Occupying traducir turco
288 traducción paralela
"Who is occupying room 321?"
"321 numaralı odada kim kalıyor?"
If the ladies and gentlemen occupying the seats with those numbers are agreeable to my conducting some experiments with them, would they please rise. "
"Bu numaralarda oturan baylar ve bayanlar için... "... deneylerime katılmalarında bir mahzur yoksa, "ayağa kalkabilirler mi?"
If you both will honor me by occupying my box.
Locamda oturarak beni onurlandırır mıydınız?
We're going to have foreign troops occupying our cities for years.
Yabancı birlikler şehirlerimizi yıllarca işgal etmeyecekler mi?
Reading, playing cards with the boys, waiting for the pubs to open... occupying the mind, letting the body take care of itself.
Kitap okuyor, arkadaşlarla kağıt oynuyor, meyhanenin açılmasını bekliyor olurdum yani kafayı meşgul edip, bedeni kendi haline bırakmıştım.
the men who prepare these attacks and acts of sabotage against the German armed forces are violating the rights of an occupying power, guaranteed by international treaties.
Alman güçlerine karşı saldırı ve sabotaj düzenleyen bu insanlar, uluslararası anlaşmalarla açıkça ortaya konulmuş olan, işgalci güçlerin haklarına karşı gelmekteler.
Occupying unprotected Peking.
Savunmasız Pekin'i işgal edişini.
It probably survived by eating deep sea organisms occupying a specific niche.
Özel bir çevreyi kaplayan derin deniz organizmalarını yiyerek hayatta kalmış olmalı.
Yesterday, Mr. Ashley, occupying this same witness chair, you testified to having engaged the services of Malcolm Purdy, a private detective.
Dün, bu aynı tanık koltuğunda oturan siz Bay Ashley, özel detektif Malcolm Purdy'nin hizmetlerini aldığınızı itiraf ettiniz.
For I shall be occupying one of the guest suites of André's chateau.
Çünkü Andre'nin konuk suitlerinden birinde olacağım.
Every single girl we went to normal school with... is married and pregnant or about to be... while I'm residing with my mother and brother... and you're still occupying'the bedroom you had when you was 13.
Okula beraber gittiğimiz bütün kızlar evlenmiş, hamile ya da kalmak üzere. Ben burada annem ve kardeşimle oturuyorum. Sen 13 yaşından beri aynı odada yaşıyorsun.
Our troops will soon be here as occupying forces.
Birliklerimiz birazdan burayı işgal edecek.
From Generalissimo Antonio López de Santa Anna, absolute ruler of Mexico, to the rebel commander who deems himself in command of the rebels occupying the mission.
Meksika'nın mutlak hakimi, General Antonio López de Santa Anna'dan eski kiliseyi işgal eden asilerin komutanına... ve kiliseyi işgal eden asilere.
How have you been occupying yourself?
Kendinizi nasıl meşgul ettiniz?
If it's occupying the same space, why can't I feel it?
Aynı alanda bulunuyorsa, onu neden hissedemiyorum?
You've got to understand, the man's occupying an area that's like a maze.
Anlamış olmalısınız, Senatör, adam labirent gibi bir arazide yaşıyor.
And whose body is this I'm now occupying?
Ve içinde bulunduğum kimin bedeni?
He was in the occupying army in ΑΙgeria.
Cezayir'de işgal ordusundaydı.
When I'm showing my senility, darling... you'll be occupying your time with your grandchildren.
Ben bunamaya başladığım zaman, sen torunlarınla oynuyor olacaksın.
Who's been occupying your den at nights, Mrs. Decker?
Geceleri bekâr odasını kim kullanıyor bayan Decker?
of occupying the western half of the city within 48 hours unless the Americans in Vietnam withdraw yesterday's decision to use tactical nuclear weapons against invading Chinese forces.
İki ülke ayrıca, Amerika... işgalci Çin güçlerine karşı taktik nükleer silah kullanma kararını geri almadıkça... Batı Berlin'i 48 saat içinde... istila edeceklerini belirtti.
I don't think there are any Germans there, but I understand that a group of collaborators are still occupying the building.
Orada Almanlar'ın olduğunu sanmıyorum ama sanırım bir grup işbirlikçi hâlâ binadalar.
IN ORDER TO PROTECT THEIR PROPERTY SOME BRAVE MEN FORMED GUERRILLA SQUADS TO WAGE AN ANARCHIC PRIVATE WAR AGAINST THE OCCUPYING FORCE.
Bir takım cesur adamlar kendi mal ve mülklerini korumak için işgal birliklerine karşı gayrinizami harp uygulamak üzere gerilla birlikleri oluşturdular.
Another universe, perhaps in another dimension, occupying the same space at the same time.
Bir başka evren, belki de başka bir boyut, aynı anda aynı alanda bulunuyor.
- They're occupying all the towns.
- Sırayla bütün kasabaları işgal ediyorlar.
We are simply trying to defray the cost of occupying, and if necessary, protecting this community.
Biz sadece işgalin maliyetini karşılamaya çalışıyoruz, ve gerekirse bu halkı koruyoruz.
