Mules traducir turco
487 traducción paralela
chips : I'd better go catch them mules.
- Gidip katırları yakalasam iyi olur.
CARVELL : We'll ride the mules into the agency.
Vekalete katırlarla gidelim.
We could have mules and necklaces, and live in the country... but wickedness has never spent a night here.
İstesek malımız, mücevherlerimiz olurdu, şehirde yaşardık ama günahkarlık bu eve asla adım atmamıştır.
- Mules are right handy animals, General.
Katırlar daha kullanışlı hayvanlardır, General.
Use mules.
Katırları kullanın.
Why should I buy her a present when she called us both mules?
Neden bize katır diyen biri için hediye alayım ki?
Mules?
Katır mı?
Why mules?
Neden?
She said we could give ourselves air and get slicked up like racehorses... but we were just mules in horse harness and we didn't fool anybody.
Süslenip püslenip, yarış atı gibi görünebilirmişiz ama sadece at eyerli katırlarmışız ve kimseyi kandıramazmışız.
Their mother's sick in bed and her heart won't stand you mules in the house.
Anneleri hasta, kalbi size dayanmaz.
I sometimes'd like to cuss out a string of mules that was my own mules
Bende bazen kendi hayvanımı kendim gütmeyi özlerim.
One of my lead mules has a bad hoof
Büyük katırlardan biri tırnağını kırmış.
Nice pair of mules you got here, ma'am.
Katırlarınız çok güzelmiş, bayan.
- Giddyap, mules!
- Deh, deh!
They ain't turning out mules like they used to. No, sir!
Katırları eskisi gibi yapmıyorlar.
Old man Jarvis up Bear Creek way told me he seen the three of'em riding their mules, hell-bent for election, toward the Kentucky border.
Ayı deresinden ihtiyar Jarvis o üçünü, katırlarını deli gibi Kentucky sınırına doğru sürerken gördüğünü söyledi.
Well, I tell you. I was thinking maybe I could shoe your mules for you.
Belki katırlarını nallayabilirim diye düşünüyordum.
And all women, like all mules, are unpredictable.
Ve kadınların, tıpkı katırlar gibi ne yapacağı belli olmaz.
I could hear Diane's mules - Laura's they were - clattering across the bare boards between the rugs.
Diane'nın, aslında Laura'ya ait olan, terliklerinin çıplak zeminde çıkardığı tıkırtıları duyabiliyordum.
We're running out of horses and mules, but we'll get by.
Atları ve katırları zorlayabilir, verim elde ederiz..
- Hey, watch them pack mules, will you?
- Hey, biraz daha yavaş olur musun, lütfen?
- Come on, Curly, get them mules.
- Hadi, Curly, yükle şu katırları artık.
I could learn to drive mules.
Katırları sürmeyi öğrenebilirim.
What about them lamps burning all night in the Wallace office, their stockade bustin'with mules and new equipment?
Bütün gece yanan Wallace bürosundaki lambalar ne olacak? Onların stok seviyesi bustin'Katırlar ve yeni ekipmanlarla mı?
You got wagons, mules, men, money enough for wages and feed till you get goin'.
ücretler için yeterli para ve gitmene kadar besleme var.
Listen, you men, you come and eat this supper right now or I'll feed it to the mules.
yoksa katırlara gönderirim.
Not one that'll hold a 20-ton load in that shale with 12 mules.
O şeytanın içinde 12 katır ile 20 tonluk bir yük tutacak biri değil.
Walton tried it and lost wagons, mules and men.
katırları ve adamları kaybetti.
Borrowed some money on my mules.
Katırlarımla biraz para ödünç aldım.
I thought we was both goners, us and the mules, when you come barreling down on us there.
Hem biz hem de katır olduğumuzu düşündüm. Orada bizi kürek çekerken geliyorsun.
"Navajo Indian scout Son of Many Mules,"
" Navajo Kızılderilisi Katır Oğlu,
Well, no. My uncle had this team of mules. When I was born, he told my old man he'd give him any one that he named me after.
amcamın inadı yüzünden ben doğduğumda bana ismini verecek kişiye beni vereceğini söylemiş buyüzden buck secti
Here, while a fresh team of mules was hitched to the stage... the driver and passengers could wash, have some food... and go on to the next station many miles away.
Burada hazır kıta katırlar koşuluyor sürücüler ve yolcular duş alıp yemek yiyebiliyorlar. Sonra bir sonraki istasyona doğru yola koyuluyorlar.
That's why when he cracks the whip, men and mules just lay back their ears and take orders.
Bu yüzden verilen emirlere kulak asmaz, istediği gibi davranırdı.
Well, it's no wonder them mules don't take to you kindly.
Bu yüzden katırları sana alışamıyor.
Then come out and help me with them mules.
Sonra da katırlarla bana yardıma gel.
Tom, you take her things inside, and I'll look after the mules.
Tom, sen eşyaları içeri götür, ben katırlara bir bakayım.
Look at the mules.
Katırlara baksana!
Jamie, go get the mules.
Jamie, atları getir.
Get that gold on the pack mules.
Altını atlara yükle.
If you're to go out weighted down like mules, you won't get far.
Dışarı böyle çıkarsanız çok uzağa gidemezsiniz.
Major Kearny, two mules, and 10 more of us.
Başımızda Binbaşı Kearny, ondan fazla adam ve iki katır.
- I spent the night chatting with the mules.
- O geceyi katırlarla sohbet ederek geçirdim.
You're so stubborn, you're worse than mules.
Katırdan daha inatçıymışsın.
I'll try your new model gun on your mules.
Son model silahını katırlarında deneyeceğim.
A man without wagons don't need mules.
Araba olmayınca katıra da gerek kalmaz.
- You want me to shoot those mules?
- Katırları vurmamı mı istiyorsun?
- Come on, boys, let's finish the mules.
- Haydi çocuklar, katırların işini bitirelim.
You burned his wagons and killed his mules over salt?
Tuz yüzünden mi arabalarını yakıp katırlarını öldürdün?
If you turn up around here again, you won't need mules to carry you away.
Bir daha buralarda görünürsen gitmek için katıra ihtiyacın olmaz.
The mules are restless, sir.
Katırlar huzursuz, efendim. Kötü işaret. Evet, biliyorum.