Maciek traducir turco
74 traducción paralela
Maciek.
Maciek.
Maciek!
Maciek! Telaş yok.
Maciek!
Maciek!
Chelmicki, Maciej.
- Chelmicki, Maciek.
All right, Maciek.
Pekala, Maciek.
Listen, Maciek, I've got to talk to you seriously.
Dinle, Maciek, seninle ciddi bir şey konuşmalıyım.
Maciek, what are you doing?
Maciek, ne yapıyorsun?
Maciek, stop!
Maciek, bekle!
Leave Maciek alone.
Maciek'i rahat bırak.
Maciek Tomczyk.
Maciek Tomczyk.
Maciek Tomczyk.
- Maciek Tomczyk.
Just the opposite of Maciek.
Maciek'in tam tersi.
Maciek begged his father to get the shipyard to make a move.
Maciek tersaneyi harekete geçirmek için babasına yalvardı.
No, Maciek.
- Hayır, Maciek.
Maciek's not going.
Maciek gitmiyor.
Maciek, calm down!
- Maciek, sakin ol!
Stop it, Maciek, calm down!
Kes şunu, Maciek, sakin ol!
We were all going nuts, especially Maciek... but we didn't join them.
Hepimiz kafayı yemiştik, özellikle Maciek ama onlara katılmadık.
Get up, Maciek!
Kalk, Maciek!
- Maciek!
- Maciek!
Maciek, look, this may be our only chance!
Maciek ; bak ; bu tek şansımız olabilir!
Does that mean that Maciek is really ill?
Bu, Maciek'in gerçekten hasta olduğu anlamına mı geliyor?
Getting back to Maciek, he disappeared.
Maciek'e dönersek, ortadan kayboldu.
Maciek!
- Maciek.
You want to write about Maciek?
- Maciek hakkında mı yazmak istiyorsun?
So they made a nice iron cross at the shipyard... and Maciek placed it near the bridge... where his father was killed.
Bu yüzden tersanede güzel bir demir haç yaptılar ve Maciek haçı babasının öldürüldüğü köprüye yakın bir yere yerleştirdi.
Maciek said that... they had come to power because of people's misery... and to hold on to it, they wanted to sweep everything away... without a trace.
Maciek şöyle dedi : İnsanların sefaleti sayesinde iktidara geldiler ve onu muhafaza etmek için, iz bırakmadan her şeyi değiştirmek istediler.
Oh Maciek... it's awful what they've done to you.
Maciek sana yaptıkları çok korkunç.
Agnieszka and Maciek brought me books... about the history of Poland.
Agnieszka ve Maciek bana Polonya tarihiyle ilgili kitaplar getirdi.
- Has Maciek won already?
- Maciek çoktan kazandı mı?
His father came here prepared, already formed... but Maciek had to be forged.
Babası buraya geldiğinde, zaten bitmiş bir adamdı. Ama Maciek'in dövülmesi gerekti.
Maciek, you can't say that.
- Maciek, böyle söyleyemezsin.
Maciek never did run afoul of the law.
- Maciek yasaları asla çiğnemedi.
- That's what Maciek always said.
- Maciek hep böyle derdi.
Maciek was surprised at me.
Maciek bana şaşırdı.
Maciek tried to convince me to return to making films.
Maciek film yapmaya geri dönmem için beni ikna etmeye çalıştı.
Maciek... was working as a welder at the shipyard then.
Maciek o zaman tersanede kaynakçı olarak çalışıyordu.
I met Maciek outside the shipyard.
Maciek'le tersanenin dışında buluştum.
This is Maciek Tomczyk, Mateusz Birkut's son.
Bu Maciek Tomczyk, Mateusz Birkut'un oğlu.
Can I speak to Maciek Tomczyk?
Maciek Tomczyk'le görüşebilir miyim?
Maciek asked me to marry him.
Maciek bana evlenme teklif etti.
But with Maciek, I knew that it had to be a church wedding... that it was necessary, essential.
Ama Maciek'le, temelde bunun bir kilise düğünü olması gerektiğini biliyordum.
All the best to you, Maciek.
Senin için en iyisi, Maciek.
We'll do a collection every month... for as long as Maciek's in jail.
Maciek hapiste olduğu sürece her ay toplayacağız.
Maciek would take it.
Maciek olsa alırdı.
When the strike began, I wanted to be with Maciek.
Grev başladığında Maciek'le birlikte olmak istedim.
You know what Birkut told Maciek in'68?
Birkut'un 68'de Maciek'e ne dediğini biliyor musun?
They took them all. Plus a typewriter, letters... - From Maciek
Hepsini aldılar.Ayrıca daktiloyu, Maciekten gelen... mektupları
His father's name was Maciek
Babasının ismi Maciek'di.
I know you and Maciek were friends.
Maciek ile arkadaş olduğunu biliyorum.
You've drunk with Maciek recently.
Yakın zamanda Maciek'le içmişsin.