Lousy traducir turco
4,154 traducción paralela
- You lousy prick. I fucking knew it!
Ulan ibne, biliyordum lan!
I'm a lousy detective.
Berbat bir dedektifim.
I'll seem like a lousy teacher.
Mal bir öğretmen gibi görünürüm.
Trapped inside with all of hatecraft's lousy books, it's like being in his version of the underworld.
Hatecraft'ın iğrenç kitaplarıyla aynı yerde kalmak onun yeraltı dünyası anlayışını yaşamak gibi.
How lousy of me.
Ne beceriksizim.
Ulrik, that was a lousy interview.
Ulrik, röportajın iyi değildi.
But arresting reporters is lousy PR!
Ama muhabirleri tutuklamaları basında felaket görünür.
It's lousy PR to withdraw the bill because of a little resistance.
Biraz direniş var diye yasayı değiştirmek basında iyi görünmez.
That was a lousy interview.
- Berbat bir röportajdı.
Fortunately, I'm still a lousy shot with a real gun.
Şansıma basit bir yara aldım.
It was a pretty lousy thing that we did to him.
Ona yaptığımız berbat bir şeydi.
It's a lousy ten grand a week.
Haftalığı sadece 10 bin dolar.
So the food is lousy in Brooklyn these days?
Ne yani bugünlerde Brooklyn de yemekler berbat herhalde
Burn on the side of your face is caused by gunpowder, so change your mind at the last second, or you just a lousy shot?
Yüzünüzün yan tarafındaki yanık, barut yüzünden olmuş o yüzden ya son saniyede fikrinizi değiştirdiniz, ya da beceriksizce bir atıştı.
- It's a lousy bluff.
- Bu bir blöf.
What a lousy organization!
Bu ne berbat bir organizasyon!
All this for lousy extra credit.
Bütün bunlar o kahrolası kurtarma notu için.
You're making some lousy choices, Altman.
Çok kötü seçimler yapıyorsun, Altman.
Too bad you're such a lousy shot then, cucumber head.
Böyle berbat ateş eden biri için çok kötü, hıyar kafa.
- Mm-hmm? I don't wanna be a lousy snitch.
İspiyonculuk yapmak istemem.
This stairway leads to the dungeon where we'll toss that lousy lce King!
Buz Kralının işini orda bitireceğiz!
You might as well be wearing a t-shirt that says "me and my family went to south America and all we got were these lousy superpowers."
Neredeyse "Ailemle Güney Amerika'ya gidip rezil süper güçlerle döndük" baskılı tişört giyeceksin.
You put some money up for two lousy chairs and that makes you a man?
İki tane boklu koltuğa para koydun diye adam mı oldun lan sen? Ulan her yerde adamımız var bizim.
I did hair for a couple of music videos, but all of them were lousy singers.
Eskiden bir iki klibe gidip böyle saç yapmışlığım falan var ama dandik şarkıcılardı onların hepsi de.
There is no point in finding out how good he is. It's more important to see how lousy he can be.
Onun ne kadar iyi biri olduğunu değil ne kadar çekilmez olabileceğini görmek önemli.
- You lousy bastard!
- Dandik herif.
I don't think she fancies... - loudmouth lousy tossers either, Gary.
Değil oranı, hiç bir bölgeni özleyecek kadın olduğunu sanmıyorum.
Heavier than a lousy piglet...
- Hayır çok ağırsın!
You're the lousy piglet!
Vahşi bir...
I think the diner is a little lousy.
Görünen o ki restoran biraz salaş bir yer.
The woman who briefly excited me has a poor education, a lousy family, AND no pride whatsoever.
Ne eğitimi ne de aile geçmişi iyi olmasına rağmen beni heyecanlandıran bir kadının gelip de gururumu incitmesi diyeyim mi?
It's not like it'll break because I have a poor education and a lousy family.
Berbat bir eğitim geçmişi ve aileye sahip bir kadının kullandığı bir şeyse, kolay kolay kırılmaz değil mi? Sus artık.
You've got a lousy memory.
Kötü bir hafızan var.
I think act of God is a pretty decent excuse for a lousy date.
Sanırım Tanrı'nın hikmeti, kötü bir randevu için oldukça güzel bir bahane.
But that didn't mean I had to eat her lousy eggs.
Ama bu onun iğrenç yumurtalarını yemem gerektiği anlamına gelmiyordu.
- Have you ever had 20 hours labour for 4 lousy centimetres?
- Sen hiç dört santimcik için 20 saat doğum sancısı çeken duydun mu?
You lousy son of a bitch.
Seni aşağılık orospu çocuğu.
No, that's another lousy rumour.
Herbiriniz birer milyoner olmadınız mı henüz?
You'll make a lousy consultant when you're out of this line of work.
Bu meslekten ayrıldıktan sonra berbat bir danışman olacaksın.
We've got some really lousy people in this outfit.
Seni uyarıyorum Ben. Bu kılıklar içinde cidden gevşek adamlarımız var.
It's this lousy attitude of his. Well, no more!
Bu rezil tavırları yok mu bunun, ama yetti gayrı!
Lousy.
Bitkin.
- If it wasn't for you, we could be stuck in a lousy marriage for years without knowing any better.
- Eğer siz olmasaydınız, senelerce bu evliliğe, tıkılıp kalacaktık.
Lousy Krauss!
Lousy Kraus!
Lousy dog!
Uyuz bir köpek!
He had so much contempt to him that he was willing to share that lousy credit with him.
Babanı öyle hor görüyordu ki o önemsiz onuru onunla paylaşmaya itiraz etmedi.
- I got some lousy grades or something.
- Bazı kötü notlarım vardı.
- You're a lousy coward.
- Korkak bir pisliksin!
I want a temp job with lousy pay, but as a doctor.
Berbat ücreti olan geçici bir iş ama en azından doktor olarak.
Lousy British.
Berbat İngiliz.
You lousy son of a bitch!
Seni aşağılık orospu çocuğu.