Loose ends traducir turco
876 traducción paralela
So many loose ends to take care of.
Halletmem gereken çok fazla yarım kalmış iş var.
Because, true love, I need to keep in touch with all the loose ends of this dizzy affair if I'm ever to make heads or tails of it.
Bak askim, bu deli saçmasi isi çözeceksem... olaya öyle ya da böyle karismis herkesle baglantimi korumaliyim.
We can't leave any loose ends.
Hiç bir şüphe yaratmadan buradan gidebiliriz.
Perhaps our friend can weave all the loose ends into a noose.
Belki dostumuz bazı eksik noktaları da tamamlayabilir.
The case of dimitrios has loose ends - dozens of them.
Dimitrios olayında bir sürü açıklığa kavuşmamış noktalar var.
In just one hour his body will be disposed of, and the loose ends will still be loose ends.
Bir saat sonra cesedi yok edilecek. Açıklığa kavuşmamış noktalar öylece kalacak.
No loose ends.
Ucu açık bir şey yok.
I'm leaving town tomorrow, and there are a few loose ends I'd like to straighten out with you.
yarın şehirden gidiyorum da bir iki pürüzlü iş kalmıştı.
No loose ends, baby.
Ardımda bir şey bırakmam, sevgilim.
- No loose ends, boys.
- İş yarım bırakılmaz, çocuklar.
No loose ends, baby.
Yarım kalan iş olmaz, bebeğim.
There's one small thing I'd like to clear up, so there'll be no loose ends.
Açıklığa kavuşturmak istediğim bir şey daha var. Böylece kafamda şüphe kalmayacak.
- Some loose ends to take care of, Julia.
- Halledilecek yarım kalmış bir iş vardı, Julia.
I've been so at loose ends, not quite knowing how to pick up the pattern again.
Birçok işim yarım kalmıştı yeniden nasıl toparlayacağımı bilmiyordum.
Mark, like everyone else in Hong Kong, you're at loose ends.
Mark, sen Hong Kong'daki başka herkes gibi, serbest taraftasın.
But we must be very careful never to leave any loose ends dangling.
Fakat dikkatli olup asla gevşek noktaları sallantıda bırakmamalıyız.
I would like to tidy up one of the story's loose ends,
Öykünün gevşek uçlarından birini düzeltmek istiyorum,
- Yes. Look, uh, I'm more or less at loose ends.
Dinle, biraz boş vaktim var.
I had to tie up loose ends one at a time.
Tamamlanmamış işlerime geri dönmeliydim..
I don't see why not, both of us sort of at loose ends.
Her ikimiz de boşta olduğumuzdan olmaması için bir sebep göremiyorum.
If I knew the man's affairs were in order, his will made out, his insurance paid up, no loose ends, well, I'd see no reason to tell him.
Adamın işlerini yoluna koyduğunu, vasiyetinin hazırlanmış sigortasının ödenmiş, eksik bir şeyinin kalmamış olduğunu bilsem, söylerdim.
So you're at loose ends?
Daha önceden bir işiniz yok muydu?
But after taking care of a few loose ends, I plan an extended vacation.
Ama kalan işleri tamamladıktan sonra uzun bir tatile çıkmayı planlıyorum.
It is quite possible we've been misled, but we don't want to leave any loose ends dangling, do we?
Yanlış yönlendirilmiş olabiliriz, ama cevaplanmamış soru bırakmak istemeyiz, değil mi?
Perhaps our friend can weave all the loose ends into a noose.
Belki dostumuz bazı eksik noktaları da tamamlayabilir. Ha, McPherson?
- Oh, it's all part of the job... you know, just tryin to tie the loose ends together
Hepsi işin bir parçası, sadece gevşek uçları birleştirmeğe çalışıyorum.
Because I want him to find them He'll only be satisfied if all of his loose ends are in place
Çünkü onları bulmasını istiyorum. Bütün gevşek uçları yerli yerine koyarsa ancak tatmin olacak.
I know You're only trying to tie up loose ends
Gevşek uçları birbirine bağlamağa çalışmak.
Well, if you spent a little less time on loose ends, maybe you'd come up with something important
Eğer gevşek uçlar üzerinde az zaman harcadıysanız, belki önemli bir şey bulurdunuz.
- No loose ends.
- Boşluk olmaz.
Talking about work, there's a couple of loose ends I'd like to tie up.
İşten açılmışken, bir iki pürüzlü noktayı halledeyim dedim.
I got to tie up all those loose ends.
Bütün o gevşek parçaları biraraya getirmem gerek.
You know, I mean, nothing official. It's just that, you know, I have this, uh, bug... about tying up loose ends.
- Bilirsiniz işte, Yani resmi bir şey değil Ben sadece... nasıl söylesem ucu açık şeyleri birbirine bağlayabilmek için.
I'm just trying to tie up loose ends.
- Sadece gevşek uçları bağlamaya çalışıyorum.
Just a few loose ends here and there... but I am on top of the situation.
Sadece halledilmesi gereken bir iki şey. Evet Emily, eminim.
This last exploit had far too many loose ends... even though you had four days to prepare it.
Bu son kahramanlık çok fazla sona neden olur... hazırlamak için 4 günün var.
Yes, sir, but there are just a few loose ends.
Evet, efendim, fakat bir kaç gevşek nokta var.
Too many loose ends.
Çok sayıda gevşek uçlar var.
TIE UP SOME LOOSE ENDS, SO TO SPEAK.
Dorsett, Williard Dorsett.
Take the loose ends and pull it Up in the air like you're going
Sanki tavana asacakmış gibi yukarı çekmeye başla.
I was just cleaning up some loose ends.
B ¡ r ¡ k ¡ ufak tefek sey ¡ halled ¡ yordum.
So I'm at loose ends, so to speak.
Söylemek gerekirse ben de yarım işlerle uğraşıyorum.
The geezer's at loose ends in Kyoto since his own son Shingen banished him.
Kendi oğlu Shingen tarafından sürgün edildiğinden beri bunak, Kyoto'da boşlukta.
But we must leave no loose ends.
Ama yine de işi yarım bırakmamalıyız.
We must leave, no loose ends.
Bu işi yarım bırakmamalıyız.
We got some loose ends.
Birkaç sorunumuz vardı.
And any loose ends, like you or me, are gonna be cut right off.
Senin ve benim gibi olayın ortada dolaşan yan kahramanlarının da sesini kesecekler.
We gotta tell the truth before the books are closed and the loose ends are cut off.
Dava kapanmadan ve kanıtlar yok edilmeden önce gerçeği söylemeliyiz.
Then we can tie up the loose ends.
O zaman yarım kalmış işimizi bitirebiliriz.
You know, handle any cleanup necessary. Return the taxi, garbage truck, uh, any other loose ends.
Bilirsin, gerekli temizliği yapmak taksiyle çöp kamyonunu geri götürmek ve diğer kalan işler için.
And maybe I should tie up a few loose ends, in case something happened to me.
Ve bana bir şey olma ihtimaline karşı açık kalan defterleri kapatmak istedim.