Lofty traducir turco
271 traducción paralela
That is quite a lofty name.
Oldukça yüce bir isim.
The Abbey always reminds me of that old toast about lofty timbers.
Manastır bana her zaman şu eski cümleyi hatırlatır : " Yüksek ağaçların etrafındaki duvarlar çıplak.
It was very gracious of you to elevate me to that lofty station and I hope Your Highness won't be too insulted but I have definitely made up my mind to remove the crest from my stationery my lingerie, and my life.
Beni o âli yere yükseltmekle çok nezaket gösterdiniz ama Kont hazretlerine çok hakaret etmiş olmam değil mi? Kırtasiyemden iç çamaşırlarımdan ve hayatımdan bu başlıkları kaldırmaya kesinlikle karar verdiysem?
I wonder how someone must feel who is not fortunate enough to find herself in such a lofty position.
Merak ediyorum yüksek makamda olan biri eşini bulamama talihsizliği karşısında kendini nasıI hissediyor.
If you could read his letters. Such ideals, such a lofty point of view.
Onun yazdıklarını okusaydınız idealleri ve ulvi dünya görüşü olduğunu anlardınız.
And I detest him intimately from his lofty brain to the soles of his virtuous feet!
Ve çok samimi olarak da nefret ediyorum kibirli beyninden erdemli ayaklarının tabanına kadar.
You know, I don't mind you being such a lofty person at all.
Biliyorsunuz ki kibirli biri oluşunuzun benim için hiç önemi yok.
I have heard the cock, that is the herald to the morn, doth, with his lofty and shrill-sounding throat, awake the god of day.
Duyduğuma göre, sabahın habercisi horoz Gün Tanrısı'nı uyandırırmış yırtıcı, keskin sesiyle.
What's your lofty mission in life that lets you sneer at my humble profession?
Peki senin yaşamdaki yüce görevin nedir ki benim alçakgönüllü mesleğimi küçümsemene izin veriyor.
Someone lofty and far above us all.
Yüce ve bizim üstümüzde birisi.
You mean, lofty star with humble player?
Yani büyük yıldızla sıradan bir oyuncu mu demek istiyorsun?
How many ages hence shall this our lofty scene be acted over, in states unborn and accents yet unknown.
Gelecek nice çağlarda, daha doğmamış devletlerde, bilinmedik dillerde oynanacak yaşadığımız bu yüce oyun.
You wouldn't mind working once in a while to justify this lofty position, would you?
Arada sırada bu işi hak ettiğini göstermek için biraz çalışır gibi yapsan olmaz mı?
He wills that man should live humbly... and go through life, not reaching after lofty aims... but fitting himself to the lowly and learning from the Gospels... to be meek... and simple of heart.
İster ki insanlar tevazu ile yaşasın ve hayatlarına devam etsin, ve yüksek amaçları olmasın ve İlahiler'den dersini alıp mütevazi olsun alçakgönüllü ve sade yürekli olsun.
And remember he's lofty, so don't stay back in the hole.
Ve unutma, çok gururludur. Bu yüzden, boşluğa değil, ona doğru sallan.
I knew I could count on you for some lofty clinical observations.
Klinik gözlemler için sana güvenebileceğimi biliyordum.
But I say, paraphrasing a much more lofty and sacred text,
Ama, daha ulu ve kutsal sözlerle anlatacağım bunu.
We all think something lofty of ourselves that doesn't actually exist.
Hepimiz aslında olmadan, kendimizi yüce düşünüyoruz.
I'm a simple man but I believe he is holding some lofty ideal that...
Ben basit bir adamım ancak Sensei'nin yüce bir amaç taşıdığına inanıyorum.
The Pope is a most holy man, but like so many lofty personages, he is surrounded by men of a somewhat inferior stamp.
Papa bu dünyadaki en kutsal adam, ama aynı başka mağrur adamlar gibi etrafı... adi ve bayağı adamlarla çevrili.
Widely traveled, lofty free spirit.
Ey gezgin, özgür ruh.
What is a man but that lofty spirit, that sense of enterprise, that devotion to something that cannot be sensed, cannot be realised, but only dreamed? The highest reality!
Bir insan mağrur bir ruhtan başka nedir ki, şu atılım isteği, bir şeye adanma arzusu hissedilemeyen ve fark edilemeyen, ama hayal edilen, en yüksek gerçeklik!
Fedya and I are being propelled in life by lofty ideas, and you - by your bowIegs.
Fedya ve ben yüce fikirlerle yürüryeceğiz, ya sen - çarpık bacaklarınla!
