Let me tell you a little story traducir turco
69 traducción paralela
Let me tell you a little story.
Bir hikaye anlatayım.
Let me... Let me tell you a little story, Brewster.
İzin ver.... sana küçük bir hikaye anlatayım, Brewster.
Let me tell you a little story.
Sana bir hikaye anlatayım.
Now, let me tell you a little story about a boy I used to date in the fourth grade.
Sana dördüncü sınıfta çıktığım bir çocuktan söz etmek istiyorum.
- Let me tell you a little story, Henderson.
- Sana bir hikaye anlatmama izin ver, Henderson.
Believers, guests those of you with the deep pockets that got the cushioned seats up front let me tell you a little story.
İman sahipleri, konuklar derin cepleri olan koltuklarınızda öne çıkın ve size küçük bir hikaye anlatmama izin verin.
Let me tell you a little story about a man named shh! "
Sana "shh" isimli bir adamla ilgili ufak bir hikaye anlatayım.
Um, let me tell you a little story, okay?
İzin ver, sana bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a little story.
Sana küçük bir hikaye anlatmama izin ver.
Let me tell you a little story, Molly.
Sana küçük bir hikâye anlatayım Molly.
Let me tell you a little story about Doofus and Diligent.
Sana Doofus ve DiIigent hakkında kısa bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a little story. Will.
Sana kısa bir hikaye anlatayım, Will.
Let me tell you a little story... about three bags of dog crap.
Gel sana küçük bir hikaye anlatayım... üç öbek köpek pisliği hakkında.
Let me tell you a little story.
Size bir hikaye anlatayım.
Lorelai, let me tell you a little story.
Sana küçük bir hikâye anlatayım.
Now, let me tell you a little story about a brick pizza oven.
Şimdi tuğladan bir pizza fırınıyla ilgili küçük bir hikâye anlatayım.
Let me tell you a little story.
Sana kısa bir hikaye anlatayım dostum.
Let me tell you a little story about acting.
Sana oyunculuk hakkında bir hikaye anlatayım.
Eric, let me tell you a little story.
Eric, sana kısa bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a little story.
Eğer böyle düşünüyorsan... Onu hiç tanımamışsın...
Let me tell you a little story about a man called Beef.
Sana Beef diye çağırılan bir adamın kısa hikayesini anlatayım.
Let me tell you a little story.
Dur sana küçük bir hikaye anlatayım.
Fez, let me tell you a little story.
Fez, sana ufak bir hikâye anlatayım.
All right, let me tell you a little story.
Tamam, size ufak bir hikaye anlatayım.
ted, let me tell you a little story about a young lady i wanted to have sex with- - lucilia.
İzin ver de sana yatmak istediğim genç bayan Lucilia'nın hikayesini anlatayım.
Let me tell you a little story, madame.
Size kısa bir hikaye anlatayım, madam.
Let me tell you a little story.
Sana küçük bir hikâye anlatayım.
Well, let me tell you a little story about what happened to Tara.
Peki o zaman sana Tara ile ilgili ufak bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a little story.
Sana ufak bir hikaye anlatayım.
Marshall, let me tell you a little story about something that happened a couple months back.
Marshall, sana birkaç ay önce gerçekleşen bir olaydan bahsedeyim.
Let me tell you a little story.
Sana bir hikâye anlatayım.
All right, before you decide, let me tell you a little story.
Pekala, kararını vermeden önce, izin ver sana bir hikaye anlatayım.
¶ Now let me tell you a little story about the P-P-Preem ¶
Dinleyin şu hikayeyi Preem'in hikayesini
Oh, well, in that case, let me tell you a little story- -
- Madem öyle, sana küçük bir hikaye- -
Let me tell you a little story, boss man, about a dude named Chuck.
Sana Chuck adında birinin hikâyesini anlatayım, patron.
Let me tell you a little story.
Gel sana küçük bir hikaye anlatayım.
Well, let me tell you a little story.
Durun size bir hikâye anlatayım.
Well, let me tell you a little story.
Küçük bir hikaye anlatmama izin verin.
Let me tell you a little story.
Sana kısa bir öykü anlatayım.
Let me tell you a little story.
Müsaade edin size küçük bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a little story.
Size küçük bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a little story.
Hadi size ufak bir hikâye anlatayım.
Let me tell you a story about one little phrase in the music of life on Earth.
Dünya üzerindeki yaşam müziğinin tek bir notasını anlatmama izin verin.
Let me tell you a story... about a little fat boy that nobody loved... and all the other kids, they used to make fun of him... and they would pick on him... and they used to say that he talked funny and stuff... and he had a twin brother... and everybody said... that he didn't look anything like his twin brother... but he wanted to.
Sana kimsenin sevmediği küçük şişman çocuğun hikayesini anlatayım. Bütün çocuklar onunla dalga geçip onun komik konuştuğunu söylüyormuş. Çocuğun bir de ikizi varmış.
Steve, let me tell a little story. Is it about what you did upstairs? No.
Ah, ıım, gibi, tamam, gibi, yaşlı züppe... ım, Ben köprüyü bırakmak zorundayım sana bunu söyleyecektim, fakat ıım hamburgerle ilgili bir sürü şikayetimiz var.
Let me tell you a little bedtime story.
Sana bir yatak ucu hikayesi anlatayım.
Let me tell you a little story.
Tamam Çaylak!
Let me tell you a little story...
Sana kısa bir hikaye anlatayım.
Let me tell you a story about a little boy.
Sana küçük bir çocuk hakkındaki hikayeyi anlatayım.
So, let me tell you guys a little story.
Öyleyse sizlere ufak bir öykü anlatayım.
Let me tell you a little story.
Bak sana ne anlatacağım.