Masaya traducir turco
4,575 traducción paralela
Hey, Linda. Hey.
Masaya bir şey götüreyim mi?
Thor, transfer my check to that table, please.
Thor, hesabımı şu masaya aktar lütfen.
Please, lie on the table.
Lütfen masaya yat.
What, you like having a piece of wood shoved in your mouth, your whole body tied with planks and boards?
Ağzına bir odun parçasının tıkatılması ve tüm vücudunun kalaslarla masaya bağlanması hoşuna gider miydi?
Have you been introduced to the table game Faro?
Masaya Faro oyununu gösterdiniz mi?
Before you begin, make sure that your patient is immobilized, secured to a chair or a table with a rope. Or a belt will suffice.
Başlamadan önce hastanızın sandalyeye veya masaya bağlanarak hareketsiz hale getirildiğinden ya da kemerin yeterli olduğundan emin olun.
So I will lay all my cards On the table.
O yüzden tüm kartlarımı masaya yatıracağım.
Now, put your hat down, Constable, come on.
Şapkanı masaya koy, polis memuru. Hadi.
You know what's worse than you seeing me poop on the table?
Benim masaya kakamı yapmamdan daha kötüsü ne, biliyor musun?
And the table and the lamps.
Masaya ve lambaya da bakın.
We don't need our table.
Masaya gerek yok.
Because, God forbid, if I hadn't made it to the other side, at least I put my cards on the table.
Çünkü, Tanrı esirgesin, eğer geri dönmeyi başaramasaydım, en azından kartlarımı masaya koymuş olacaktım.
She doesn't want to even sit at the same table with me.
Benimle aynı masaya bile oturmak istemiyordu.
If Liddy came back to the table and you said...
Liddy masaya döndüğünde şöyle desen :
Charles, you take the desk, and, Mary, we'll search the bedroom.
Charles, sen masaya bak, Mary biz de yatak odasına bakacağız.
- Four Bowls to table number two
- 2 numaralı masaya 4 kase.
So I turned to the table next to me, I looked him in the eye and I said, "if you don't shut up, I'm gonna come over there and I'm gonna shut you up."
Sonra yanımdaki masaya döndüm ve oturanın gözlerinin içine bakarak "Eğer susmazsan, oraya gelip seni sustururum" dedim.
Let's put our cards on the table, Jack.
Kartlarımızı masaya koyalım, Jack.
On the table.
Masaya.
Get him on the table.
Masaya yatırın.
And you set the table!
Masaya toplanın!
Uh, you wanna just put it on the table?
Masaya bırakır mısın?
Whatever... let us go home and discuss
Neyse... eve gidip bunu masaya yatıralım
Hands on the table.
Ellerini masaya koy.
But, I have to ask you, you sit at this table and you call these people family, but you don't think your daughter has a right to marry Lena?
Ama sormam lazım, bu masaya oturtunuz ve bu insanlara aile diyorsunuz ama kızınızın Lena ile evlenme hakkı olduğunu düşünmüyor musunuz?
Let's lay our cards on the table.
Hadi her şeyi masaya yatıralım.
That way, they're tied to the table and they can't take off.
Bu şekilde masaya bağlı olurlar ve dışarı çıkamazlar.
And then I tried to sit with the nurses.
Daha sonra hemşirelerle aynı masaya oturmayı denedim.
Now, Homie, table three needs more bread.
Şimdi, Homie, 3. masaya biraz daha ekmek.
And they attacked me and held me on the table.
Bana saldırıp masaya yapıştırdılar.
See, if you were a client, you could have left your key at the desk... and we would have attended to that.
Gördünüz mü bakın, eğer müşterimiz olsaydınız,... anahtarı masaya bırakmanız yeterliydi. Biz hallederdik.
And so I bend her over the table in the treatment room and I've got fucking Peter staring at me with his sad, dead eyes. So...
Tam masaya yaslanmıştım ki bir baktım Peter bana o üzgün, korkunç gözleriyle bakıyor.
Well I was waiting on table six.
Ben 6. masaya garsonluk yapıyordum.
Glued yourself to the wrong desk, love.
Kendini yanlış masaya yapıştırmışsın tatlım.
I wanna give this whole table AIDS.
Her masaya AIDS vermek istiyorum.
- We need to take this to the table.
- Bunu masaya yatırmamız lazım.
- Put the guns on the table!
- Silahları masaya bırakın!
♪ Let's get the rhythm of the table... ♪
Masaya vurarak ritim tutatlım!
Let's see the highlights
Gelin şu olayı masaya yatıralım.
Well next time, put flowers on the table or something.
Güzel, bir dahaki sefere masaya çiçek veya başka birşey koy.
I want to bend you over this desk right now.
Seni hemen şu masaya yatırmak istiyorum.
Get the blades ready Put him on the table!
Bıçakları hazırlayıp onu masaya yatırın!
No, Erica, if you're going to be a lesbian, you've got to grow a pair...
Hayır Erica. Eğer bir lezbiyen olacaksan, masaya çıkarıp vurmak zorundasın.
Well, I need a towel and another vodka Martini and whiskey sour for table number nine.
Bir havluya ihtiyacım var ve dokuzuncu masaya bir votka martini ile viski kokteyli.
A man goes out to hunt, to fish, whatever, he wants to put food on the table.
Erkekler avlanmaya, balık tutmaya filan çıkar, masaya yemek koymaya çalışır.
Well I took it to the back room, and I put it against the wall on that table.
Onları arka odaya götürdüm ve onları duvarın karşısındaki masaya koydum.
Shall we get a table?
Bir masaya geçelim mi?
You can set up on the credenza.
Masaya kurabilirsiniz.
Get both sides to sit down, hash it out.
İki tarafı da masaya oturtalım, meseleyi konuşarak çözelim.
While guests starts to arrive.
Bunları masaya koymaya başlayalım.
My first year of med school,
Tıp fakültesindeki ilk yılımda arkadaşlarımla aynı masaya oturmayı denedim.