Mountainside traducir turco
88 traducción paralela
He's been seen in the hills, terrorising the mountainside.
Tepelerde görülmüş, dağlarda dehşet saçıyormuş.
The sloping roof. - That means only mountainside.
Eğimli çatı, bu dağ yamacı olabilir.
We better pitch our camp down the mountainside.
Kampı yamacın aşağısında kuralım.
How about that banshee that chased us down the mountainside?
Dağ yamacında peşimize düşen o ölüm perisine ne demeli?
I can remember standing at the rail looking up at a villa high on the mountainside above the harbour.
Trabzana yaslandığımı hatırlıyorum limanın ardında yükselen yamacın üzerindeki bir villaya bakıyordum.
They were setting up an outpost on the opposite mountainside.
Karşıdaki dağların kenarında bir karakol kuruyorlardı.
The road ahead led through the woods - along the steep mountainside.
Önümüzdeki yol dik dağın kenarında ormanda ilerliyordu.
We were ascending the steep mountainside to be as far from the German outpost as possible.
Dik yamaçta yürüyorduk. Mümkün olduğu kadar Alman karakolundan uzak!
That light on the mountainside... Do you see that strange tire?
Dağdaki şu ışık... şu garip ateşi görüyor musun?
Looks like the whole mountainside is burning.
Sanki dağ yamacı hepten tutuşmuş gibi.
I am rather curious to know why you were wandering around the mountainside at night,
Gecenin bu saatinde dağ başında neden dolaştığınızı merak ediyorum,
He lives in a big house on a mountainside surrounded by guards.
Nöbetçiler tarafından korunan bir dağ evinde yaşıyor.
You and your pompous ICON buddies inside that mountainside.
Dağ yamacındaki sen ve ICON dostların.
I threw down my enemy and his fall broke the mountainside.
Düşmanımı aşağı attım, düşerken dağ yamacını biçti.
We can now confirm that a Federation World Airlines Concorde en route to Moscow... is attempting an emergency landing on a mountainside in the Alps.
Dünya Havayolları Federasyonu Paris Moskova istikametli uçağı Konkord'un Alplerde dağlık bir alana acil iniş yapacağını doğruluyoruz.
But between those Boy Scouts, those Forest Rangers, and the Sheriff's Squad, we are gonna comb every inch of that mountainside.
Ama o izci çocuklar, Orman Muhafaza ve şerifin Dağ Timi'yle birlikte dağın her santimini tarayacağız.
And once he planted a barren tree on a mountainside just like this.
Bir ağacın yamacına kuru bir ağaç dikmiş. Aynı bunun gibi.
If I don't get aspirin, I shall die... here on this fucking mountainside!
Bu kahrolası dağ başında aspirin alamazsam ölürüm!
From every mountainside
Çınlasın özgürlük
Likewise, if a man sits on a mountainside, there's... some probability - uh, now, albeit slight - that he will get hit by a satellite.
Aynı şekilde, bir adam bir dağ yamacında oturursa bir ihtimal vardır... ee, çok düşük olsa da... bir uydu üzerine düşecektir.
Its colonies form conspicuous white humps on the mountainside.
Kolonileri, dağ yamaçlarında dikkat çeken beyaz tümsekler oluşturuyor.
What matters is this : In the end, the mountainside was covered with dead, so that not one square meter of ground could be seen.
Önemli olan şu sonunda yamaçlar cesetlerle kaplanmıştı hem de bir metrelik toprak bile görünmeyecek kadar.
And down the mountainside
Ve yamaçlarda...
And down the mountainside
Ve dağlardan aşağı
"When, lo, as they reached the mountainside..."
" Dağın eteklerine vardıklarında...
"the door in the mountainside shut fast."
"dağın kapısı kapandı süratlice."
" When, lo, as they reached the mountainside,
" Dağın eteklerine vardıklarında...
I have assurances it will only be a small exploratory operation with less damage to the mountainside.
Bunun dağda daha az zarar bırakacak bir çeşit keşif görevi olduğu konusunda garanti aldım.
The red-hot embers cool and the death toll rises after Monday's tragic blaze at a remote mountainside veteran's hospital.
Geçtiğimiz pazartesi gizli askeri hastanede Meydana gelen yangının külleri soğuduktan sonra.. cesetler birer birer ortaya çıkmaya başladı.
... mountainside hospital burst into uncontrollable flames...
... dağlar içindeki hastane tamamen alevler içinde kaldı...
I rode to the highest peak of the mountainside where the monks agreed to forge me an enchanted sword with great magic.
Dağların en yüksek tepesine sürdüm atımı ve orada, keşişler benim için büyülü bir kılıç dövmeyi kabul ettiler.
Until at last I threw down my enemy and smote his ruin upon the mountainside.
Nihayet düşmanımı alt edip dağın yamacındaki cesedini lânetleyene kadar.
I think the ship comes down, hits that mountainside bow first, buckles and then flops down.
Bence gemi yere ilk çarptığında, sıkışıtı ve sonra da tamamen fırladı.
He climbed onto the Mountainside Images.... And he vandalized and graffitied all over them!
Dağdaki heykellere tırmandı ve onlara zarar verip, üstlerini boyadı.
"Just as Dogville had done from its open, frail shelf on the mountainside, quite unprotected from any capricious storms,"
NasıI ki Dogville, dağın yamacında güçIü fırtınalara karşı savunmasızsa.
You left a jeep at the bottom of a mountainside.
Uçurumun dibinde bıraktığın cip meselesi var.
I kept you fools from driving off a mountainside.
- Sen gruba hep neşe katardın. Çünkü arabayla uçurumdan yuvarlanmanızı engellerdim.
- I thought it was in a mountainside.
- Ben dağ tarafında olduğunu sanıyordum.
The mountainside was covered in trees.
Bilmiyorum efendim. Dağ tarafı ağaçlarla kaplı.
I'm riding an open canoe down a rocky mountainside. What could possibly go wrong?
Kayalık bir dağın aşağısına doğru açık bir kano sürüyorum.
And half the mountainside.
Kilisenin altında gizli Yarısı da dağ tarafında.
There are so many carps by the mountainside, more carp means more love in the air.
Dağın yamacında pek çok sazan var, daha fazla sazan daha fazla sevgi demek.
# In the misty mountainside #
# # Gizemli dağın eteklerinde # #
Mountainside, New Jersey.
Mountainside, New Jersey.
♪ From glen to glen and down the mountainside
# Vadiden vadiye ve dağdan aşağıya
Mountainside Cemetery
MOUNTSIDE MEZARLIĞI
She said mountainside mountainside cemetery.
Mountainside dedi. Mountainside Mezarlığı.
On a dark mountainside in the middle of the night.
Gece, karanlık bir dağın üzerinde...
You think he made it to the mountainside?
Sence sağ kalabilmiş midir?
I was born on a mountainside.
Vay canına, gözlerime inanamıyorum.
Water begins to flow down the mountainside once more, replenishing the landscape.
Dağın yamaçlarından süzülen sular bir kez daha manzaradaki yerlerini alıyorlar.