Librarian traducir turco
779 traducción paralela
But, I can assure you, although I act as her Ladyship's librarian, she has always spoken to me as she would to any other gentleman.
Sizi temin ederim ki... Leydi'nin kütüphanecisi olduğum zamanlarda bile... bana diğer insanlara davrandığından farklı davranmamıştır.
No. Ann wants to marry a librarian.
Ann kütüphaneciyle evlenmek istiyor.
You know, the librarian I told you about at Boots.
Sana sözünü ettiğim, şu Boots'taki kütüphaneci.
Schoolteacher or librarian, which is it?
Okul öğretmeni misiniz yoksa kütüphaneci mi?
They made me assistant librarian.
Beni kütüphane asistanı yaptılar.
Supposing I happened to be a librarian.
Kütüphaneci olduğumu varsayarsak.
A librarian doesn't encounter much violence except an occasional encyclopedia falling.
Başıma gelebilecek en kötü olay raftan ansiklopedi düşmesidir.
But you're not a librarian, are you?
Ama kütüphaneci değilsiniz.
Well, you just don't look like a librarian.
Hiç kütüphaneciye benzemiyorsunuz.
Lucy, the languishing librarian?
Miskin kütüphaneci Lucy mi?
I couldn't help overhearing your conversation with the librarian.
Kütüphaneciyle konuşmanıza istemeden kulak misafiri oldum.
I'm the new librarian.
Yeni kütüphaneciyim.
The Head Librarian thinks she's so good, why, she even gave her a raise.
Kütüphaneciliğin iyi olduğunu düşünüyor. O kendini geliştiriyor.
A librarian, sir.
- Kütüphaneci, efendim.
Iama librarian, sir.
Ben bir kütüphaneciyim.
And you persist in declaring your occupation as being a librarian.
- Mesleğinizi de kütüphaneci olarak ifade etmekte ısrarlısınız, doğru mu?
A librarian - having to do... with books.
- Bir kütüphaneci. Uğraştığı şey kitaplar.
And, of course, it follows that there is very little call for the services of a librarian.
Bu da tabii ki sonuç olarak bir kütüphaneciye de pek az ihtiyaç olduğu anlamına gelir.
You're a librarian, mr.
- Sen bir kütüphanecisin Bay Woodsworth.
We'll show the people how this obsolete man, this librarian, dies.
İnsanlara bu işlevsiz adamın bu kütüphanecinin nasıl öldüğünü göstereceğiz.
Oh, what an incredible burden i must be, to have to prove that the state isn't afraid of an obsolete librarian like myself.
Size çok büyük bir sıkıntı veriyor olmalıyım. Devletin benim gibi basit bir kütüphaneciden korkmadığını kanıtlamanız mı gerekir? Hayır, neden geldiğinizi ben söyleyeyim.
Romney wordsworth, librarian, goes to his own nirvana.
Bay Romney Woodsworth. Kütüphaneci kendi Nirvana'sına gidecek.
You wanted the whole country to see the way that a librarian dies.
Tüm ülkenin, bir kütüphanecinin ölümünü izlemesini istedin.
So here you have... you have this strong, handsome, uniformed, bemedaled symbol of giant authority, and this insignificant librarian, and suddenly, in the eyes of god, there is precious little to distinguish us.
Ve işte burada güçlü, yakışıklı üniformalı ve madalyalı devasa bir otoritenin sembolü. Ve burada, önemsiz bir kütüphaneci. Bir anda.
You know, come to think of it, her bein'the town librarian too, you probably know Miss Norton, don't you?
Düşündüm de kasabanın kütüphanecisi olduğu için... Bayan Norton'la tanışmışsındır değil mi?
Mrs. Benedict, you're a teacher, a librarian.
Bayan Benedict, siz bir öğretmensiniz. Bir kütüphaneci.
The librarian's a Miss Crail.
Bayan Crail'e bir kütüphaneci.
- Alec Leamas, assistant librarian.
- Alec Leamas, kütüphane asistanı.
Chief librarian, monsieur.
Kütüphane şefi bayım.
Get changed. But make sure to dress as a librarian.
Git ve üzerine saygın bir şeyler giy.
Librarian in a museum.
Müze...
Now, could you tell us, roughly, why you want to become a librarian?
Şimdi, neden kütüphaneci olmak istediğinizi anlatır mısınız?
Now, Mr. Phipps, of course you do realise that the post of librarian carries with it certain very important responsibilities.
Bay Phipps, tabii kütüphanecilik önemli sorumlulukları olan bir meslektir.
Mr. Robertson, your predecessor, an excellent librarian savaged three people last week and had to be destroyed.
Bay Robertson, mükemmel bir kütüphaneciydi ama üç kişiyi öldürünce yok edildi.
Mr. Phipps, I love seeing the customers when they come to complain about some damaged book ask to see the chief librarian and then you should see their faces when the proud beast leaps from his tiny office, snatches the book from their hands and sinks his fangs into their soft...
Yüzlerini görmelisiniz, hayvan ofisinden çıkıp ellerindeki kitabı çeker alır ve dişlerini onların yumuşak boynuna geçirirken...
You can be our next librarian.
Kütüphanecimiz olabilirsiniz.
I'm a librarian in a skin.
Goril kılığında kütüphaneciyim.
Get out, Mr. Librarian Phipps, seeing as you're not a gorilla but only dressed up as one, trying to deceive us in order to further your career.
Dışarı Bay Kütüphaneci Phipps, demek goril değil iş bulmak için bizi kandıran kılık değiştirmiş birisiniz.
I am the librarian.
Ben kütüphaneciyim.
The librarian thinks we're nuts... and she's not the only one.
Kütüphaneci kaçık olduğumuzu düşünüyor... tek düşünen de o değil.
The librarian says she'll get Anthony Adverse.
Kütüphaneci Anthony Adverse'in geleceğini söyledi.
I was born and went to school in Constance. I'm a librarian.
Constance'ta doğdum ve orada okula gittim.
I just got off the phone with the White House librarian.
Az önce Beyaz Saray kütüphanesiyle konuştum.
No, I just got off the phone with the librarian.
Hayır, az önce kütüphaneyle görüştüm.
Carl Bernstein of the Washington Post had a conversation with the White House librarian on some books Mr. Howard Hunt took out on Senator Edward Kennedy.
Washington Post'tan Carl Bernstein Beyaz Saray kütüphanesiyle bir görüşme yapmış... Bay Howard Hunt'ın aldığı, Senatör Edward Kennedy hakkındaki bazı kitaplarla ilgili olarak.
- I've just talked with the librarian.
- Kütüphane görevlisiyle az önce konuştum.
These notes on the White House librarian, are they accurate?
Şu Beyaz Saray kütüphane görevlisi hakkındaki notlar, doğru mu?
A librarian, sir.
Kütüphaneci.
we'll see then which is the stronger - the state or the librarian.
Devlet mi yoksa kütüphaneci mi?
While I was away, Maki got the nod as head librarian.
Kütüphanede bir sorun çıktığını söyledi. Biliyorum.
She must be a librarian.
Besbelliydi.