Monopoly traducir turco
607 traducción paralela
It'll be the largest individual monopoly in the world if we're smart.
Aklımızı kullanırsak, dünyanın en büyük tekeli haline geliriz.
He has a monopoly on the black market here.
Buranın karaborsası onun tekelinde.
You haven't got a monopoly on that.
Merak etme yalnız değilsin.
- A monopoly of some kind, isn't it?
- Bir tür tekel, değil mi?
- An international monopoly.
- Uluslararası bir tekel.
We know you run the monopoly.
İşin başı olduğunuzu biliyoruz.
The police force has not a monopoly of fallen arches, Dr. Barnes.
Polis örgütü düztabanlardan oluşan bir tekel değildir Dr Barnes.
And I've taken over the formation Of this numbers monopoly To make it legal, respectable, and... very profitable for you,
Bu yasa dışı loto tekeli oluşumunu senin için yasal, saygın ve çok kârlı yapmak için devraldım.
The dead hand of monopoly.
- Tekelin satılamaz mülkü.
We have no monopoly on blasting away.
Burada ateş etme konusunda tek hakim biz değiliz.
America is a rich and powerful country but you have no monopoly on evil men
Amerika çok zengin ve güçlü bir ülke, ama kötülüklerin temeli elinizde değil.
He's rich because he has a monopoly on the sale of calendars.
Takvim piyasasını tekeli altında tuttuğu için bu kadar bu zengin.
Violence and brutality they are not a monopoly of distant countries.
Şiddet ve gaddarlık Ülkeler uzak olsada değişmeyen şey.
The Corporal of the Guard owns three trucks and holds a Gravel monopoly of the Accra Traffic Department.
Nöbetçi onbaşının üç kamyonu var. Accra Trafik Şubesi'nin tekelini önemli ölçüde elinde tutuyor.
Do you think you were born with a monopoly on the truth?
Sen doğrulukta tekel ile mi doğduğunu sanıyorsun?
Today it's all monopoly.
Monopoller çağındayız.
Monopoly is the menace of free enterprise.
Monopoller hür teşebbüsü tehdit ediyor.
The monopoly of power is a menace to freedom.
Gücün tek bir elde toplanması hürriyetleri tehdit ediyor.
Quinlan doesn't have a monopoly on hunches.
Sadece Quinlan'ın tekelinde değil ya.
The ruling class's monopoly on the instruments... we needed in order to... implement the collective art of our time... had left us completely outside the official cultural production, which was devoted to... illustrating and repeating the past.
Egemen sınıfın, günümüzün ortak sanatını icra etmek için... ihtiyacımız olan tüm araçlar üzerindeki tekeli bizi, geçmişi resmetmeye ve tekrar etmeye... adanmış resmi kültürel üretimin... tamamen dışında bırakmıştır.
Stop getting prettier. You'll turn into a monopoly.
Güzelleşmeyi bırak, yoksa tekeline olacaksın.
A well-known monopoly.
Çok bildik bir tekel.
Mr Budha's monopoly service ruined your business
Bay Budha'nın tekelciliği işini bozdu.
You want a monopoly service?
Tekel hizmet mi istiyorsun?
A new company, a monopoly service, rock solid
Yeni bir şirket, tekelci bir hizmet, çok sağlam iş.
Would you have us believe that Austria holds a monopoly on virtue?
Avusturya'nın iyi ahlakı tekelinde tuttuğuna inanmamızı mı istiyorsunuz?
I seem to have suffered from the illusion... that I have a monopoly on God.
Sanki Allah üzerinde tekel kurmuş gibi bir yanılsama içinde görünüyorum.
France must be given a fleet and an empire beyond the sea, to liberate us from Holland, which has a monopoly on maritime traffic.
Fransa'ya deniz trafiğinde tekel olan Hollanda'dan bizi kurtarması için bir filo ve deniz aşırı bir imparatorluk verilmeli.
