Octane traducir turco
66 traducción paralela
No parrots were involved in an accident on the M1 today when a lorry carrying high-octane fuel was in collision with a bollard.
Bugün M1'deki kazaya karışan papağan olmadı. Kazada yüksek oktanlı benzin taşıyan bir kamyon bir dubaya çarptı.
Now to do the job I need five gallons of diesel and some high-octane gasoline.
Şimdi, işi halletmek için bana yirmi litre dizel biraz da yüksek oktanlı benzin lazım.
High octane.
Yüksek oktan.
High-octane gas burns real nice...
Yüksek oktanlı benzin gerçekten iyi yanıyor...
My high-octane laughing gas will have you rolling in the aisles.
Yüksek oktanlı gülme gazım sizleri yerlerde yuvarlayacak.
Octane, butane, night train!
Oktan, bütan, gece koyan!
With rainbow twinky fluid And three litres of high-octane petrol.
Gökuşağının altında 3 litre yüksek oktav petrolle uçan domuzum.
If we only knew then what we know now about octane.
O zamanlar oktandan falan ne anlardık ki.
Now, remember, she'll need plenty of garage rest and a low-octane diet.
Unutmayın, garajda istirahata ve düşük oktanlı diyete ihtiyacı var.
Fifty-four gallons of 100 octane low-lead, please.
Çünkü... 54 galon, 100 oktan kurşunsuz lütfen.
JODI : Some high-octane stomach acid he has there.
Midesi asit kaynıyor olmalı.
Low-class, low-budget, high-octane.
Alt sınıf, düşük bütçe, yüksek oktan.
High octane ; 120-plus.
120 oktan ve katkılı.
Well, my most recent lover just died of a drug overdose thanks to high-octane stolen coke, so I find myself sexually available.
En son sevgilim yüksek oktanlı, çalıntı kokain sayesinde aşırı dozdan yeni öldü. Yani cinsel olarak müsaitim.
Today, high-octane black.
Bugün, koyu olsun.
Yeah. / He's using a lower-octane gas than the manufacturer has recommend.
- Evet. - Üretici firmanın tavsiye ettiğinden daha düşük oktanlı benzin kullanıyor.
- One-hundred-octane fuel.
- 100 oktan yakıt.
What you pump out is almost hi-octane gas.
Pompaladığınız şey neredeyse yüksek oktanlı benzin.
The fire got to the high octane gasoline in the dock!
Alevler iskeledeki yüksek oktanlı benzine ulaştı!
91 octane.
91 oktan.
Sailfish live a high octane life.
Yelken balıklarının yüksek oktanlı bir yaşamı vardır.
It's picking up octane at five parts per million all over the room.
Tüm odada milyonda beş oktan gösteriyor.
We got a complaint from an anonymous "neighborino" about an elaborately choreographed, high-octane, ultra-fight.
İsimsiz bir "gomşu" dan ayrıntılı tasvir edilmiş bir şekilde yüksek oktanlı büyük bir kavga ihbarı aldık.
One canister of propane, six cans of lighter fluid, seven gallons of high-octane kerosene and a box of matches.
Bir kutu propan, altı kutu gaz, yedi galon yüksek oktanlı gazyağı, ve bir kutu kibrit.
Fill them up at the foot of the mountain 92 Octane
Git bunu dağın eteğindeki yerden doldur. 92 oktan.
You should switch to a higher octane gas.
Daha yüksek oktanlı benzin kullanmalısın.
I did a complete analysis on the Octane Coffee Bar, per your request.
İsteğin üzerine Octane Kahve Bar'ının tüm hesaplarını inceledim.
Of course in high octane situations,
Tabii, böyle heyecanlı anlarda Ziva, Mossad eğitimini uygular...
Open your brain tank, Because here come fromPremium 91 octane knowledge.
Beyin denen deponu aç çünkü + 91 oktanlık bir bilgi geliyor.
High octane gasoline.
Yüksek oktanlı benzin mi?
The gasoline you collected from Johnny Young is high octane.
Johnny Young'dan aldığınız benzin yüksek oktanlı.
Yes, performance enhancers, octane boost...
Evet, performans artırıcılar, oktan yükselticiler- -
And high-octane fuel.
Hız tutkunu olmalı.
But his high-octane lifestyle critically depends on the summer sun, and in Yellowstone that's never guaranteed.
Sinekkuşunun yüksek oktanlı hayat tarzı önemli ölçüde yaz güneşine bağlı ve Yellowstone'da bunun hiç garantisi yoktur.
Oh, Jesus, couldn't you pay for some better juice, than this Romanian 90 octane crap?
Ah, İsa aşkına, daha iyi birşey alamadın mı, Bu Roman benzini mi?
He was one of those high-octane homeless,
Şu yüksek oktanlı evsizlerden.
I thought you invited me up here for some high-octane sex, not a low-cholesterol snack and some crybaby apology!
Beni buraya yüksek oktanlı seks yapmak için çağırdığını sandım. Düşük kalorili aperatifler ve sızlanıp, özür dilemen için değil!
And at over 50 % alcohol, it was the highest-octane fuel these cars had ever carried.
Ve % 50'den fazlası alkoldü, arabaların şimdiye kadar taşıdığı en yüksek oktanlı yakıt buydu.
It's this kind of high-octane stuff that really made me want to become a cop.
Polis olmak istememi sağlayan en büyük nedenlerden biri sayılır bu.
Let's face it. She always was higher-octane than your engine was designed for.
O kız, senin motor dizaynına göre biraz fazla yüksek oktanlıydı.
Turns out, your hate is a lot like high-octane Sue-fluid.
Meğerse, nefretin yüksek oktanlı Sue-benzini gibiymiş.
He hasn't sniffed missing a tee shot all week long with that callaway octane driver.
Callaway oktan driver'ıyla bütün hafta boyunca bir başlangış vuruşu bile kaçırmadı.
You got two drill operators, you got, like, high-octane magnets going...
İki matkaplı bir operasyon var. Yüksek oktanlı mıknatıslar falan var.
They bought two bags of crisps, some 89 octane petrol, and a can of Pepsi.
İki paket cips,.. ... biraz benzin ve bir kutu Pepsi almışlar.
He bought 87 octane.
87 oktanlık benzin almış.
87 is the most widely used octane of gas, but the additives are a match to a local chain- -
87 oktan en fazla satılan benzin çeşididir ama içindeki katkı maddeleri yerel bir benzin istasyonu zinciriyle eşleşti :
And at over 50 % alcohol, it was the highest-octane fuel these cars had ever carried.
Ve alkol oranı % 50'den fazlaydı. Arabaların şimdiye kadar taşıdığı en yüksek oktanlı yakıt buydu.
- Ninety-two octane?
92 oktan mı? - Evet, her neyse.
Use a little octane man, take care of it.
- Biraz ıslatırsan çıkar dostum.
91 octane.
Ve bir kez daha söylüyorum, oturma odam bir çalışma odası haline geldi.
Having fun- - pure, unadulterated, high-octane physical sensation.
Ve nasıl söylesem, şey, kullanıyor musun? Korunma? Evet.