Opposition traducir turco
1,206 traducción paralela
I was not aware Sarek was offended by Spock's opposition.
Spock'un muhalefetinden Sarek alındı mı?
Of course, your opposition to the Ghostwood development plans wouldn't have anything to do with this?
Ghostwood Projesine muhalif olmanın, bu önerinle bir ilgisi yoktur elbette, değil mi?
The President of the United States, Richard M Nixon, is irritated at the opposition for leaving the peace table.
Amerika Birleşik Devletler Başkanı, Richard M Nixon, karşı tarafa barış görüşmelerinden çekildiği için kızgın.
They're already so extreme in their opposition to power that to go beyond it would be to take off from the planet, so therefore it must be that the presuppositions that are accepted in the liberal media are sacrosanct.
Eğer biri bana birşey söylerse, tabii ki ileteceğim. Aksi için herhangi bir özel ya da mücbir sebep yok. Gerçi oval ofise ulaşıp, başkanın baktığı haritaları,... grafikleri, tabloları görmek de istemezdim açık konuşmak gerekirse.
Those the Indonesians thought more educated, or suspected of belonging to Fretilin or other opposition parties were immediately killed. They took women aside, and flew them off to Dili in helicopters for use by the Indonesian soldiers. They killed children and babies.
Solcu Marksist gelenekten,... Luxemburg'tan anarko sendikalizm yoluyla bu manevi dönüşümün sorgulanması önem kazandı.
General Hill expects no opposition except for some local militia with shotguns and such.
General Hill expects no opposition except for some local militia with shotguns and such.
We mustn't underestimate the opposition.
Karşıtları küçümserken dikkatli olmalıyız.
I don't know how anyone can take the opposition seriously.
Karşıtları kim ciddiye alır bilmiyorum.
The opposition, the People's Front, has won an overwhelming victory.
Muhalefet... Halk Cephesi, ezici bir çoğunlukla seçimi kazandı!
Was the escape perhaps a political plan of the opposition?
Kaçması muhalefetin politik bir planı mıydı?
My dear sir, there's bound to be opposition to a plan like this.
Sevgili bayım, böyle bir projeye muhalefet tabii ki olacaktır.
You'll be running the opposition's plays week in and week out.
Rakiplerin oyun planlarını uygularsınız haftalar boyu.
I like a little opposition.
Karşıt görüşü severim.
Doctor, we've given the opposition access to our computers and station library so let's utilize them ourselves.
Doktor, bilgisayarlarımıza ve istasyona karşılıklı erişim hakkı verdik bu yüzden bunlardan kendimiz de yararlanalım.
I was positioned here and here was the wicket-keeper of the opposition.
Ben tam burada duruyordum ve buradada karşı takımın kalecisi duruyordu.
Ms. Adair's private expedition had been in the planning stages for six years, despite virulent opposition from both medical and scientific fields.
Bayan Adair bu özel sefer için, altı yıl planlama aşamasında çalışmıştı Tıbbi ve bilimsel alanda öldürücü etkileri olmasına rağmen.
If we run into any serious opposition, I'm taking us back into Federation territory.
Ciddi bir direnişle karşılaşırsak bizi Federasyon uzayına geri götürürüm.
Have you not on several occasions, publicly stated your opposition to the treaty because, and I quote "the bloody Cardies can't be trusted"?
Pek çok durumda şunu söyleyen siz değilmiydiniz, hatta toplumun gözü önünde açık bir şekilde bu sözü "Lanet olası Kardasi'lara güven olmaz!"
There was a great deal of opposition.
Büyük bir direniş olmuş.
When a people must hold on to what we have, even against overwhelming opposition.
İnsanların ellerindekilere tutunmaları gerektiği zamanlar ezici bir üstünlüğe karşı olsalar bile.
Needless to say, there was plenty opposition.
Karşısında birçok düşman olduğunu, söylemeye gerek bile yok.
Popular opposition leader, Aung San Suu Kyi, taped an emotional appeal to the world community to help stop the bloodshed that has gripped her country, and to support her call for fair and free elections.
... Muhalefet lideri Aung San Suu Kyi bir kaset yayımlayarak dünya kamuoyunu, ülkesinde dökülen kanı durdurmaya ve... bağımsız seçim çağrısını desteklemeye çağırdı.
There's some local opposition, but now that Ah Long and I are on board...
Biraz yerel muhalefet var, ama artık Ah Long ve ben aynı fikirdeyiz...
The opposition has subsided.
Muhalefet hafifledi.
Their opposition represents the cowardice of the eastern establishment.
Karşı çıkmaları doğu kuruluşlarının korkaklığına karşı. Sizin yaptığınız gibi bunun farkına varamıyorlar efendim.
No member of this government will go sneaking off to the Washington Post telling them they were the sole voice of opposition.
Buradan kimsenin, tek karşıt görüşlü olduğunu söyleyerek... Washington Post'a haber sızdırmasını istemiyorum.
If there's a voice of opposition out there, I want him in here.
Eğer bir karşıt görüşlü varsa burada konuşsun.
