Occasion traducir turco
4,066 traducción paralela
- I do believe the occasion must be blessed.
- Düğünümüz kutsanmalı.
"A half million dollar fine " any time Mr. Stinson can't'rise to the occasion,'cue sad slide whistle sounds "?
"Bay Stinson erkeklik görevini hakkıyla yerine getirmezse yarım milyon dolar ceza ödeyecektir."
And I think it's refreshing to get out of the office on occasion.
Ve bence arada ofisten çıkıp temiz hava almak güzel bir şey.
What's the special occasion?
Özel bir gece mi?
What's the occasion?
Neden böyle giyindin?
Can this simple country boy stay and witness this eye-opening occasion?
Bu basit vatan evladının burada kalıp size eşlik etmesine müsaade eder misiniz?
The Incas felt no threat, no need for weapons on a purely ceremonial occasion.
İnkalar, bütünüyle törensel olarak gördükleri bu ortamda bir tehdit hissetmediklerinden silaha ihtiyaç duymadılar.
And given your proximity to them, did you have occasion to hear anything unusual...
Onlarla yakınlığınız göz önüe alındığında,... olağan dışı bir şeyler duydunuz mu?
Is there an occasion?
Bir durum mu var?
Wow, this is a happy occasion.
Vay canına, mutlu bir olaya vesile oldu bu.
Programs of Argon, your support in coming out to such a momentous occasion proves that you care deeply about the future of your city.
Argon'un programları böyle önemli bir olayda göstermiş olduğunuz destek sizin şehrinize büyük önem verdiğinizi kanıtlıyor.
- What's the occasion?
- Olay nedir?
Juliette and I wrote a special song for tonight, just for this particular occasion, and we're gonna play it for you right now.
Juliette ve ben bu gece için özel bir şarkı yazdık sadece bu geceye özel. Ve şimdi sizler için söyleyeceğiz.
My guess is the perpetrator wanted a little something to memorialize the occasion.
Benim tahminimce katil ona olayı hatırlatacak bir hatıra almak istedi.
Techniques were rawer back then, and, uh, you do, on occasion, learn something useful.
Teknikleri biraz ham ama zaman zaman bir kaç bir şey öğrenebiliyorsun.
It appears, Merlin, on this single, solitary occasion..... you may be right.
Görünüşe göre Merlin, kırk yılın başında da olsa bu sefer haklı olabilirsin.
What's the occasion?
Neyi kutluyoruz?
You're supposed to wear heels... - To a fancy occasion.
Şık ortamlarda topuklu giymek gerekir.
Abused my good faith on more than one occasion.
İyi niyetimi birden fazla kez istismar etti.
Given the opportunity, she always rises to the occasion.
Şans verildiğinde, o her zaman fırsatları yükseltir.
Uh, yes, I have, on occasion, dabbled in the scientific arts.
Evet, var. Bilimsel sanatlarla uğraşmaya zaman bulmuştum.
Do you know which occasion this is?
Ne yapıyorsun.
Uh, I've also pretended to be a thoracic surgeon uh... a movie producer, a stockbroker, and on one occasion, a hand model.
Zamanında göğüs cerrahı film yapımcısı, banker ve bir keresinde el modeli bile olmuştum.
What's the special occasion?
Neyi kutluyorsunuz?
What's the occasion this early in the morning?
Sabah sabah hayırdır?
Upon occasion, rare occasion, but still, I'll pick up a female fare and we will strike up a conversation.
Nadir de olsa taksiye bayan yolcu aldığımda bir bağ kuruyoruz.
Special occasion.
Özel bir durum.
So what's the occasion?
Ne için?
And I understood this to be an occasion for all members of the community.
Bunun tüm cemaat üyeleri için bir fırsat olduğunu anlıyorum..
It's a special occasion.
Bu özel bir gün.
A special occasion, sir?
Özel bir gün mü efendim?
I have some makeup that I was saving for a special occasion that obviously isn't gonna happen.
Özel bir durum için sakladığım makyaj malzemelerim var.
And her outfit is perfect for every occasion.
Ayrıca kostümü de her durum için mükemmel.
We actually have a nuclear bomb for just such an occasion.
Aslında böyle bir olasılığa karşı hazırda nükleer bombamız var.
Thought you were gonna save that for a special occasion?
Bunu özel bir gün için saklayacağını düşünmüştüm.
I wanted to wear something that matched the gravity of the occasion.
Durumun önemine binayen birşeyler giymek istedim.
I was just waiting for the right occasion.
Uygun zamanı kolluyordum.
Tonight marks a special occasion... in the McCabe-Grey family with this announcement.
Bu geceki duyuru McCabe-Grey ailesi için çok özel bir anlam taşıyor.
I've been drunk myself on occasion.
Ara sıra ben de sarhoş olurum.
What's the occasion?
Hangi vesileyle?
A party in a box for any occasion.
Bir kutu içinde her türden parti.
I saved enough grotto water from the last blue moon for just such an occasion.
Beni dinleyin. Geçen mavi ay sırasında, kenara biraz mağara suyu ayırmıştım.
I'm free to dress accordingly to occasion.
Duruma gore giyinme sansim var.
Why do you have a nice special occasion?
Neden bunu özel bir mesele yaptın?
Police found his DNA in one of our rental cars and Crapules occasion.
Polis, Crapules sayesinde kiralık arabada onun DNA'sını buldu.
"comical poem " suitable for the occasion.
Komik bir şiir bu fırsat için uygun olabilir.
On this one occasion, the old bill they come up with this new set of rules that made it virtually impossible for us to take weapons into the matches.
Bu gerekçeyle, polis bize bazı yeni kurallar getirdi. Maçlardan önce bizden silahlarımızı dışarda bırakmamızı istediler - ki bu bizim için kabul edilemezdi.
It's been hard, dark and miserable, but he rose to the occasion.
Geçtiği yol sert, karanlık ve berbattı - ama üstesinden gelmeyi bildi.
What's the occasion?
- Neyi kutluyorsunuz?
What's the occasion?
Durum nedir?
- Yeah! This is a truly momentous occasion.
Gerçekten çok önemli bir olay bu.