Oldest traducir turco
2,826 traducción paralela
In fact, this is the oldest single object that we've ever seen.
İşin aslı, bu nokta şimdiye kadar gördüğümüz en yaşlı objedir.
He's able to unearth the fabled city by simply reading one of the oldest myths in Western literature as if it was fact.
Batı Edebiyatındaki en eski gizemi sanki gerçekmiş gibi okuyarak efsane şehri ortaya çıkarmıştı.
Well, tell him thank you for looking after my oldest tonight.
- Bu gece en büyük oğlumu koruduğu için ona benden teşekkür et.
This sea of shifting sand is the Namib Desert, the oldest desert in the world. And as the wind blows the sand off the top of the dunes, this landscape is constantly changing.
Bu değişken kum denizi Namib Çölü'dür yeryüzündeki en yaşlı çöl ve rüzgar kum tepelerinden kumları süpürdükçe, bu yeryüzü parçası sürekli değişiyor.
He was my oldest.
- En büyük oğlumdu.
It's the world's oldest island.
Bu, Dünya'nın en eski adası.
This is the oldest, most arid, and most remote landscape of all.
Burası adanın en eski, en kurak ve en uzak bölgesi.
Oldest story in the book, you know.
En eski hikâye.
That was a big part of your childhood, my three oldest and the Cleary kids.
Çocukluğunun büyük kısmı buydu. Üç büyük çocuğum ve Cleary çocukları.
So stratigraphically, the oldest stuff I found was in the bedroom.
Stratigrafik konuşacak olursak sakladığınız en eski şeyi yatak odanızda buldum.
And the oldest stuff in the bedroom was in the closet.
Yatak odanızdaki en eski şey de gardrobun içindeydi.
Walter Kenney may be the world's oldest asshole, but that doesn't make him a killer.
Walter Kenney dünyanın en yaşlı şerefsizi olabilir ama bu, katil olduğu anlamına gelmez.
It's the oldest grift in the book.
- Sahtekârlıktaki en eski dümenlerden birisi.
It's the oldest piece I have.
Sahip olduğum en eski parça.
Are we the oldest people here?
Buradaki en yaşlı insanlar biz miyiz?
If a basic law of physics such as the speed of light doesn't hold true out in the oldest part of the Universe, we'll know that physics has evolved since the Universe was born, so time can't be an illusion.
Eğer ışığın hızı gibi temel fizik kanunlarından biri evrenin en eski yerlerinde aynı kalmıyorsa fiziğin evrenin başlangıcından beri değişim geçirdiğini bu yüzden de zamanın bir yanılsama olamayacağını anlamış olacağız.
Max's theory pushes at the edges of physics and into the realm of philosophy, conjuring up the oldest question of all - what is real?
Max'ın teorisi fiziğin sınırlarını zorlayıp, felsefenin alanına giriyor ve en eski soruyu hatırlatıyor - Gerçek nedir?
The baseball-loving Galyon brothers are the world's oldest living conjoined twins.
Beysbol sever Galyon kardeşler halen dünyanın hayattaki en yaşlı yapışık ikizleri.
Right now, they are the oldest known living set of twins in the world and they're proud of that fact.
Halen dünyanın en yaşlı yapışık ikizleri onlar bu gerçekle gurur duyuyorlar.
AND, UH, MAY THE OLDEST AND MOST BEDAZZLED AMONGST YOU
İçinizden en yaşlısı lakin en göz kamaştıranı...
Well, technically, I am the oldest, and mom probably would've wanted me to have it, if she hadn't been convinced that nobody in their right mind would ever marry me.
- Teknik olarak, en büyük çocuk benim. Annem bu dünyada aklı başında hiç kimsenin benimle evlenmeyeceği gerçeğine kendini inandırmamış olsaydı muhtemelen yüzüğü benim almamı isterdi.
One of the oldest finds in Europe.
Avrupa'daki en eski bulgulardan biri.
Everybody's calling everybody except the oldest son.
