Omelette traducir turco
300 traducción paralela
She's a smasher. lf only she knew how to dress I've made you a tarragon omelette
Müthiş bir parça. Hele bir de başka türlü elbiseler içinde düşünsene! Size tarhunlu omlet yaptım.
Is it the old legendary monster of my father's time... or am I supposed to have whipped one up... as a housewife whips up an omelette?
Bu canavar babamın zamanından kalma bir efsane mi... yoksa omlet çırpan bir ev kadınının... dile dolamaları mı olduğunu varsaymalıyım?
This morning I'm going to prepare a magnificent seagull egg omelette with fine herbs.
Bu sabah harika bir omlet ve sos hazırlayacağım. Saçma!
Omelette... Bah! Today I'm going to draw the plans for a splendid villa with a big roman bath.
Ben önünde bir veranda olan büyük bir villa planı çizeceğim.
Henri, I'm going to make you an "omelette á la confiture".
Henri, sana omelette à la confiture yapacağım.
- I'll make you an omelette
- Size omlet yapacağım.
If you get a good omelette, who cares whether the chicken likes you or not?
İyi bir omlet yapıyorsan, tavuğun seni sevip sevmemesinin ne önemi var ki?
His last words were "omelette à la glace." It was a joke we had.
Son sözü "omelette à la glace." oldu. Bu aramızda bir şakaydı.
How would you like to have a mushroom omelette and apple fritters for breakfast?
Kahvaltıda mantarlı omlet ve elmalı gözlemeye ne dersiniz?
A mushroom omelette?
Mantarlı omlet mi?
Can't make an omelette without breakin'an egg.
Yumurtayı kırmadan, omlet yapılamaz.
- What's with the omelette?
- Omletle ne alakası var?
Something tells me the omelette is about to hit the fan.
İçimden bir ses, omletin pervaneye çarpacağını söylüyor.
It's easy to make an omelette and salad.
Omlet ve salata yapabilirim.
You gonna make an omelette?
Omlet mi yapacaksın?
I've never seen him bake an omelette.
Ama onu bir omlet pişirirken bile görmedim.
I'm going to make an omelette.
Omlet yapacağım.
- l can make it taste like other things... lamb barbecue, clam chowder, cheese omelette, steak and onions...
- Başka tatlarda ekleyebilirim... kuzu barbekü, peynirli omlet, soğanlı biftek vs...
I'd like a plain omelette, no potatoes, tomatoes instead a cup of coffee and wheat toast.
Sade omlet istiyorum, patates yerine domates kızarmış ekmek ve bir fincan kahve.
You can have a plain omelette. Comes with cottage f ries and rolls.
Sade omletin yanında kızartma ve halka veriyoruz.
I'd like a plain omelette, no potatoes on the plate.
Sade omlet istiyorum, patates koymayın.
I'd like an omelette, plain, and a chicken-salad sandwich on wheat toast.
Sade omlet ve tost ekmeğine tavuklu sandviç istiyorum.
If you ever invited me to dinner, I sure wouldn't order an omelette!
Beni bir gün yemeğe davet edersen kesinlikle içinde yumurta olan bir şey yemeyeceğim.
We have omelette with truffles... and a guinea-fowl with morels.
Mantarlı omletimiz ve mantarlı hindimiz var.
Coline, make us an omelette... a big one, OK?
Coline, bize omlet yap, büyük olsun, olur mu?
My latest trick is omelette with tomatoes and eggs
En büyük numaram, domatesli bol yumurtalı menemen.
As a hog roast on the spike... as Omelette surprise!
Domuzları kavurduğunuz gibi. Omlet gibi kavurun!
A Spanish omelette.
Bir İspanyol omleti.
- Yes, I'm going to have your Spanish omelette.
İspanyol omletinizden yiyeceğim.
I assume that all the vegetables within the omelette are fresh?
Omletteki tüm sebzelerin taze olduğunu... varsayıyorum.
We could do the omelette without the peas.
Omleti fasulyesiz yapabiliriz.
I thought Mr Hutchinson ordered an omelette.
Bay Hutchinson omlet istedi sanmıştım...
Mr Hutchinson's taking over, Polly, so, I'll have the omelette.
Bay Hutchinson devralıyor Polly, omleti de ben alayım.
- I did order the omelette in the first place, - but then I changed my mind.
İlk başta omlet sipariş etmiştim ama sonra fikrimi değiştirdim.
I'm sorry, I do not want the omelette.
Üzgünüm, omlet istemiyorum.
- I've had the omelette, - a prawn cocktail with a bloody silly name.
Omlet geldi, sonra aptal isimli bir karides kokteyli...
Then, I had a plate of stew, then the bloody omelette again.
... sonra güveç ve tekrar omlet.
Had you not better arrange with my doctor or have the cook flavour my omelette with arsenic, eh?
Doktorumla bir şeyler ayarlasanız... ya da aşçıya omletimi arsenikle tatlandırmasını söyleseniz daha iyi olmaz mı?
The titanic omelette!
Titanic omleti!
- An omelette.
- Omlet.
'One kick in the huevos rancheros'and I'd have turned him into an omelette.'
Onun o koca kıçına tekmeyi basmak isterdim.
Omelette rolls!
Rulo omlet!
Imagine one cow to feed a city, one egg making an omelette for a whole family.
Bir ineğin bütün şehre yettiğini bir yumurtanın da bütün aileye yettiğini düşünün.
I make a great Denver omelette.
Kocaman bir omlet yapacağım.
- Goblin omelette.
- Goblin omlet.
- Who's got the cheese omelette?
- Peynirli omlet kimin?
An omelette.
Omlet.
Well, now, look, Dr Johnson, I may be as thick as a whale omelette, but even I know a book's got to have a plot.
Bakın Dr. Johnson, bir balina omleti kadar kalın kafalı olabilirim, ama, her kitapta bir entrika olması gerektiğini ben bile bilirim.
- You can't make an omelette...
- Omlet yapabilmek için yumurta gerekir.
I mean, you can't make an omelette without breaking eggs.
Tek dediğim yumurta kırmadan omlet yapamayacağın.
Powdered egg omelette, probably, and a little Spam.
Omlet ve biraz da et.