Offence traducir turco
1,339 traducción paralela
No offence, but you're not exactly known for your academic achievements.
Üstüne alma. Ama akademik olarak başarıIı bir öğrenci sayıImazsın.
Where's the offence?
Hakaret neresinde bunun?
If Albert doesn't kill me I'll be charged with an offence against national security
Eğer Albert beni öldürmezse bile ulusal güvenliğe karşı saldırı yapmakla itham edileceğim.
- It's a serious offence, kidnapping.
- Çocuk kaçırmak oldukça büyük bir suçtur.
Since this is the defendant's first major offence, and he has no criminal record and is currently employed, - I request an investigation.
Bu, sanığın ilk saldırısı olduğuna... sabıkası bulunmadığına ve bir işi olduğuna göre... bir gözetim raporu talep edeceğim.
No offence, lady. I just have this problem with authority figures.
Üstüne alınma bayan ama benim otorite figürleriyle problemim var.
In serial offenders, it's a delay in the offence cycle.
Sürekli saldırganlarda, saldırı döngüsündeki gecikmedir.
Rehab is bullshit. No offence.
Rehabilitasyon saçmalık, üstüne alınma.
No offence, no offence, but drop fucking dead.
Alınma, alınma ama siktir geber.
What you're doing is a court martiallable offence.
Yaptığınız askeri mahkeme sebebidir.
- Well, no offence, Teal'c, but that view is not born of a cool head.
- Saygısızlık olarak alma, Teal'c, ama o yorum sakin bir kafadan gelmiyor.
No offence, but... why would any human volunteer to be a host for a Goa'uld?
Kusura bakmayın, ama... neden bir insan bir Goa'uld'a konukçu olmak ister ki?
Some fag, no offence, wrote a letter to this chick describing my tactics.
İbnenin teki, alınma, Bu pilice benim taktiklerimi anlatan bir mektup atıyor.
First-string offence, take water.
İlk takım ileriye, Suyu Alın.
What the hell kind of offence is that? Kilmer's gonna eat his ass.
Lanet olsun suç kimde Kilmer kıçına gidene kadar devam eder.
The best defence is a good offence.
Güzel bir saldırı, en iyi savunmadır.
No offence to you, Mr Wilhelm, but your properly authentic costume seems to have left me in the buff somewhat!
Alınmayın Bay Wilhelm ama sizin bu tamamen otantik kostümünüz beni biraz çıplak bırakmış görünüyor!
Uh, no offence there, Peter... but speak for yourself there, sport.
Uh, gücenme ama Peter... lütfen kendin için konuş, dostum.
In young women it is especially offensive beyond all common offence.
Genellikle bütün genç kızlarda görülen bir kabahattir.
Oh, dear, your Ladyship, I hope I've given no offence.
Oh, Leydi Hazretleri, umarım sizi gücendirmedim.
No offence, but he is the eldest boy, you know.
Darılma ama o en büyük oğlum.
You're a fool to take offence.
Alınırsan aptalsındır.
Oh, and no offence but their performances were terrible.
Oh, alınmayın ama performansları korkunçtu.
No offence.
Üstüne alınma.
No offence.
Kimse üstüne alınmasın.
Really, no offence intended...
Gerçekten. Kusura bakmayın.
No offence.
Darılma yok.
- No offence, of course.
- Alınma, tabii ki.
No offence, Dawson, but doesn't a nationally televised broadcast kind of overshadow a high-school football rivalry?
Alınma Dawson ama ulusal yayın yapan bir kanal bir lise futbol takımındaki rekabeti birazcık gölgede bırakmıyor mu?
No offence, but that's not saying much.
Darılma ama bu pek bir şey sayılmaz.
Peter, no offence, but that's because we all pitched in.
Peter, kızmak istemem ama, bunun sebebi bizim de yardım etmemizdir.
No offence, human... but what could I possibly need from you?
Hiç gücenme ama, İnsan... Senden neye ihtiyaç duyabilirim ki?
- Offence is not taken!
- Sorun değil!
No offence, your father is a very nice man, but let's face it.
Baban hoş biri ama gerçekleri kabul edelim.
- I mean, no offence, Marty, but...
Çok rahatladım. Alınma ama...
Well, no offence, but look at your life.
- Kırılma ama hayatına bir bak.
Holding, number 73, the offence.
Hücum faulü, 73 numara, hatalı tutuş.
No offence but all cops are pigs, as far as I'm concerned.
Alınmayın ama bana sorarsanız bütün polisler domuzdur.
No offence. I understand that you people don't make any real money.
Alınmayın ama bildiğim kadarıyla polisler pek iyi para kazanamazmış.
No offence but I don't want to hurt you.
Alınma ama seni incitmek istemiyorum.
- No offence, but I don't want to hurt you.
- Alınma ama seni üzmek istemiyorum.
Losing Bajor to a ragtag band of terrorists, no offence, was a humiliation.
Bajor'u bir grup ayak takımı teröriste kaybetmek bir utanç kaynağı.
No offence was meant.
Saygısızlık edilmek istenmedi.
- No offence, old friend.
- Niyetim kötü değil, eski dostum.
No offence, but if we were both in a tough contest you'd win.
Bana itiraz etmeyin, bunu siz alacaksınız.
No offence an'all, but..... you're fucked in the head, right?
Hiçbir tepki vermediler, ama... senin aklında zorun var, değil mi?
No offence but, erm..... you're fucked in the head, man.
Saldırma yok, ama... Kafadan çatlaksın doğru mu?
- Please, listen to us... I'll have the police on you, kidnapping is a very serious offence...
- Çocuklarım nerede? Lütfen bizi dinleyin. Sizi polis ihbar edeceğim.
All I'm sayin'is their offence sucks.
Benim dediğim, savunmaları berbat.
No offence.
- Gücenme.
No offence.
Kusura bakma.