Open periods of gang warfare are followed by peace treaties... and attempts at consolidation and monopoly... each of which is shattered as new warfare erupts... in quest of the booming bootlegging and vice profits.
Çete savaşlarını, bazı anlaşmalar ve uzlaşma teşebbüsleri... Her biri ortalığı daha fazla yıkan... ve bombalama ya da kaçakçılık gibi... yeni savaş taktiklerine yol açtı.
- And sometimes we play Monopoly.
- Bazen de borsa oynarız. - Borsa mı?
- Monopoly. That's fun.
Çok eğlenceli.
Your brother-in-law, the dirty Monopoly player?
Kayınbiraderiniz nasıI, şu hilekar borsa oyuncusu?
I thought she only played Monopoly.
Yalnızca borsa oynuyor sanıyordum.
One day, you'll find a perfectly good husband... with a Mustang and an English Tudor in Scarsdale... and you'll spend perfectly happy evenings together playing Monopoly.
Bir gün Mustang'i ve Scarsdale'de müstakil... evi olan mükemmel kocayı bulacaksın... ve mutlu akşamlarınızı beraber Monopoly oynayarak geçireceksiniz.
Actually, they're a gift from Willard Whyte, who is upstairs right now playing Monopoly with real buildings.
Onlar, şu an üst katta gerçek binalarla Monopoli oynayan Willard Whyte'dan bir hediye.
The monopoly of American oil interests makes it necessary.
Amerikan çıkarlarının vurgunculuğu bunu gerekli kılıyor.
I'll keep fighting this absurd monopoly.
Bu saçma sapan tekele karşı mücadeleme devam edeceğim.
You notice how it's Monopoly out there?
Dışarısı monopoliye çok benziyor, değil mi?
This is because we have a special product, a dye called Awa Indigo, and we maintain a monopoly on it.
Bunun sebebi, Awa Mavisi adıyla ürettiğimiz özel boyanın tekelini elimizde bulundurmamız.
It's a bit like Monopoly, only more people get hurt.
Monopoly gibi bir oyun ama daha çok insanın canı yanıyor.
The attitude that it requires as its principle... is this passive acceptance... that it has in fact already obtained... in its manner of appearing without reply, in its monopoly over appearance.
Talep ettigi bu edilgen kabullenis, görünümler üzerindeki tekeli, herhangi bir cevaba firsat vermeden ortaya çikisi vasitasiyla etkili bir... biçimde dayatilmis durumdadir.
Mobilizing all human practice... and seizing the monopoly over satisfaction, it ends up directing practice.
Degisim degeri tüm beseri kullanim degerini seferber ederek ve bu degerin basarisini tekeli altina alarak kullanimi kontrol etme konusunda basarili olur.
I don't think the Romans have a monopoly on that.
Romalılar'ın bunun tekelini ellerinde tuttuklarını sanmam.
A monopoly on solar power.
Güneş enerjisiyle bir tür tekel.
We'll show Clot that the Federal Police exist, that Central doesn't have a monopoly on criminal oases.
Komiser Clot'ya Milli Emniyet'in ayakta olduğunu göstereceğiz. Kriminal vakaların Paris Polisi'nin tekelinde olmadığını anlasın!
The chief danger to her is the American monopoly of helium.
Gemi için en büyük tehlike Amerikan helyum tekeli.
It's monopoly money.
Hepsi Monopol parası.
Women have brute force, you beat us at arm wrestling, but men have the monopoly on intelligence.
Kadınlar kaba kuvvete, kas gücüne sahip olabilir. Bilek güreşinde bizi yenebilir Ama emin ol, zeka konusunda egemenlik erkeklerdedir.
Look, I played Monopoly with them.
Bak, bunlarla Monopoly de oynadım.
We need this table for our settlers of catan tournament tomorrow.
Monopoly turnuvası için yarın bu masa bize lazım olacak.
Where did the Washington Post suddenly get the monopoly on wisdom?
Tek akıllı Washington Post mu?