English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ N ] / No hair

No hair traducir turco

1,035 traducción paralela
There seems no hair on it.
Hiç tüyü kalmamış.
A rolling bear gathers no hair!
Yuvarlanan ayı kıl tutmaz.
Tact, effectiveness, but, above all, no hair-splitting.
Ortama uyun, etkileyici olun ama hepsinden öte, sorun çıkartmayın.
How sweet to brutally snatch from his bed a child with no hair yet on his upper lip and, with eyes wide open, pretend to suavely stroke his forehead brushing back his beautiful locks!
"Yatağından yaka paça almak ne hoştu. " Daha bıyıkları bile terlememiş bir çocuk. " Ayrıca, gözleri ardına kadar açık, o güzel lülelerini, savururken...
He had no hair.
Hiç saçı yoktu...
She has no hair where she should.
Olması gereken yerde tüy yokmuş.
A beautiful woman with no hair there, all white.
Güzel bir kadın orasında tüy yok, bembeyaz.
She has no hair there.
Orasında tüy yok.
Yes I love her because she doesn't get seasick, no grease on her face, no hair-curlers no steel reinforced bra.
Onu seviyorum, çünkü teknelerden hoşlanıyor. Kafasında bigudileri, sutyeninde takviyeleri yok.
My God, I have no hair.
Tanrım, hiç saçım yok.
If you listen to me, my army will withdraw beyond the Danube and no hair will move on your heads.
Eğer sözüme uyarsanız, ordum Tuna dışına çekilecek, ve saçınızın teline zarar gelmeyecektir.
I ain't gonna leave no hair in the sink or nothing like that, you know.
Yanlış bir şey yapmam. Küvette kıl filan bırakmam.
No hair...
Saç yok! Hımm..
The native bare-asses also say, "The water has no hair to hold on to."
Baldırı çıplak yerlilerin de söylediği gibi ; 'Suda tutunabileceğin bir saç yoktur.'
from here all the way around to here, there was no hair.
Ve kafasının tepesinde, şuradan şuraya kadar saçının olmadığını fark ettim.
He said, "There's no hair."
"Saç yok orada," dedi.
You have no hair.
Hiç tüyün yok.
Yes, she does it only when nobody sees, apparently has no hair under.
Kimse daha tüylerinin bile çıkmadığını görmesin diye duşa yalnız giriyor.
I need longer legs, shorter legs, punk hair, no hair... I just need a whole new life.
Daha uzun bacaklara, kısa bacaklara, punk saçlar, saçsız... Sadece yepyeni bir hayata ihtiyacım var.
You don't comb your hair, no make-up, wear military heels, you remind them of their wives.
Saçlarını tarama, makyaj yapma alçak topuklu ayakkabı giy, onlara eşlerini hatırlatmış olursun.
No, it's just that I haven't seen you for a long time, and it seems to me, the last time I saw you, your hair was a little darker, no?
Hayır, demek istediğim uzun zamandır seni görmedim. Son gördüğümde sanki biraz daha koyu diye hatırlıyorum.
Dead-man's hair? No.
Ölü adam saçı var mı?
Oh, now, Doctor, I'm no epileptic with some kind of fetish for hair!
Hadi ama doktor, bir çeşit saç fetişisti falan değilim ben!
No, Mommy doesn't have black hair.
Hayır, annemizin saçı siyah değil.
You have no idea how long everything took - make-up, costumes, hair...
Her şey ne kadar uzun sürdü bilemezsin, makyaj, giysiler, saç bakımı...
No, he had short hair.
Hayır, bu değil. Çok kısa kesilmiş saçları vardı.
- No, go soak your hair.
- Olmaz, avucunu yalarsın.
You may have long, short or straight hair, it makes no difference to the automatic hair-cutting machine.
Uzun, kısa, düz, otomatik saç kesme makinesi için sorun olmaz.
No, that is because, if you'll permit me, my hair is longer now.
Hayır. Çünkü, izin verirseniz, şimdi saçım daha uzun.
- I'm sick of that damn wagon. Washing with no bathtub, getting rats in my hair.
- O lanet arabadan, banyo küvetimin olmamasından ve saçımda farelerin gezinmesinden bıktım.
Short hair is no indication of merit.
Kısa saç bir fazilet göstergesi değildir.
She had flame-red hair, pitch-black eyes, ruby lips and no teeth.
Parlak kızıl saçları, simsiyah gözleri, kırmızı dudakları vardı ama hiç dişi yoktu.
- No, I just did my hair.
- Hayır, sadece saçımı yıkadım.
He don't need no socks, he's got hair all over his feet.
Çoraba ihtiyacı yok, ayakları kılla kaplı zaten.
Now Flying Robert appears small at the horizon, umbrella in hand, his hair teased by the wind, wet through and shaken, rigid and sad like no other.
Uçan Robert yavaş yavaş ufukta küçülmeye başladı. Bir elinde şemsiyesi, rüzgârdan kabarmış saçlarıyla iliklerine kadar ıslanmış, titreyerek üzüntülü bir şekilde ilerliyor.
You're pulling my hair. - No, it's stuck.
- Saçımı çekiyorsunuz.
No Sioux in the world would have left that long blonde hair on that soldier.
Hiç bir Sioux, öldürdüğü askerin kafasındaki uzun sarı saçı almadan gitmezdi.
- No, can't you see my hair?
- Hayır, saçlarımı görmüyor musun?
No one buried, No one cut her hair.
Ne gömüldü ne de saçlarını biri kesti.
No, my hair!
Hayır, saçlarım.
You guys could play any joke on me but no one else could touch a hair on my head.
Hani siz bana her türlü şakayı yapardınız da başkası kılıma bile dokunamazdı.
- No, don't comb my hair out.
- Hayır, saçımı tarama.
If my father had been here no one would have cut my hair.
Eğer babam burada olsaydı kimse saçımı kesemezdi.
Look, do you have anything with her DNA on it, like a hair brush or toothbrush or...? No.
Bak, üzerinde onun DNA'sı olan birşey var mı sende, saç fırçası veya diş fırçası veya...?
- No, the man with red hair.
- Hayır, kızıl saçlı adamı.
No, air, not hair, air.
Kıl değil, hava hava.
A nest for birds There ain't no words For the beauty, the splendor the wonder of my hair
Kuşların yuvası Anlatacak kelime yok saçlarımın güzelliğini, parlaklığını ve ihtişamını
No, she's got blue hair.
Hayır, saçları mavi.
He would decide he didn't like them for no better reason than one had bad posture or another one had facial hair.
Mantıklı bir sebebi olmaksızın duruşları ve ya sakalları yüzünden onlardan hoşlanmazdı.
No, but until Clouseau is out of my hair, out of my life forever, I'm doomed.
Hayır. Fakat Doktor, Clouseau üstümden, hayatımdan tamamen çıkıncaya kadar sonum geldi sayılır.
No, I mean a messenger with black... hair.
Hayır, demek istiyorum ki, siyah... benekli bir haberciyle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]