Liége traducir turco
339 traducción paralela
My wife and I are going to Liége.
Karımla beraber Liege'e gideceğim.
As once at Langemarck... at Tannenberg... before Lüttich ( Liege )... before Verdun... on the Somme... on the Ähne... in Flanders... in the West... in the East... in the South... on land, on water, and in the clouds.
Bir keresinde Langemarck'de... Tannenberg'de... Lüttich ( Liege )'den önce...
My brothers... Killed at Liège... Charleroi...
Kardeşlerim Liege'de, Charleroi'da, Tannenberg'de öldüler.
My liege and madam. To expostulate what majesty should be, what duty is, why day is day, night night and time is time, were nothing but to waste night, day and time.
Kralım, kraliçem araştırıp durmak nedir diye krallık, nedir devlet ödevi, gün niçin gün, gece niçin gece, zaman niçin zaman, boşuna harcamak olur günü, geceyi, zamanı.
Fare you well, my liege. I'll call upon you ere you go to bed and tell you what I know.
Müsaadenizle efendimiz, siz yatmadan önce gelir söylerim öğrendiklerimi.
My liege, it is.
Duyduğumuza göre evet efendim.
We are men, my liege.
Biz de birer insanız nihayet, efendimiz.
I am one, my liege, whom the vile blows and buffets of the world have so incensed that I am reckless what I do to spite the world.
Ben, kralım ; öyle silleler yedim ki dünyadan, öyle canıma tak dedi ki, ne olsa yaparım bu dünyaya karşı.
Look now upon our liege lord, Rudolf V undoubted king of this realm.
Şimdi 5. Rudolf'u hükümdarımız ve bu diyarın mutlak kralı olarak kabul edin.
My liege lord.
Emrinizdeyim lordum.
Reveal him now to his sovereign liege.
Şimdi egemenliğini ortaya koyuyor.
A blessed labor, my most sovereign liege.
Kutsal bir iş yapmışsınız, yüce efendimiz.
My sovereign liege, I do beseech Your Majesty... to take our brother Clarence to Your Grace.
Yüce efendimiz, Sayın Majesteleri, bu vesileyle lütfedip kardeşimiz Clarence'ı da bağışlasanız.
- Unless for that, my liege, I cannot guess.
- Söylediğimin dışında, efendimiz, bilemiyorum.
unless for that he comes to be your liege, you cannot guess wherefore the WeIshman comes.
Söylediğinin dışında, gelip senin efendin olacağı için bu Gallinin niye geldiğini bilemezsin tabii.
- No, mighty liege, therefore mistrust me not.
- Hayır, yüce efendimiz, lütfen bana güvenin.
My liege, in Kent the Guildfords are in arms... and every hour more confederates flock to their aid, and still their power increaseth.
Efendimiz, Kent'te, Guildford'lar silaha sarılmış. Her saat insanlar akın akın asilere katılıyor, gittikçe daha güçleniyorlar.
Sir Thomas Urswick and Lord Marquess Dorset,'tis said, my liege, are up in arms!
Dediklerine göre, efendimiz, Sir Thomas Urswick ve Lord Marki Dorset de ayaklanmışlar.
- Such proclamation hath been made, my liege.
- Evet efendimiz, bu duyuru yapılmış.
- My liege!
- Efendimiz!
- Here, most gracious liege.
- Buradayım, yüce efendimiz.
It is, my liege, and all things are in readiness.
Evet efendimiz, hepsi yapıldı, her şey hazır.
Thus I cannot give you fealty nor own you as my liege.
Bu nedenle size ne sadakatimi, ne de hizmetimi sunamam.
My liege, you must first take Valencia.
Kralım, öncelikle Valencia'yı almalısınız.
There's nothing in Liege.
Liege'de görülecek hiçbirşey yok.
He's buried in the American cemetery outside Liege.
Liege dışındaki bir Amerikan mezarlığında gömülü.
Victor, our cousins from Liège.
Victor, Liege'deki kuzenin.
My people have never built a better ship, my liege.
Halkım bundan daha iyi bir gemi inşa etmedi, lordum.
That's right, my liege, times have changed.
Haklısınız, lordum, zaman değişti.
All is well, my liege, plenty of ale.
Her şey yolunda, lordum, bira bol.
I'm the lord of my castle The sovereign, the liege
Şatomun efendisiyim Hükümdarım, derebeyiyim
Normally a matter of small importance, but in this case... it's our liege, Lord Henry, the eighth of that name.
Aslında bu önemsiz bir meseledir, ama söz konusu kişi... Lord Henry, bu adı taşıyan sekizinci hükümdarımız.
The answer of our liege, Lord Henry... to his trusty well-beloved subjects... pontiffs in the Canterbury Convocation.
Hükümdarımız Lord Henry'nin... sevgili sadık uyruklarına... Canterbury Meclisindeki piskoposlara cevabı.
"our liege, Lord Henry, of his undoubted certain title... " Supreme Head of the Church in England. "
"İngiltere Kilisesi'nin Başı olmasını... kasten ve kötü niyetle inkar ettiniz."
My liege.
Lordum.
Well, Henry, liege and lord, what happens now?
Henry beyim, efendim şimdi ne olacak?
Thus I cannot give you fealty, or own you as my liege.
Bu nedenle size ne sadakatimi, ne de hizmetimi sunamam.
My Liege, you must first take Valencia.
İsteğini çoktan kabul ettik. Kralım, öncelikle Valencia'yı almalısınız.
We are men, my liege.
Biz de insanız Lordum.
Some time later, Mikazuki Otora was released. She took care of the baby with the help of Dokai, a priest and former liege vassal.
Otora, eski bir savaşçı olan Rahip Dokai ile birlikte çocuğu aldı.
My Liege!
Efendimiz!
My Liege, I would be honoured!
Efendimiz, Şeref duyarım!
- Bedevere, my Liege.
- Bedevere, efendim.
And that, my Liege, is how we know the Earth to be banana-shaped.
Ve bu yüzden, efendim, dünyamızın muz şeklinde olduğunu biliyoruz.
- Look, my Liege!
- Bakınız, efendimiz!
My Liege, it's Sir Robin!
Efendimiz, O Sir Robin değil mi!
- I don't know, my Liege.
- Bilmiyorum efendimiz.
- Yes, my Liege.
- Evet efendimiz.
You see, by law, we belong to our liege lord.
Gördüğün gibi, yasaya göre derebeyimize aitiz.
"it is the duty of a liege lord to grant favours from time to time."
"zaman zaman lütufta bulunmak, bir derebeyinin görevidir."
How else can a liege lord keep everything balanced?
Aksi halde derebeyi her şeyi nasıl dengede tutabilir?