Maester traducir turco
125 traducción paralela
It's Maester Luwin, my Lord.
Baş Üstat Luwin geldi lordum.
- The Maester says the boy may live.
- Üstat, çocuğun yaşayabileceğini söylüyor.
Maester Luwin says the most dangerous time has passed.
Üstat Luwin en tehlikeli dönemi atlattığını söylüyor.
Grand Maester Pycelle has called a meeting of the Small Council.
Baş Üstat Pycelle küçük konseyi toplantıya çağırdı.
Grand Maester.
Baş Üstat.
It's true, isn't it, what Maester Luwin says about my legs?
Doğru, değil mi? Baş Üstat Luwin'in bacaklarım hakkında söyledikleri?
Maester Pycelle : Lord Stark.
Lord Stark.
Maester Aemon : How many winters have you seen, Lord Tyrion?
Kaç kış gördünüz Lord Tyrion?
They say the winter of my birth was three years long, Maester Aemon.
Doğduğum yıl, kış üç sene sürmüş diyorlar Üstat Aemon.
I have been Grand Maester for many years.
Uzun yıllardır baş üstatlık yapıyorum.
Maester Pycelle : If the Lannisters were to order attacks on villages under the King's protection,
Şayet Lannisterlar Kral'ın koruması altında, köylere saldırı emirleri veriyorlarsa...
- Grand Maester Pycelle.
- Büyük Üstat Pycelle.
I want Maester Aemon to examine them first.
Önce Üstat Aemon'un onları incelemesini istiyorum.
Lord Commander, Maester Aemon awaits you in his chambers...
Lord Kumandan Üstat Aemon sizi odasında bekliyor.
Listen to Maester Luwin.
Üstat Luwin'in sözünden çıkma.
- I read about it in a book... a very old book in Maester Aemon's library.
- Bir kitapta okumuştum. Üstat Aemon'un kütüphanesindeki çok eski bir kitapta.
Maester Pycelle was giving him milk of the poppy.
Üstat Pycelle ona haşhaş sütü veriyordu.
I read the message to Maester Aemon.
Mesajı Üstat Aemon'a okudum.
I'm a maester of the Citadel, bound in service to Castle Black and the Night's Watch.
Ben Hisar'ın üstadıyım. Kara Kale ve Gece Nöbetçileri'ne hizmet etmekle yükümlüyüm.
Maester says the boy may live.
Üstat çocugun yasayabilecegini söylüyor.
Her Grace, the Queen Regent, commands you to release Grand Maester Pycelle.
Majesteleri, kraliçe naibi size Baş Üstat Pycelle'i serbest bırakmanızı emrediyor.
Only one Maester in 100 wears it on his chain.
100 üstattan sadece birinin zincirinde vardır.
You disappoint me, Grand Maester.
Beni hayal kırıklığına uğrattın baş üstat.
And it seems the Grand Maester has found his way into a black cell.
Baş üstadın da bir kara hücreye yol aldığını öğrendim.
Ask your Maester Luwin.
Üstat Luwin'e sor.
As you know, Your Grace, it is not only the sworn duty of a maester to carry out the wishes of the house he serves, but also to offer guidance and counsel in times of war.
Bildiğiniz gibi Majesteleri bir üstadın yeminli görevi sadece hizmet ettiği hanedanın isteklerini yerine getirmek değildir. Aynı zamanda savaş anlarında rehberlik ve danışmanlık vermektir.
- If anything, a maester's duties become more urgent in times of war and turmoil.
- Elbette ki bir üstadın görevleri savaş ve kargaşa zamanında daha da acil hâle gelir.
Be careful on the stairs, Grand Maester.
Merdivenlere dikkat et Büyük Üstat.
Maester Luwin, send a raven to Pyke informing my father of my victory here.
Üstat Luwin, Pyke'a bir kuzgun yolla. Babama buradaki zaferi bildir.
You are a maester of the Citadel, sworn to serve the Lord of Winterfell, are you not?
Sen Hisar'ın bir üstadısın. Kışyarı lorduna hizmet etmeye yeminlisin, değil mi?
The maester came to me one day, told me he wasn't learning.
Üstat bir gün bana gelip onun öğrenmediğini söyledi.
The maester said he'd heard tell of this affliction and that we simply must accept it.
Üstat bu sıkıntıyı duymuş olduğunu ve kabul etmemiz gerektiğini söyledi.
Come, Maester, don't look so grim.
Hadi üstat, bu kadar suratsız olma.
The Crag will have a Maester and he will have what I need.
Crag'da bir üstat olur ve o da istediklerime sahiptir.
Let the Maester show you his stores.
Üstat sana deposunu gösterir.
I had Grand Maester Pycelle, an army of midwives, and I had my brother.
Yanımda Baş Üstat Pycelle, bir ebe ordusu ve kardeşim vardı.
Tell them I am here with Maester Pycelle.
Üstat Pycelle ile burada olduğumu söyle.
Maester Luwin said if he made it through the night, he'd live.
Üstat Luwin geceyi atlatırsa yaşayacağını söylemişti.
Grand Maester Pycelle made the same joke.
Baş Üstat Pycelle de aynı espriyi yaptı.
Maester Pycelle assured me your wounds were not fatal.
Üstat Pycelle yaralarının ölümcül olmadığını söyledi.
Maester Luwin taught me that.
Üstat Luwin öğretmişti.
You're no maester.
Üstat değilsin sen.
But he did listen to Grand Maester Pycelle, that grey, sunken cunt.
Gitti, Baş Üstat Pycelle'i dinledi. İhtiyar, pislik herif.
Grand Maester, perhaps some essence of nightshade to help him sleep.
Büyük Üstat, uyumasına yardımcı olmak için biraz itüzümü esansı verebilirsin.
Maester.
Üstadım.
He's not my child, Maester Aemon.
Çocuk benden değil Üstat Aemon.
We didn't build 500 miles of ice walls 700 feet high to keep out men. The night is gathering, Maester Aemon.
800 kilometre uzunluğunda 200 metrelik buzdan duvarları insanları uzak tutmak için inşa etmedik.
Thank you... Maester.
Teşekkür ederim Üstadım.
It's from Maester Aemon of the Night's Watch.
Gece Nöbetçileri'nden Üstat Aemon.
Two hours every day holed up in the maester's chambers.
Her gün iki saat, üstadın odasına tıkılırdım.
My father will make him grand maester if he grows me a new hand.
Yeni bir el çıkarmamı sağlayabilirse babam onu Büyük Üstat bile atar.