Makes perfect sense traducir turco
455 traducción paralela
Then this makes perfect sense.
O zaman bu yaptığım gayet mantıklı ollacak.
It makes perfect sense.
Çok iyi anlıyorum.
Of course, it all makes perfect sense.
Tabii sevgilim. Her şey çok mantıklı.
- It's nonsense! - It makes perfect sense!
- Bu mantıklı değil!
You're trying to suffocate yourself. It makes perfect sense.
Böylece bilinçaltında kendi kendini boğduğunu düşünüyorsun.
Makes perfect sense.
Dışarıdan böyle algılanıyor.
You know, if I may say so, Louisa it makes perfect sense to me.
Biliyor musun, Louisa bu bana çok mantıklı geliyor.
Believe me, it makes perfect sense.
İnan bana, pek de mantıklı.
# # Now world makes perfect sense # # # #'Cause when you're here with me # # # # I'm complete # #
Şimdi dünya daha da anlamlı çünkü sen yanımdayken tamamım ben.
Makes perfect sense.
- Çok akıllıca.
I understand that message, it makes perfect sense.
Gelen mesajı anlıyorum, son derece mantıklı.
It all makes perfect sense.
Evet.
So they close the book on JFK. Makes perfect sense to me.
Dosyalarımı sen karıştırdın, seni aşağılık sürüngen!
YOU PROBABLY THINK HIGHSMITH'S NEW IDEA MAKES PERFECT SENSE.
O zaman Bay Highsmith'in yeni fikri çok mantıklı.
I mean, you're in a hurry. That makes perfect sense.
Demek istediğim, aceleniz var.
You know, that makes perfect sense, Laura.
A tabi Laura, çok mantıklı.
It makes perfect sense.
Aşırı mantıklı.
On the contrary, it makes perfect sense.
Tam tersine, çok mantıklı.
It makes perfect sense.
Kusursuz bir anlamı var.
That makes perfect sense.
Bu çok mantıklı.
Oh, it makes perfect sense, Mary.
Çok anlamlı, Mary.
Dramatically speaking, it makes perfect sense.
Dramatik olarak, çok mantıklı.
It makes perfect sense :
Bu çok anlaşılır :
It makes perfect sense, Nick.
Kesinlikle anlıyorum.
It makes perfect sense.
Çok mantıklı.
- Her story makes perfect sense... as long as there's no one to refute it.
- Aksini ispatlayan olmadığı sürece hikâyesi çok mantıklı duruyor.
It makes perfect sense, Frank.
Çok mantıklı Frank.
It makes perfect sense to me.
Bence çok mantıklı.
That all makes perfect sense.
- Bunların hepsi mantıklı, Scully.
It makes perfect sense to me.
Bana mükemmel derecede mantıklı geliyor.
Well, no, it makes perfect sense.
Hayır, çok anlamlı geliyor.
- It makes perfect sense.
- Hayır, gayet mantıklı.
- Doesn't make a whole lot of sense, Scully. - Makes perfect sense.
- Hiçbir anlam ifade etmiyor, Scully.
- It makes perfect sense.
- Çok mantıklı!
But it makes perfect sense.
Ama şimdi anlam kazandı.
That makes perfect sense.
Çok mantıklı.
That makes perfect sense to me.
Demek kusursuz sezilerim varmış.
Makes perfect sense to me. Let's see.
Bende büyük hisler uyandırdı.
It makes perfect sense.
Bu herşeyi açıklar.
- It makes perfect sense.
- Çok mantıklı.
It makes perfect sense... given your issues with sex.
Seksle ilgili problemlerin göz önünde bulundurulunca, gayet mantıklı.
Makes perfect sense.
Son derece mantıklı.
Which makes perfect sense because this entire neighborhood has been built upon an old landfill.
Bu oldukça anlamlı çünkü bu yerleşim bölgesi doldurma alanın üzerine inşa edilmiş.
It makes perfect sense, anything happens they can get away.
Mantıklı, bir şey olursa onlar kaçabilir.
It makes perfect sense to me.
Bence son derece anlamlı.
It makes perfect sense.
Hem de nasıl.
It makes perfect sense.
Bu çok mantıklı.
Makes perfect fuckin'sense to me.
Bana hiç de anlamsız gelmiyor.
Well, that makes perfect sense!
Çok mantıklı geliyor!
- It makes perfect sense.
Paranın kokusunu aldı.
It makes perfect sense.
Her şey anlaşılıyor.
sense 44
sensei 439
sense of humor 23
makes 54
makes sense to me 28
makes sense 494
makes no difference 46
makes no sense 58
makes you wonder 21
makes me sick 33
sensei 439
sense of humor 23
makes 54
makes sense to me 28
makes sense 494
makes no difference 46
makes no sense 58
makes you wonder 21
makes me sick 33