Obituary traducir turco
362 traducción paralela
I'm just taking a few snaps for Reg Foster's obituary.
Reg Foster'ın ölüm ilanı için sadece bir kaç çekim yapıyorum.
The Major made an obituary speech in your memory and the priest wanted to say mass for your soul.
Binbaşı senin hatırana bir konuşma yaptı ve peder seni kutsadı.
Sweeney, have you finished his obituary?
Sweeney, ölüm ilanını bitirdin mi?
I also write a very good obituary.
Ölüm ilanı da yazabilirim.
Just read the obituary columns.
Sadece ölüm ilanlarını oku.
That's enough obituary prose.
Bu kadar resmiyet yeter.
An obituary notice.
Ölüm ilanı...
Can I quote you in the obituary?
Anma yazısına bunu yazabilir miyim?
How do you write an obituary for a man who's been dead 3O years?
30 yıldır ölü olan biri için anma yazısı nasıl yazılır?
He delivered his own obituary.
Kendi anma yazısını söylemişti.
Have you taken care of the obituary notice?
Ölüm ilanına dikkat ettin mi?
Do you read the obituary page?
Ölüm ilanları sayfasını okuyor musun?
Obituary :
Ölüm bilgileri :
I saw her obituary.
Ölüm ilanını gördüm.
You can read your own obituary, too, if Benesch catches up with you.
Benesch öterse kendi ölüm ilanını da gazetelerden okuyabilirsin.
Just look in the obituary column of today's L.A. Post-Record.
Bugünkü L.A. Post-Record'un ölüm ilanlari kolonuna bakin.
An obituary column.
Gazetedeki ölüm ilanlar kolonu.
That's her danged obituary.
Bu onu ölüm ilanı.
Don't tell me you don't know what's an obituary.
Bana ölüm ilanının ne olduğunu söyletme iyi bilmen lazım.
Well, look, when a body dies, they take all the information... and they put it in the newspaper in the obituary section.
Biri öldüğünde ona ait bilgileri alıp... gazetede yayınlamak ölüm ilanı bölümünün görevidir.
- My obituary.
- Ölüm ilanımı.
SHE ALLOWED ME TO PHOTOGRAPH HER, AS THE OTHER'S HAVE SAYING THAT SHE WANTED THIS PICTURE PUBLISHED WITH HER OBITUARY.
Kendisinin fotoğrafını çekmeme izin verdi, diğerlerinin söylediklerine göre bu resmi, kendi ölüm ilanı için istiyormuş.
I just don't want to write your obituary.
Ben sadece ölüm ilanını hazırlamak istemiyorum.
Can I have the obituary page?
Ölüm ilanına bakabilir miyim?
Here's his obituary.
Ölüm ilanı yayınlanmış.
If he's still alive, why would the obituary say he's dead?
Eğer hala yaşıyorsa, niye ölüm ilanında, öldüğü söyleniyor.
You want to read something in the paper... you check out tomorrow's obituary column.
Yarın ki ölüm ilanlarına göz atın... ama sen gazete okumak istemeyebilirsin.
But none of them wants to read my obituary in front of the Committee as much as you do.
Ama hiç birisi benim ölüm ilanımı komite önünde okumayı senin kadar istemiyor.
Look for your receipt in the obituary column.
Ölüm ilanları sütununda makbuzunuza bakın.
[OBITUARY ANNOUNCE]
[HOPARLÖRDEN ÖLÜM İLANI OKUNUR]
Woody, that is someone else's obituary. I am not dead.
Woody, bu bir başkasının ölüm ilanı.
If somebody dies abroad would his obituary appear here?
Birisi öldüğünde neden gazetede duyurulur?
You read the obituary column.
Ölüm ilanlarını okuyorsun.
Oh. It's an obituary.
Bu bir cenaze bildirisi.
Did you see Donald barthelme's obituary?
Donald Barthelme'in ölüm ilanını gördün mü?
The obituary column.
"En derin üzüntülerimizle."
Did you finish those obituary updates?
Ölüm ilanı güncellemelerini bitirdin mi?
Jimmy, never underestimate... the need for a good obituary.
Jimmy, asla iyi bir ölüm ilanı ihtiyacını azımsama.
My obituary.
Ölüm ilanım.
- Then he'll die a hero, a somebody. And I'll write one hell of an obituary for him, lauding his courage, idealism.
- Ozaman bi kahraman olarak ölür... ve bende onun için cesaretini ve idealistliğini anlatan bir ölüm ilanı yazarım.
- You've got my obituary written up already, I bet.
- Bahse girerim ölüm ilanımı zaten hazırlamışsındır.
I think that you should put things in your obituary that you're proud of.
Bence, ölüm ilanına gurur duyduğun şeyler yazmalısın.
Simon wrote his own obituary and he asked me to read it.
Simon, ölüm biyografisini kendisi yazmıştı. Benim okumamı istedi.
This obituary says Arthur Grable was born in Seattle.
Bu ölüm ilanı Arthur Grable'in Seattle'da doğduğunu söylüyor.
- I've had dead flowers at my doorstep... my own obituary placed in the newspaper.
- Kapımın önünde içinde ölü çiçekler bulunan bir kutu... Ve gazetede çıkan hakkımdaki ölüm ilanını kastediyorum.
In California, we can officially write the political obituary of Richard Milhous Nixon.
Burada Kaliforniya da.... Resmi olarak Richard Milhouse Nixon un politikadaki ölüm ilanını resmen yazabiliriz.
But a good obituary can't be improvised.
Bu yazının edebi olması önemlidir.
Then write a good obituary of Rapagnetta for me.
O zaman Rapagnetta için bana bir yazı yaz.
Tomorrow you'll have the obituary of...
Yarın size hazırlarım...
I simply asked you for an obituary.
Yalnızca bir ölüm yazısı istedim.
- Write a touching obituary.
Dokunaklı bir ölüm ilanı hazırlayacak.