En büyük oğul hariç, neredeyse herkes birbirini arıyor.
I'm the oldest, I should have been here with you.
Ben en büyüğünüzüm. Seninle ilgilenmesi gereken benim.
Your daughter turned out to be a cat burglar, and your oldest son spent his entire life in and out of rehab.
Kızın bir soyguncuya döndü. Ve en yaşlı oğlun ise bütün yaşamını rehabitalasyonda geçirdi.
Tucked away in the university's Natural History Museum are the oldest bones of a modern human ever found in the UK.
Üniversitenin Doğa Tarihi Müzesi'nde, Birleşik Krallık'ta bulunmuş en eski tarihli modern insan kemikleri bulunuyor.
Old Old Seventy, the world's oldest secret agent is not ready to retire. ( Uomo ) Questi non sono occhiali da vista.
Sıfır sıfır yaşlı7 dünyanın en gizli ajanı yaşlandı
As this school's oldest pupil once did.
Bu okulun en yaşlı öğrencisi..
The oldest, and you don't join S.W.A.T., mom.
En büyük olan, üstelik SWAT'a öyle hemen giremezsiz anne.
Harvard Law is the oldest law school in the country and boasts the most successful graduates in the world.
Harvard hukuk ülkedeki en eski hukuk okuludur ve dünyada en başarılı mezunlara sahip.
You're my oldest friend, and you know it.
Sen benim en eski dostumsun ve sen bunu biliyorsun.
What is the oldest book in the Harvard library collection?
Harvard kütüphanesindeki en eski kitap nedir?
You're being a child, and that's weird, because you're one of the oldest people I know.
Çocuk gibi davranıyorsun ve bu çok garip çünkü sen tanıdığım en yaşlı insanlardan birisin
That is one of the oldest in the state of Indiana.
İndiana Eyaletindeki en eski kavak ağaçlarından biri
Yeah, we have parted ways with our closest, oldest, craziest, most racist, oldest, elderly, crazy friend, and he's not coming back.
Evet, en yakın, en yaşlı, en çılgın, en ırkçı, en yaşlı, ihtiyar ve çılgın arkadaşımızla yollarımızı ayırdık ve geri dönmeyecek.
I put my oldest friend in jail, Whitehead.
En eski arkadaşımı kodese tıktım be Kır Saçlı.
Virgil's oldest son, from his first wife.
Virgil'ın en büyük oğlu, ilk karısından.
It's the oldest wing of the largest cemetery in Charlotte.
Burası Charlotte'taki en büyük mezarlığın en eski kanadı.
He's our oldest bro.
O, büyük abimiz.
He is my oldest friend, Harvey.
O benim en eski arkadaşım, Harvey.
I am your oldest friend.
ben senin en eski arkadaşınım.
That's Philip, Clifford Lee's oldest son.
Bu Philip, Clifford Lee'nin en büyük oğlu.
He is my oldest friend.
O benim en eski arkadaşım.
And according to our database, your oldest son- - Kip- - is a perfect match for Kerri.
Elimizdeki bilgilere göre en büyük oğlunuz Kip Kerri'yle tam uyuşuyor.
The oldest child is typically highly motivated, like you,
Büyük kardeşler, genelde senin gibi çok çabalarlar.
My father, Michelle, my oldest sister Nicole.
Babam, Michelle, en büyük ablam Nicole.
Yeah, being the oldest of seven children, it's always been.
Evet, 7 çocuğun en büyüğü olunca hep öyle olmuştur.
Apparently it is the oldest public non-sectarian graveyard in the city... surrounded by walls of Tuckahoe marble.
Görünüşe göre mezhep ayrımı olmayan en eski halka açık mezarlık o. Ve çevresi Tuckahoe mermerinden duvarlarla örülü.
It was one of Peter's oldest accounts.
Peter'in en eski müşterilerinden biri.
I hate being the oldest!
En büyük olmaktan nefret ediyorum!
Looks like your oldest son's coming on.
Evet, anne.