Mine's traducir turco
20,081 traducción paralela
Now it's mine.
Artık benim.
It is taking reputations. It's taking mine. And it is taking yours.
Saygınlığı alarak hem benim itibarımı hem de senin itibarını etkiliyor.
- That's not mine.
- Bu benim değil.
" Mine's beating, but bruised.
"Benimki de kırılmış durumda ama atmaya devam ediyor."
It's mine. "
Benim sesim. "
No, shave Mom's head, not mine!
- Annemin kafasını tıraş et. Benimkini değil!
- Shave Mom's head, not mine!
- Annemin kafasını tıraş et. Benimkini değil!
I don't see how both ways... mine and Mama Kizzy's...
Hem benim hem Kizzy annenin davranışı nasıl doğru olmaz anlamıyorum.
Did you know Andrey was being handled by two companies, not just mine?
Andreyle sadece ben değil, 2 ayrı şirketin görüştüğünün farkında mısın?
That's mine.
O benim.
That's not mine, someone else must have put it there.
O benim değil. Başkası koymuş olmalı.
Mine was okay, despite the head fucking nurse in C ward who's got it in for me.
Benim, koğuşta baş hemşire olmasına rağmen, sorun yok Kim var benim için.
She's mine! Jesus alone can wash you of sin.
- Günahını sadece İsa temizleyebilir.
You are more Belle's child than mine.
Benden çok Belle'e çekmişsin.
We don't find King Shark soon, someone's gonna be cleaning up after mine.
King Shark'ı bir an önce bulamazsak birisi benim de pisliklerimi temizlemek zorunda kalacak.
I'm just protecting what's mine.
- Ben sadece kendime ait olanı koruyorum.
- Honor's all mine.
- O şeref tümüyle bana ait.
That's nice because mine's got adoption agencies on speed dial.
Ne güzel, benim annemim hızlı arama listesinde evlatlık servisinin numarası var.
They're monsters, but they're mine.
- Tatlı çocuklarmış. - Canavar gibiler, ama benim canavarlarım.
Where's mine?
Benimki nerededir?
Since what's mine is technically hers, it'll be on discount.
Benim olanlar teknik olarak onun olduğu için, para almayacağım.
Mine's on the side of the bench at the plaza.
Benimkisi plaza önünde yer alan sıralardan birinin altında saklı.
I believe that's mine.
Sanırım o benim.
- Goddammit, he's mine!
- Kahretsin, o benim!
That's Ted Hastings'call, not mine.
Bu Hastings'in kararı, benim değil.
Hey, that's mine.
- Benim o.
It's his word against mine!
Onun sözüne karşılık benim sözüm!
If she's anything like mine, I mean.
Benimki gibi biriyse yani.
That's mine over there... In the blue.
Benim oğlum da şurada, mavili olan.
Stanford only takes, like, 10 transfers a year, and I know your ranking can't be better than mine.
Stanford her sene 10 transfer falan kabul ediyor sıralamanın benimkinden iyi olamayacağını biliyorum.
That's mine over there... in the blue.
Benim oğlum da şurada, mavili olan.
I can't help but wonder if you think this should have been Juliette's child, not mine.
Bunun Juliette'in çocuğu olmasını istediğini düşünmeden edemiyorum.
Upgrading the crib since it's technically mine now.
Mekânı geliştiriyorum, teknik olarak benim olduğu için.
No, that was Austen's idea, not mine.
Hayır, Austen'ın fikriydi, benim değil.
I scratched her back and she scratched mine.
O benim sırtımı sıvazladı, ben onunkini.
She's mine to give.
O benim malım, sana verebilirim.
Mr. Ansari... he's just not mine but he's your brother too.
Bay Ansar sadece sizin değil benim de kardeşim.
Maybe that's my destiny. To bring your family and mine together.
Belki de kaderim, ikimizin ailesini bir araya getirmektir.
He's mine.
O benimdir.
My father's old mine.
Babamın eski bir madeni.
The mine he will leave to his wife.
Karısına bırakacağı maden.
Now it's mine.
Şimdi de benim evim.
Not that mine's so great.
Gerçi benimki de harika sayılmaz ya.
Big dick's mine!
Hepsini aldım!
He's mine.
O benim.
Sarah's not mine.
Sarah benim tapulu malım değil.
He should count himself lucky he's not on the way to the mine with the rest of them.
Diğerleri gibi madene gitmediği için kendini şanslı saymalı.
The hat's mine!
Şapka benim!
In the meantime, the more I work in the mine, the better our chances of reaching Trevorgie.
Bu arada, madende ne kadar çok çalışırsam Trevorgie'ye ulaşma şansımız o kadar artacak.
He was a mine captain at Grambler in my father's day.
Babamın zamanında Grambler'da maden şefiydi.
Half the mine's afflicted.
Madenin yarısı yakalandı.