Law's traducir turco
10,520 traducción paralela
That's been the law since 1775.
Bu kanun 1775'ten beri uygulanıyor.
It's quite traditional to have a sister-in-law as the bridesmaid.
Baldız, nedime olarak oldukça gelenekseldir.
He's never been in any trouble with the law.
Kanunla başı hiç derde girmemiş.
And it's my responsibility to handle it within the parameters of the law.
Benim sorumluluğumsa bunu yasal mercilere teslim etmek.
They constantly deal with things outside the law.
Yasaların dışında sürekli bir şeylerle mücadele etmek zorundalar.
She's my partner. You might need help from this side of the law to clear her.
Liz benim ortağım, ve adını temize çıkarmak için kanunun bu tarafından da yardıma ihtiyacın olur.
It's like that of a girl taken into a rich family as a future daughter-in-law? - Look here!
Bir kız, gelin olarak zengin bir aileye alınmış gibi.
Legally, you're still my daughter-in-law, Joon Pyo's wife, and a person of Seungjin Group. Father!
Resmî olarak hâlâ gelinim, Joon Pyo'nun karısı ve Seung Jin ailesindensin. – Baba!
Well, it's a law.
Bu bir kanun.
Because, he said, it's not his place to change a law that's been in effect for over 200 years.
Çünkü bana, 200 yıldan beri uygulanan kanunu değiştirmenin doğru bir şey olmadığını anlattı.
That's for law enforcement agencies only.
Bu sadece yasa uygulayıcı kurumlar için var.
He may not have conducted those experiments but according to the law, he is just as guilty and now without Powell, we can't prove it.
O deneyleri o yapmamış olabilir ama yasaya göre suçlu ve Powell olmadan, bunu kanıtlayamayız.
I suggest nothing, but that you are a spectacular failure as guardian of the law and not fit to lead a beggars'parade, let alone Salem.
Bir şey ima etmiyorum ama yasanın koruyucusu olarak tam bir başarısızlıksınız ve gariban insanlara önderlik etmeye uygun değilsiniz... Salem'i rahat bırakın.
Yes, your worship. But she's my wife and'tis the law, is it not?
O benim karım ve bu yasal, öyle değil mi?
She is a criminal who thinks she's above the law.
Kendisini yasaların üzerinde gören bir cani.
There's no law against that, is there?
Buna karşı bir yasa yok, değil mi?
That's the law.
Kural bu.
20 minutes, it'll be on the wall of every law-enforcement office in the country.
20 dakika sonra ilçedeki tüm karakollarda duvarlarda asılmış olacak.
There's no law against that.
Buna karşı bir yasa yok.
Yes, by deporting them back to their homelands where they can practice Sharia law all they want and leave us in peace.
Sınır dışı edip ülkelerine yollayarak. Böylece şeriat kanunlarını istedikleri gibi uygularlar bizi de rahat bırakırlar.
By the letter of the law, she's right, but it could be argued that stipulation was implied when she sent the Xerox.
Yasalara göre, kadın haklı ama tartışılabilir. Fotokopi kopyası gönderildiğinde bu koşul belirtilmişti.
Looks like someone's due for a spanking from Papa Law.
Görünüşe göre birilerinin beş kardeş yeme vakti gelmiş.
using his connections with corrupt politicians and law enforcement to ensure the Mob's business runs smoothly.
Mafyanın işinin tıkır tıkır yürüdüğünü garantiye almak için yozlaşmış politikacılar ve kanun güçleriyle bağlantılarını kullanırdı.
That's their unwritten law.
Bu yazısız hukuktur.
Um, it's really become one of the staples of law enforcement.
Kanun güçlerinin başlıca öğelerinden biri haline geldi.
Hot Springs is the most sought-after hideout for gangsters on the run from the law... a haven filled with casinos, overrun with gamblers, and completely under the control of the Mob.
Kumarbazlar tarafından dolup taşan kumarhanelerle dolu bir sığınak ve tamamen mafyanın kontrolünde.
And I know that's laughable in many ways, but they used to try to resolve as many of their problems peacefully as possible to stay away from the law.
Ve bunun komik olduğunun farkındayım ama sorunlarının çoğunu, kanundan uzak durmak için mümkün olduğunca barışçıl bir şekilde çözmeye çalışırlardı.
The law, it's not letting up on this one.
Emniyet, birinin üzerine fazla düşürtmüyor bu kez.
Someone who's been getting around the law ever since she was young.
Küçüklüğünden beri yasaları çiğneyen biri.
She's my daughter-in-law.
Yasalara göre o benim kızım.
- She's a law unto herself.
- O tek başına bir kanundur.
So it's my sister-in-law's birthday,
Eltimin doğum günü bugün.
So if you own a registered firearm, you will actually be targeted as an enemy by your own government in the likely imposition of martial law.
Yani ruhsatlı bir silahınız varsa bir sıkıyönetim halinde hükümet tarafından düşman olarak hedef alınacaksınız.
We will remove this tyrant, and we will restore God's law in this land.
Bu zorbayı devireceğiz ve bu topraklarda Allah'ın kanunlarını yeniden inşa edeceğiz.
- It's against the law to hold him without access to his lawyer, and I'm his lawyer.
- Avukatına erişimi olmadan onu tutmak yasalara aykırı ve ben de avukatıyım.
We talked to your daughter and your son-in-law About lily's illness and her, uh, experience.
Kızınız ve damadınızla Lily'nin hastalığıyla deneyimleri hakkında konuştuk.
Bruno's brother-in-law, Wallace, was willing to kidnap the patients for a price, but the real dirty work was done by you.
Bruno'nun kayınbiraderi, Wallace bir ücret karşılığında hastaları kaçırmaya istekliydi ama esas kirli iş sizin tarafınızdan yapılıyordu.
My mother-in-law has a certain myopia when it comes to anyone else's point-of-view.
Başkalarının görüşlerini almaya gelince annem tam bir miyop olur.
I traveled the whole country, sometimes outside of it, always one step ahead of the law, looking for something that would be my big break.
Tüm ülkeyi dolaştım, bazen de dışını, Her zaman kanundan bir adım öndeydim. Benim büyük çıkışımı yapacak birşeyler arıyordum.
- Mary's brother-in-law, Tom Branson.
- Bu da Mary'nin eniştesi Tom Branson.
That's my law.
Usulüm böyle.
We give them jobs and require only that they follow God's law.
Onlara iş sağlıyor ve ve sadece Allah'ın kanununa uymalarını istiyoruz.
It's the law that's on Sammy's side.
Kanun da Sammy'nin tarafında.
It's a private law firm, not the Pentagon.
Sadece özel hukuk bürosu Pentagon değil.
Yeah, for my brother-in-law's company.
Evet, kayın biraderin şirketinde.
10 : 00 A.M., and he's already running from the law.
- Adam sabahın 10 : 00'unda suç işlemeyi başardı.
Yes, but as you say, there's also the comments on the website, and, um, what... what happened with your mother-in-law.
Evet, ama dediğin gibi internette de şikayetler var. Kayınvalidene ne oldu?
What my associate is getting at is we're two huge law firms, perfectly designed to kick your ass.
Yardımcımın demek istediği, sizi benzetmeye kusursuzca tasarlanmış iki büyük avukatlık bürosu olduğumuz.
So i look it up, and actually by law It turns out that bourbon has to be at least 51 % corn.
Kanunen araştırdım, bourbonın üretimi için bourbonın % 51'inin tahıl olması lazımmış.
What law is that?
Ne yasasıymış o?
But going by the Basic Law is not wrong either.
Ama Temel Yasa'ya uymak da yanlış sayılmaz.