- Knight-errant... defender of the right, and pursuer of... of lofty undertakings requests the... boon?
- Şövalye mi? - Doğruluğun savunucu şövalyesi ve yüksek vaatlerin takipçisinin talebi... İhsan mıydı?
Long after the sun had retired to his couch... darkening the gates and balconies of La Mancha... Don Quixote, with lofty expression and measured tread... held vigil in the courtyard of a mighty castle.
Güneş yatağına çekildikten uzun süre sonra Mança'nın geçitleri ve galerileri kararırken Don Kişot muazzam bir kalenin avlusunda mağrur ve ölçülü adımlarla gece nöbeti tutar.
I'm not turned on to those lofty spheres...
Ben aklımda yüce fikirlerle, göklerde dolaşmıyorum.
Or had that lofty brow
Ya da yüce olduğu için değil
A lofty tower, a bewitched prince and a tree with daggers
Yüksek bir kule, büyülenmiş bir prens hançerlerle dolu bir ağaç.
- You already had that lofty look then.
- Zaten hep böyle mağrurdun.
From your lofty abode you water the mountains.
Sen yüksek evinden dağları sularsın.
Isabella is a proud and lofty woman my hope is that she will decide to take her vows obviously with your help.
Isabella gururlu ve kibirli bir kızdır, umarım burada sizlerin de yardımıyla, yemin etmeye karar vermesini sağlarız.
something essentially good, pure, and lofty, which was in profound sympathy with everything noble, with everything that responded to the call of his simple, guileless, and trustful heart.
Stolz, her zaman güçlü olan taraf olmuştur... ve her şeyden önemlisi, Ilya Ilyich'in mizacında olan özellikler... saflığı, yüceliği... derin şefkati, her şeyiyle soylu olması,... dürüstlüğü, herkese güvenen bir kalbi olması ... her şeyin cevabını veriyordu.
It's cold and frosty, who'll take pity on a lofty spirit?
Soğuk ve buzlu bir gün, Ulu ruhun merhametini kim alacaktı?
- Lofty words.
- Yüce sözler.
Something's gotta be done about that lofty bastard.
Şu kibirli piçle ilgili bir şeyler yapmalıyız.
Oh! I never dreamed when I first began in this business that I would reach such lofty heights.
Bu işe ilk başladığımda, böylesine en üst noktalara ulaşacağımı hiç hayal etmemiştim.
The lonely knight with lofty ideals, the ideal of purity of blood and race.
Yüce ülkülerin ve ideal kan ve ırk saflığının Yalnız Şövalye'sidir.
Somebody's lofty shit about honour?
Mesele bu mu? Birinin yüce onur saçmalıkları mı?
People so lofty, they sound as if they shit marble!
Yüce de olsalar, sanki mermer sıçıyorlar!
My most lofty ambition is to deal.
- Hayalim uyuşturucu satıcısı olmaktır.
For a few weeks, you sat up here in the lofty atmosphere of the big cheeses.
Birkaç hafta kodamanların bu yüce makamında oturdun.
So, what happened? With all these lofty ambitions?
Peki, tüm bu yüce emellere ne oldu?
and took on a soft and lofty appeal.
... nazik ve keyifli bir yere dönüştüğünü hissediyordum.
And at their foot, hugging the bank against the stream, crept the little begrimed steamboat, like a sluggish beetle crawling on the floor of a lofty portico.
Ve diplerinde, yüksek bir kemeraltında sürünen tembel bir böcek gibi, akarsu kıyılarından geçen birazca kirli bir istimbotu.
In you come, lofty!
İçeri geliyorsun, deve!
He seems, uh, kinda lofty.
O biraz, şey, kibirli biri.
Throughout your career you've had lofty goals, but you've never been willing to do what's necessary to attain them.
Kariyeriniz boyunca yüksek emelleriniz oldu ; fakat onları elde etmek için gerekenleri yapmadınız.
I've spent years watching you from my... lofty position, to know that you were the one I could trust.
Senin güvenebileceğim kişi olup olmadığını anlamak için seni, kendi mevkiimden yıllarca izledim.
I spent years watching you... from my, uh, lofty position to know that you were the one I could trust.
Senin güvenebileceğim kişi olup olmadığını anlamak için seni, kendi mevkiimden yıllarca izledim.
Reluctantly, he takes her to his lofty garret above the city.
İstemeden de olsa, kızı şehri tepeden gören çatı katındaki evine götürür.
It must look like a sure decision... fearless, lofty and almost arrogant
Katı, ağır ve baskın bir ihtimal.