, it's more like Kodak film.
Hayır. Aslında, daha çok Kodak filmi gibidir.
What you are asking of Kodak is nothing less than to verify the existence of fairies.
Bu fotoğraflar perilerin varlığının bir ispatı olamaz.
In this regard, I accept the Kodak company's unwillingness to bear the burden of proof.
Sizlerin bu kanıta razı olmamasını bir yandan anlamaya çalışıyorum.
Are you going to stop by every so often and change a few diapers, bounce the baby on your knee for a couple of Kodak moments?
Arada sırada uğrayıp... ... birkaç altbezi değiştirip, bebeği kucağında hoplatıp... ... fotoğraflık anlar mı yaratacaksın?
- Looks like a Kodak moment to me.
— Bana bir Kodak anı gibi geldi.
It serves me right for using Kodak.
Kodak film kullanırsam böyle olur işte.
What a Kodak moment.
Tam resimlik bir an.
Kind of like a Kodak commercial.
Kodak reklamı gibi oldu.
Kodak moment, is it?
Kodak zamanı, öyle mi?
Look, Mom, I really don't feel like having a Kodak moment here.
Bak, Anne, Burada bir filmlik sahne istemiyorum.
And the winner of this year's Kodak first prize, for the greater Southwest area, she's from Sequoyah, Oklahoma.
Ve bu sene "İlk Kodak Ödülü" nü kazanan kişi Güneybatı Bölgesi için, Sequoyah, Oklahoma'dan...
If not, get me a list... of every place in the city that prints on this Kodak paper.
Eğer değilse Bu Kodak kağıdına basan her yerin bir listesini istiyorum.
Kodak doesn't develop 8mm's anymore.
Kodak artık 8 mm'lik filmleri banyo etmiyor.
Maybe we can get a kodak moment of this guy.
Belki bu adamın bir tane vesikalığını alabiliriz.
You can get yourself a Kodak box camera, and we just head out across the heartland.
Sen de kendine bir Kodak kamera alırsın ve ülkenin merkezine doğru gidebiliriz.
You got yourself a Kojak with a Kodak at 185.
185'in orada çok radar var.
- Forget about the concert. I wanted to see Lorelai pull those idiots out of that apartment. It definitely was a Kodak moment.
Konseri boş ver şimdi Ben Lorelai'ın o iki salağı o çocukların dairesinden çıkarışını görmek isterdim
How many times have I told you not to torture him? - Another Kodak moment?
Sana kaç kez kardeşine eziyet etmemeni söyledim?
It's a real Kodak moment.
Gerçek bir Kodak anı.
- Get the camera. I am a Kodak picture spot.
- Fotoğraf makinesini getir.
Sounds like a real Kodak moment.
Fotoğraflık bir sahneymiş.
America wants Mary back and America's gonna get her. We want our Kodak moment.
Amerika Mary'yi istiyor ve alacak da.
Coca Cola, Mobile Oil, GTE and Kodak.
Coca Cola, Mobil Oil, GTE ve Kodak vardı.
I'm glad you have time for a Kodak moment.
Duygusal bir ana vakit bulmana sevindim.
This is a Kodak moment.
Tam fotoğraflık bir sahne.
Eastman Kodak was guilty of environmental violations.
Eastman Kodak çevre suçlarından sorumluydu.