Naysayer traducir turco
27 traducción paralela
while I will admit to a certain cynicism, the fact is that I'm a naysayer and hatchet man in the fight against violence.
Bir retçi ve şiddet karşıtı savaşçı oluşumu bencillik seviyesinde itiraf ederim.
Not to be a naysayer....
Muhalefet değilim....
Actually, to be a naysayer, my belief in the power of spells is somewhere up there with my belief in the validity of sea monkeys.
Hayır, aslında muhalefet olarak, büyülerin gücüne olan inancım deniz maymunlarına olan inancımla aynı yerde.
John, no matter how many photographs we have there will always be some naysayer crying fake.
John ne kadar fotoğrafımız olursa olsun hep uydurma olduğunu söyleyen biri çıkacaktır.
You're a naysayer. Just like all those people that said that Orville Redenbacher couldn't fly.
Her şeye muhalifsin..... Herkesin "Hezarfen Çelebi uçamaz" dediği gibi...
I mean, she's a naysayer, a nonbeliever.
O muhalif ve inanmayan biri.
- naysayer.
- Nai ve Sam.
Well, no naysayer is gonna stop us, right?
Reddettiler diye geri çekilecek değiliz ya?
Sweetheart, as your life coach, I have to urge you to say "nay" to your inner naysayer.
Tatlım, hayat koçun olarak, içindeki hayır sesine hayır demen için baskı yapıyorum.
Look, I hate to be the naysayer here, But Tony is expecting an army, And last time I checked, we don't have an army.
Bak, burada muhalif olmaktan nefret ediyorum ama Tony benden bir ordu bekliyor ve bildiğim kadarıyla, bizim bir ordumuz yok.
- If you say so. - Don't be such a naysayer.
- Bu kadar huysuz olma.
Well, he's a naysayer, isn't he?
Kendisi uzlaşılmaz birisi.
But the problem with dreams is there's always some naysayer ready to crap all over them.
Ama şu hayallerin sorunu, her zaman bir muhalefetin ortaya çıkıp onları mahvetmeye hazır beklemesidir.
I'm not a naysayer, but a prudent man might want to get his finances in order.
Felaket tellalı değilimdir ama temkinli biri parasal durumunu düzene koymak isteyebilir.
You know, naysayer.
Kötümser.
You can listen to this naysayer... but I promise you this :
Bu bozguncuyu dinleyebilirsiniz ama size söz veriyorum :
It's exactly where we're headed. I don't know, boss. I don't wanna be the naysayer, but these guys are kinda tricky.
Sırf muhalefet olmak istemiyorum ama bu adamlar biraz hin.
Since when are you the naysayer?
- Ne zamandan beri karşı çıkıyorsun sen?
You're a naysayer.
Kötümsersin.
I'm not a naysayer.
Kötümser değilim.
I don't want to be the naysayer, but it just doesn't sound like he's gonna do it.
Huysuz kişi olmak istemiyorum ama... bunu yapacakmış gibi gelmiyor bana.
Like, am I a negative person, like a naysayer?
Karamsar ve herşeye karşı mıyım?
You know, it's really easy to just sit there and be the naysayer, when you don't actually do anything.
Biliyor musun, orada öylece oturup hiçbir şey yapmadan her şeye burun kıvırmak çok kolay.
I've been thinking about that, and I hate to be a naysayer, but... - Nay?
Onu düşünüyordum ben de ve hayır diyen biri olmayı sevmem ama...
Okay, not to be the naysayer here, but accusing Rowan Bosch and Armand Smit of being part of this group is a pretty serious thing.
Huysuzluk yapmak istemiyorum, ama Rowan Bosch ve Armand Smit'i bu gruba üye olmakla suçlamak ciddi bir şey.
I don't need another naysayer.
Başka bir karşı çıkana daha ihtiyacım yok.