Namaz traducir turco
928 traducción paralela
It is a human's inalienable right not to bear arms or harm another, and you should just follow your heart in these matters.
Ayrıca bir insanın başkalarına zarar vermeme hakkı da elinden alınamaz. Ve bu gibi konularda, kalbinin sesini dinlemelisin.
No use sending for an ambulance, nanny couldn't be moved.
Ambulans çağırmanın faydası yok, Nanny taşınamaz.
Whatever Mabuse writes is based upon incontrovertible logic and serves as a perfect guide for the commission of crimes worked out to the minutest detail.
Mabuse'un yazdığı her şey yadsınamaz bir temel mantığa dayanıyor. Ve yazdıkları yasadışı işler için en ufak detayına kadar planlanmış mükemmel bir kılavuz.
- Sacrifice helps an artist.
- Fedakarlığın sanatçıya katkısı yadsınamaz.
Couldn't we all be a little bit more nonchalant?
Biraz daha umursamaz bir tavır takınamaz mıyız?
Now we can't get at them with swords...
İşte onlar kılıçla alınamaz...
Your work shows no results, Gavrilo!
Senin yönteminle sonuç alınamaz, Gavrilo!
People cannot be taken away, madame... neither 160 million nor one.
Halk kimsenin elinden alınamaz madam... 160 milyon değil, tek bir kişi bile.
This famous horse could not have been bought, as the defense would want us to believe, with hard-earned money.
Bu at, güç bela kazanılmış bir parayla alınamaz savunmanın da inandığı gibi...
Some things just can't be bought.
Bazı şeyler satın alınamaz.
And no poor man's land can be taxed or taken away from him.
Fakirin toprağına vergi konamaz, elinden alınamaz.
I wanted to publish irrevocably before the whole world my faith in his innocence.
Tüm dünyaya, onun masumiyetine olan inancımı geri alınamaz bir biçimde göstermek istedim.
This power cannot be revoked.
Bu yetki geri alınamaz.
I believe that love cannot be bought except with love.
Bence aşk satın alınamaz, ola ki alıcı aşk olsun.
Friends can't be bought, sir, even for 3,000 pieces of gold.
Dost satın alınamaz, efendim, 3,000 altına bile.
A streetcar cannot be stolen.
Tramvay denen şey çalınamaz.
No one gets shelter here without my permission.
Benim iznim olmadan rahip olmayan kimse buraya sığınamaz.
Images on the interocitor don't register on film.
- İnterocitordaki resimler, filme alınamaz.
Now, the broken records can never be replaced.
Plakların yenileri alınamaz.
Some guys can sell out and other guys just can't.
Kimileri satın alınır, kimileri ise alınamaz.
They can't move their products without ships.
Gemilerimiz olmadan malları taşınamaz.
Human kindness can't be bought for pennies or silver.
İnsan iyiliği kuruş veya gümüşle satın alınamaz.
Our vows are not taken lightly, Mr. Allison.
Yeminimiz hafife alınamaz, Bay Allison.
Any sign of trouble, the prisoners will be instantly covered... and if the trouble doesn't subside at once, the prisoner will be shot.
Herhangi bir sorun olursa mahkumlar hemen tutulacak... hemen kontrol altına alınamaz mahkum vurulacak.
A baron like Monsieur and an old emigrant like me cannot stay under the same roof.
Mösyö gibi bir Baron ve benim gibi bir mülteci aynı çatı altında barınamaz.
And the strangest thing of all happened one day, after midday prayer.
En ilginç olanı da bir gün öğle namazından sonra meydana geldi.
Could you ask those people next door to move?
Yan odadaki müşteriler başka bir odaya taşınamaz mı?
The extreme precariousness of their methods for getting by... without working was at the root of this impatience... which made excesses necessary and breaks irrevocable.
Çalışmadan idare etmeye yönelik yöntemlerinin... son derece tehlikeli oluşu, aşırıIıkları gerekli, kırıImaları... geri alınamaz kıIan bu sabırsızlığın kökeninde yatmaktaydı.
The dignity and the inalienable right to stand up and fight for what he believes in.
Asaleti ve elinden alınamaz hakkı için ayağa kalkıp inandığı davada savaşmasıdır.
But, he cannot blame you about lack of success.
Ama başarısızlığından yakınamaz ki!
Once made, it is fulfilled.
... dilekler geri alınamaz.
... is never retrieved
- Asla geri alınamaz.
And observe the prayers.
Namazı kılın, zekatı verin.
Isn't there something in the rules that says a fisherman can't get any outside help?
Kurallara göre dışarıdan yardım alınamaz diye bir kural yok mu?
Our policies are peaceful... but our methods can't afford to be less ruthless than those of the opposition.
İlkelerimiz barışçıldır ama buna karşılık yöntemlerimizin düşmanlarımızdan daha az acımasız olması göze alınamaz.
This order cannot be countermanded.
Bu emir geri alınamaz bir emirdir.
These looks of thine can harbour nought but death.
Senin bu bakışlarında barınamaz hiçbir şey, ölümden başka.
But Mr Sharker, an oath to a dying man, that can't be taken lightly.
Ama Bay Shocker ölüm döşeğindeki bir adama verilen söz hafife alınamaz.
Which is an absolute fact.
Bu yadsınamaz gerçek.
Couldn't Riva's speech be taped ahead of time?
Riva'nın konuşması önceden kayda alınamaz mı?
For that amount of money, there can't be no more guns.
Bu kadar paraya zaten daha fazla silah alınamaz.
It can't be purchased or even owned... legally.
Satın alınamaz ve yasal olarak sahip olunamaz. Öyle mi?
There's no denying that the German army made quite an impression on the youth in France.
Alman ordusunun Fransız gençliği üzerinde büyük bir etki yaptığı yadsınamaz bir gerçek.
They all arrived feeling, and let's not mince words, rather humiliated, because the ruling French government, Vichy, had signed the armistice and abandoned England.
Çok... Çok sıra dışı bir ordu olduğu yadsınamaz bir gerçekti. Mevcut durumdan dolayı sayıca çok kısıtlıydı.
So with girls it can only be love?
Kadınlarla arkadaş kalınamaz mı yani?
You're feeling mean, because you know that gold can't be taken and you've seen it yourself.
Sen duygusal bir adamsın, çünkü biliyorsun altın alınamaz ve kendin gördün.
I've been closer to that gold inside than any man on the outside and I tell you, it can't be taken.
İçeride altına dışarıdaki herhangi bir adamdan daha yakına geldim ve sana söyliyeyim, alınamaz.
There's no denying that.
Bu yadsınamaz.
There's a room it will share with a nanny, but right now it's uninhabitable.
Dadısıyla kalmaları için bir oda ayarlayacağız ancak şu an o oda kalınamaz bir durumda.
With this award we not only honour a consistently brilliant interpretative artist, but we also recognise his outstanding contribution to the English theatre.
Bu ödülü vererek sadece muhteşem bir artisti onurlandırmakla kalmıyoruz, Aynı zamanda onun İngiliz tiyatrosuna olan yadsınamaz katkılarını da tanımış oluyoruz.
Women hold no sway here, Madame!
- Onların bütün yapabildiği senin tozlarını almak kadınlar burada öyle salınamaz, Madam!