Odious traducir turco
158 traducción paralela
I said the idea of winning his money... was more than odious to me.
Onun parasını kazanma fikrinin benim açımdan iğrenç bir şey olduğunu söyledim.
"Liberty is odious."
"Özgürlük iğrençtir"
That - that odious Mr. Collins!
Ucube Bay Collins'e!
That odious Mr. Darcy!
Bu Bay Darcy!
Oohh, that odious man!
Oohh, o sevimsiz adam mı!
I think you are the most odious man I have ever met.
Bay Fitzroy, sanırım şimdiye kadar tanıştığım en iğrenç adam sizsiniz.
I won't listen to your odious lies.
İğrenç yalanlarını dinlemeyeceğim.
This castle, this odious atmosphere.
Bu şato, bu nefret uyandıran atmosfer.
The odious images conjured up by that anonymous letter tormented him.
İğrenç görüntüler, onu kemiren isimsiz mektuba yardımcı olmuştu.
You were odious!
iğrençtin.
You are odious!
- Siz iğrençsiniz!
What is this odious lie?
- Bu iğrenç yalan nedir?
By putting him forcibly in the dark closet, I shall administrate punishment as odious as it is unjust precisely to see if his reaction is one of rebellion.
Onu zorla karanlık odaya koyacak ve bu kötü ceza karşısında isyan edip etmediğine bakacağım.
A rather odious comparison.
Çok garip bir mukayese.
Anyway, marriage as it exists today is the most odious of lies, the height of egotism.
Her neyse, bugünkü haliyle evlilik en iğrenç yalan. Bencilliğin zirvesi.
Or perhaps Tricatel wants to prevent us from making odious comparisons.
Belki de Tricatel bizim nefret uyandıran karşılaştırmalar yapmamızı engellemek istiyordur.
You odious, sanctimonious, stiff-necked little crumb.
Seni tiksinç, kendini beğenmiş, kibirli pislik!
Odious little man!
- Aksi adam.
It should be Christmas Day when one drinks to the health of such a stingy, odious, mean hard, unfeeling man as Mr. Ebenezer Scrooge.
Bay Ebenezer Scrooge gibi cimri, iğrenç, zalim katı, duygusuz bir adamın sağlığına içilen bir gün Neol günü olmalı.
She too was being blackmailed by this odious man who lies dead.
Ona da şantaj yapılıyordu, şurada yatan iğrenç adam tarafından.
My friends, we are about to embark on the most odious, the most evil, the most diabolical scheme of my illustrious career.
Arkadaşlarım şanlı kariyerimin en iğrenç, en kötü en acımasız planına başlamak üzereyiz.
And that's something I find personally odious.
Ki şahsen ben bunu iğrenç buluyorum.
Because you are the most vile, odious, waste of corpuscles I have ever seen! Maggie.
Çünkü sen hayatımda gördüğüm en aşağılık, en iğrenç, en zararlı, en hücre israfı yaratıksın!
Everything except "odious".
İğrenç dışında hepsi.
I don't want to change your face or your body or your odious personality.
Senin yüzünü, bedenini veya iğrenç kişiliğini değiştirmek istemiyorum.
Oh, what an odious mess we weave when first we practice to conceive.
Ne korkunç bir batağa düşebiliyor.
What of the odious Milverton?
İğrenç Milverton ne olacak?
Tonight is that loathsome party hosted by the odious Mr. Shreck.
Bu akşam şu Bay Shreck'in düzenlediği iğrenç parti var.
Well, I suppose that on the blessed day of Christmas, one must drink to the health of Mr. Scrooge, even though he is odious, stingy, wicked, and unfeeling, and badly dressed...
Sanırım bu kursal Noel gününde birileri Bay Scrooge'in sağlığına içmeli. Buna rağmen ; nefret edilen, cimri nefret dolu, duygusuz kötü giyinen ve...
You attribute odious motives to my every charitable act.
Benim her yardımsever hareketime iğrenç sebepler yüklüyorsun.
Speaking of odious motives, I hear you've been making inquiries about a ship to go through the wormhole.
İğrenç sebeplerden konuşmuşken, solucan deliğinden gidecek bir gemi hakkında araştırma yaptığını duyuyorum.
What is that odious stench?
Bu iğrenç koku da ne?
You told a lie an odious, damned lie.
Yalan söyledin iğrenç, rezil bir yalan. Yemin ederim, yalan!
Oh, my dear, pray don't mention that odious man!
Hayatım, yalvarırım o tiksindirici adamın adını ağzınıza almayın.
Whatever odious behavior I'm about to commit.
Başka ne iğrenç davranışta bulunacaksam.
There's some belief that they don't even have a legitimate claim to the space... that they're nothing more than pernicious, odious vandals, in which case, diplomacy would fall on deaf ears.
Bazı inanışlara göre, uzaylarında pek yasal olmayan- - vahşi ve zararlı kimselerden hiç bir farkları yok.
- Odious, this is Tweety Goldberg and Momo Haines.
- Ümit var. Ondan kurtulmamaya karar verdik.
I'm so fat, I could die. Look who's here. - Why, Odious.
- Aramızda kalsın ama Bayan Godard Okulu enerjik ve meraklı gençler için pek sağlıklı bir ortam değil.
- Anyhow, we got the place to ourselves. - Mostly.
Odious, seni ARK'ye davet etmek istiyoruz.
- "Thisbe." Thisbe, the flowers of odious savors sweet- -
Thisby.... senin güç kokulu tarlaların- -
Idle ladies and their odious husbands.
Miskin kadınlar ve onların iğrenç kocaları.
That is a vile and odious lie!
Bu tamamen berbat ve iğrendirici bir yalan!
I'm only the messenger with the odious message.
İğrenç haberi veren benim.
The crescendo of my odious opus!
İğrenç eserimin doruk noktası!
What can be more odious than these zealots, charlatans who scoff at what mortals hold most sacred.
Hangi şey fanilerin kutsal buldukları şeylerle dalga geçen bağnazlar ve şarlatanlardan daha iğrenç olabilir?
The most odious woman alive.
Çok tiksindirici bir kadın.
He goes through so many women, he calls them all by the same odious nickname,
Aynı anda bir sürü kadınla ilişki kuruyor.
- No!
Değil mi Odious?
But then we'd lose Mrs. Dewey, whom we adore.
- Odious!
Odious, we'd like to invite you to join the D.A.R.
Burnundaki ne?
Girl, what are ya carrying'on about?
- Seneye görüşürüz. - Odious.