Perhaps we'd be occupying some country in Africa or America.
Bugünlerde o kadar iyi olup olmadığımızı düşünmek zorundayız.
"Messages came from women in North Vietnam and in the NLF, from Oxford co-eds occupying the Clarendon Building."
"Clarendon Binasını işgal eden Kuzey Vietnam'daki Ulusal Özgürlükçü Cephesi'ndeki kadınlardan ve Oxford'lu kız öğrencilerden mesajlar geldi."
Japan had the navy more fort of the Pacific, but when occupying the remaining portion of the French Indochina in the Summer of 1941, the United States they had embargoed oil leaving the Japanese navy in a critical situation.
Japon donanması Pasifik'in en büyük deniz gücüydü. Lakin 1941 yazında Fransız Çinhindi'nin ilhakı sonucu maruz kaldığı ambargo nedeniyle kaynakları kritik seviyeye inmişti.
You satisfied occupying only a small hill?
Bir tepeciği aşmak sana yetiyor mu?
A new organization politics approved for the Germans, the Union of the Netherlands, was formed "to join patriots in loyalty it stops with the occupying power".
Almanların kurulmasına onay verdiği ve vatanseverleri biraraya getirerek kendilerine bağlamak istedikleri Hollanda Birliği adıyla yeni bir parti kuruldu.
The subject under surveillance is occupying Room 602.
Gözlem altındaki kişi 602 numaralı odada.
"The individual, Frederick Seemans, is on board the Queen Mary... occupying suite 312, first class,'C'deck."
"Frederick Seemans adlı kişi Queen Mary'de C Güvertesi, 1 Sınıf Mevkii, 312 numaralı suit odada kalmaktadır."
Excuse me. I believe you're occupying my space.
Özür dilerim ama, orası benim yerim.
I believe you're occupying my space.
Sanırım benim bölgemi işgal ediyorsun.
Our understanding of the history of life is very recent occupying only the last few seconds of December 31 that small white spot at bottom right in the cosmic calendar.
İnsanlık tarihimiz ise o kadar yeni ki, kozmik takvimimizin sol alt köşesinde bulunan buradaki beyaz küçük bölgeyle tanımlanıyor, ve sadece 31 Aralık gününün son birkaç saniyesine tekabül ediyor.
It was when we Jews in the land of Israel 600,000 strong Found ourselves helpless to rescue our own people Because of the policy of an occupying foreign power.
İsrail topraklarındaki biz Yahudilerin sayısı 600,000'e ulaşınca işgal kuvvetlerinin politikaları nedeniyle kendi insanlarımıza yardım edemediğimizi gördük.
Hailey's Comet is now dominating the northern sky... stretching over 100 million miles across the heavens... occupying one-sixth of the entire visible horizon.
Halley Kuyruklu yıldızı kuzey semalarında belirdi 100 milyon mil öteden geçecek olan yıldız birle-altıncı ufuk çizgileri arasını tamamen işgal edecek.
Next thing I knew she was head over heels in love with that tenant, that sensitive young man who suddenly started occupying all her time.
Ama daha sonra kiracısına âşık olduğunu fark ettim. O hassas genç adam birden onun bütün zamanını dolduruvermişti.
They prefer to die rather than become slaves to occupying forces.
İşgal birliklerine köle olmaktansa ölmeyi tercih ederler.
I am occupying myself with- -
Ben robotlarla meşgul oluyorum...
Since occupying Iserlohn Fortress, wasn't it those guys who wouldn't ever let me quit?
Ne rezil bir manzara! Dizilimin yıkılmasına izin vermeyin!
Occupying a building that had been boarded up for longer than I care to remember.
Benim bile hatırlamadığım zamanlardan beri kullanıImayan bir binaya yerleşiyorlar.
( Woman ) Sex can be about lust or love, temptation or celebration, affection or simply occupying yourselves on a rainy Sunday.
Seks, sevgi veya şevkat aracılığı ile, şeytana uyma ya da bir kutlama vesilesiyle, bir anlık etkilenme ya da yağmurlu bir pazar sabahı aniden sizi yakalayabilir.
Is something occupying your thoughts?
Aklına takılan bir şeyler mi var?
Occupying both body and spirit.
Hem bedenimi hem ruhumu meşgul ederek.
If what we're reading is true, we're occupying the same space, but in a different time.
Okumalarımız doğruysa, onlarla aynı yerde ama farklı zamanlarda bulunuyoruz.
Vantika's consciousness could be occupying someone else's brain while he waits for the deuridium to arrive.
Deuridium'un ulaşmasını beklerken Vantika'nın bilinci başka birisinin beynini ele geçirmiş olabilir.
I've just been occupying myself with some of your reading material.
Dergilerini okuyordum.
However, the area we are occupying will not remain unaffected indefinitely.
Bununla birlikte, bulunduğumuz yerin hiç etkilenmeyeceğini söylemek yanlış olur.
I heard this story once about when the Germans were occupying Paris and they had to retreat back.
.. geri çekilmek zorunda kalmışlar. Notre Dame'ı havaya uçurmak için bombaları döşemişler..