Obligation traducir turco
1,581 traducción paralela
She " s fulfilling her family obligation.
Ailesinin yükümlülüklerini yerine getiriyor.
We'll discuss the particulars once you've fulfilled your obligation.
Yükümlülüğünüzü yerine getirdiğinizde bu ayrıntıları ele alacağız.
And then you forced your father and me to come here tonight under pretense of family obligation.
Sonra da aile mecburiyeti numarasıyla babanla beni buraya getirdin.
What is obligation can sometimes feel like betrayal.
Sorumluluklarımız bazen ihanet gibi gelebilir.
But our only true obligation is to Thanagar.
Ama asıl sorumluluğumuz Thanagar'adır.
An obligation.
Bir zorunluluk.
A friend has an obligation to tell another friend when somebody think he's Kojak.
Eğer birisi Kojak olduğunu düşünüyorsa, bir arkadaş diğer arkadaşa bunu söylemelidir.
Actually, my obligation to the Navy is up.
Donanmadaki görev sürem yakında doluyor.
Not to be rude, Father, but I'll go out of business... if I continue to do pro bono surgeries on devotees... who sadly misinterpret science and natural law... because they're not getting the education it is your obligation to provide.
Kabalık etmek istemem peder, ama eğitim almadıkları için... bilimi ve doğa kanunlarını yanlış anlayan sofuları... ücretsiz ameliyat etmeyi sürdürürsem... iflas ederim. Bu sizin göreviniz.
We have an obligation to this community, Christian.
Bu topluma karşı bir yükümlülüğümüz var, Christian.
There's no obligation.
Zorunluluk yok.
It's my moral obligation.
Bu benim ahlaki sorumluluğum.
We have no obligation to tell each other anything.
Birbirimize hesap verme zorunluluğumuz yok.
Her father's in need of medical care. It's our moral obligation to treat him, whether his daughter's a murderer, drug addict or terrorist.
Babasının tıbbi bakıma ihtiyacı var, etik olarak onu tedavi etmeliyiz, kızı katil de olsa, uyuşturucu bağımlısı da olsa, terörist de olsa.
Your attorney has every obligation to inform us.
Avukatın bizi bilgilendirmeliydi.
If June is innocent, then we have an obligation to include her family.
Eğer June masumsa, ailesini de masum saymamız gerekir.
You have an obligation to make sure they get away safely.
Onların güvenli bir şekilde kaçmalarına yardım etmek zorundasın.
I'm under no obligation to answer you.
Cevap vermeye niyetim yok.
That is my obligation as it is yours to respect and serve our businesses here.
Bu benim görevim olduğu gibi seninki de buradaki işlerimizi yürütüp saygı göstermek.
Manderlay is a moral obligation because we made you!
Manderlay manevi yükümlülüğümüzdür, çünkü sizi bu hale biz getirdik.
What about having a public service, an obligation to our fellow man?
Kamusal hizmetlere insani yükümlülüklerimize ne oldu?
Don't assume an obligation the hurt-Io.
Bana canını yaktırtma.
A similar association of ideas took root in my mother's head between one domestic obligation and the other.
Benzer bir ilişkilendirme, annemin zihninde de kök salmıştı. Babamın görevlerinden biri ile diğeri arasında.
So on the occasion my father came home and was feeling so keen to dispense one obligation he skipped the other, he surprised my mother...
Böylece, babam bir defasında eve gelip Görevlerinden birini yerine getiremeyecek kadar yorgun olduğunda diğerine geçti ve annemi şaşırttı...
Do you both enter this union under no obligation... to any other and by your own free will?
Bu birlikteliğe başkasının zoruyla değil, kendi özgür iradenizle mi giriyorsunuz?
It's not an obligation at all.
Hİçbir zorundalığı yok.
And it's actually almost more of an obligation to embrace a more progressive forward-thinking energy alternative like this one.
Bunun gibi alternatif enerjiler konusunda ileri görüşlülüğü kucaklamak adet bir yükümlülük halini aldı.
The lawyer said you have no obligation to attend... since you've been summoned just as a reference.
Avukatınız gitme mecburiyetiniz olmadığını... Sizi sadece danışma amaçlı çağırabileceklerini söyledi.
I am taking you and your men on this mission as a courtesy not a obligation.
Seni ve adamlarını bu göreve nezaket icabı götürüyorum mecburiyetten değil.
And we have not an obligation to go out and fight and start wars, but certainly do everything we can to spread democracy and freedom throughout the world.
Savaşmak ve bu savaşları başlatmak için hiçbir zorunluluğumuz yoktur,... ama dünya genelinde demokrasiyi ve özgürlüğü yaymak için çok çalışıyoruz.
I will be under one obligation from you.
Sana tek bir minnet borcum var.
Before starting life afresh with you... I've got to fulfill an obligation.
Seninle yeni bir hayata başlamadan önce yapmam gereken bir şey var.
Wayne Industries feels an obligation to remain committed to socially responsible programs. A prime example would be our work in the field of alternative energy sources.
Wayne Endüstrisi sosyal sorumluluklu programlara bağlı kalma zorunluluğu hisseder iyi bir örnek alternatif enerji kaynakları alanında sürdürdüğümüz çalışmalar olurdu.
Whatever happened to public service, obligation to our fellow man?
Kamusal hizmetlere insani yükümlülüklerimize ne oldu?
Great. Now it seems like an obligation instead ofa treat.
Harika, yani ikramdan çıkıp zorunluluk oldu.
What's so great about Tobias is he's got this obligation to his wife and daughter.
Tobias'ı bu kadar iyi yapan, karısına ve kızına olan sorumlulukları.
We had an obligation to respect that doubt.
Bu muallağa saygı göstermek gibi bir zorunluluğumuz var.
We have an obligation as attorneys...
- Hayır, o kadar basit değil.
Private Elliott's obligation was extended to 2031.
Er Elliott'ın görev süresi 2031 yılına kadar uzatıldı.
And she has no legal obligation to report that she was assaulted.
ve saldırıya uğradığını gösteren yasal bir rapor yok.
My new results are favorable to the accused, which makes it Brady material, which you have the obligation to turn over to the defense.
Elde ettiğim yeni sonuçlar, yaptığımız iddianın aksini belirtiyor. Bu yüzden ifademizi düzelterek yeniden vermeliyiz.
We have an obligation to maintain the world that we've created, Leo.
Biz biz, Leo oluşturduk olduğunu dünyaya korumak için bir zorunluluk var.
There's no moral obligation for killing someone if you're superior to them?
Eğer ondan üst mevkideysen bir insanı öldürmenin manevi yükümlülüğü yoktur.
So you are hereby released of any further obligation to be my dad.
Böylece babam olmak için herhangi bir mecburiyetin kalmadı.
and you are now my obligation, so tomorrow morning, i'll pick you up, and we'll go to the pharmacy.
Ve şimdi siz benim mecburiyetimsiniz. Yarın sabah sizi alıp, eczaneye götüreceğim.
Family members shouldn't do it out of obligation.
Aile üyeleri bunu zorlama olmadan yapmalıdır.
We have an obligation.
Bunu yapamayız.
- Just telling him my job and my obligation- -
- İşimi yapmaya çalışıyorum. Zorunluluklarım- -
No obligation.
Zorunluluk yok.
I sort of feel I have some kind of fiduciary obligation to advise you -
Sana çok önemli bir tavsiye vermek istiyorum -
His only legal obligation vis-à-vis the money is to repay it... or make arrangements to repay it by the time of his scheduled check-out.
Tek yapması gereken, parayı geri ödemek ya da ödeme için, başvuruda bulunmak.