No opposition, no caprice, no delays.
İtiraz eden yok, kapris yok, erteleme yok.
Mr Darcy paid us an unexpected visit..... and so, my dear Lizzy, Mr Darcy would brook no opposition.
Bay Darcy bize beklenmedik bir ziyarette bulundu öyle ki Lizzy'ciğim, Bay Darcy itiraz kabul edecek gibi değildi.
Just to show the Church's opposition to the film.
Kilise'nin filme karşıtlığını gösterecektiniz.
And although there is still some opposition from hard-line elements on both Bajor and Cardassia it looks as though they are finally willing to put their long conflict behind them.
Her ne kadar hem Bajor hem de Kardasya'da hala bazı şiddetli muhalif unsurlar olsa da, anlaşmazlıklarını geride bırakmak istiyorlarmış gibi görünüyorlar.
Free Women reiterates that the danger can only be resisted with the opposition of a female force, participation in the armed struggle!
Özgür Kadın, tehlikeye karşı ancak kadınların da silahlı mücadelede yerlerini almalarıyla karşı koyulabileceğini sürekli vurgular.
I don't believe you'll find anymore opposition to your continuing to handle this case.
Bu davaya devam etmenize karşı gelineceğini sanmıyorum.
For what we know must be, and is as common as any the most vulgar thing to sense. Why should we in our peevish opposition take it to heart?
İster istemez olacak bir şeyi,... olması olağan sayılan bir şeyi neden yadırgayıp boşuna hayıflanmalı.
I mean, my lord, the opposition of your person in trial.
Karşılaşmayı kabul buyurursanız demek istedim.
I was afraid I should encounter opposition.
Düşüncelerime karşı çıkacağından korkuyordum.
If you leave Rome today, it will be an act of the most deliberate, the most calculated opposition.
- Dürüst olalım, bugün Roma'yı terk edersen bu kasti ve... hesaplanmış bir hareket demektir. - Ne kadar adaletsiz göründüğünü... anlatamam.
I can't tell you how unjust you seem to me. It's your own opposition that's calculated.
Asıl senin yaptıkların hesaplanmış.
You, your sexual organs are in total diametric opposition to mine.
Senin cinsel organların benimkinin tam tersi! Sen! Peki...
But through your death on Narn I will discredit your house and all opposition in the Royal Court.
Ama ölümünün Narnların elinden olmasıyla aileni küçük düşüreceğim ve saraydaki sesini birazcık kısacağım.
Then I'll crush all opposition to me And I'll make Ted Kennedy pay
O zaman bana karşı gelen bütün görüşleri ezerim ve Ted Kennedy'e bunu ödetirim.
Sir, the thought of filling the streets with armed troops is as disturbing to me as it is to you but not as disturbing as the thought of a Jem'Hadar army Ianding on Earth without opposition.
Efendim, sokakları silahlı adamlarla doldurma fikri beni de en az sizin kadar rahatsız ediyor ama direniş gösteremeyen Dünya'ya inen bir Jem'Hadar ordusunu düşünmek çok daha kötü.
They're modulating in opposition to our shield frequencies completely canceling them out.
Onları tamamen engelleyen kalkan frekansımızın tam aksine modüle ediyorlar.
Our president took a great risk to come to your aid... against strong opposition in both parties and among our allies.
Başkanımız, size yardım etmekle büyük bir risk almakla kalmadı..... hem müttefik hem de rakip partileri karşısına aldı.
And not by any great legal acumen on the part of the opposition, I might add.
Üstelik karşı tarafın büyük hukuki zekası tarafından değil.
I swear, for his own amusement his own private, cosmic gag reel He sets the rules in opposition.
Yemin ederim kendini eğlendirmek için kendi özel zevki için düzensizlik yaratarak tam zıddı kurallar koyar.
[Cheering] To those honourable gentlemen of the opposition that seek to destroy... the essential elements of this country...
Bu ülkenin temel taşını yok etmek niyetinde olan muhalif beylere şunu söylemek isterim :
I tell you, if we don't stick together on this, you could very well find yourself first president's opposition.
Şunu unutmayın, bu konuda yanımda olmazsanız kendinizi Birinci Başkan'ın muhalefeti konumunda bulabilirsiniz.
Under the command of John Sheridan the incoming forces disabled or destroyed their opposition then prevented further destruction by taking out the planetary defense grid whose lethal power was being turned toward Earth.
John Sheridan komutasındaki birlikler düşman gemilerinin çoğunu yok ettiler ya da etkisiz hale getirdiler ve ölümcül gücü Dünya'ya çevrilmiş olan küresel savunma sistemini devre dışı bırakarak gezegen çapında bir yıkımı önlediler.
Follow the orders of your superior officer... in acts that violate your conscience... or rise up in opposition.
Üstünüzün verdiği, ama vicdanınızla çelişen emirlere uymak mı,.. ... yoksa isyan olarak değerlendirilebilecek bir şekilde muhalefet etmek mi.
You'd have a jupiter-uranus opposition...
Bu durumda bir Jüpiter