Outcome traducir turco
1,708 traducción paralela
Not how, but whether the verdict was a probable or improbable outcome for this particular jury.
Nasılını değil ama kararın bu jüri için olası olup olmadığını gösterecek.
You apply this to a jury, and it increases your understanding of how a particular outcome was reached.
Bunu bir jüriye uygularsanız belirli bir sonuca nasıl ulaşıldığını anlarsınız.
Josh, we want a peaceful outcome here.
Josh, bunu barışçıl bir şekilde çözmek istiyoruz. Kimsenin zarar görmesini istemiyoruz.
Gina, these are real families, most of them with children who won't get better regardless of the outcome of the lawsuit.
Bunlar gerçek aileler, Gina. Pek çoğunun çocuğu mahkemenin sonucu ne olursa olsun iyileşmeyecek.
Better aesthetic outcome, which allows for reinnervation of the facial nerves, giving a better functional result.
Sonuçları estetik bakımdan daha iyidir ki yüz sinirlerinin yenilenmesine zemin oluşturur ve bu da işlevsel olarak daha iyi sonuç verir.
Whatever the outcome, it shall be my hand that resolves it for you,
Sonuç ne olursa olsun, sorunlarınızı çözen ben olacağım...
Do you know what's the usual outcome? What?
Bunun sonucunun ne olduğunu biliyor musun?
Because the almost certain outcome of this is you going to prison. - Yeah, I think that was pretty obvious by now.
Çünkü bu yaptığının semeresini hapsi boylayarak toplayacaksın.
It just shows if you work hard if you look at all the facts, if you do with fair and balance, you can get a good outcome.
Bize gerçekten çok uğraşıp, çalışırsak... bunu dengeli ve adil bir şekilde yaparsanız lehinize 1 alehinize
The outcome was exactly as expected.
Sonuç tam da böyle bekleniyordu.
Judge Murray Goodman sentences Jim to four months of hard labor in the Dade county jail. The Doors'attorney quickly files an appeal, but the uncertainty of its outcome throws The Doors into an uneasy state of limbo.
The Doors'un avukatı kararı temyiz eder ama sonucun belirsizliği, grubu iki arada bir derede bırakır.
Moments of Truth are the most critical, dramatic moments, decisive seconds when the action of one man determines the outcome of a battle, and sometimes of an entire war. The Moment of Truth is a lever with which to manage history.
Kader Anı en kritik, en nihai, bir insanın yaptığı şeyin tüm savaşın ya da mücadelenin sonucunu değiştirdiği andır ve o an savaş biter.
He's suspended pending the outcome of your investigation.
Sizin soruşturmanız boyunca görevden geçici olarak uzaklaştırıldı.
- Am I serious if we can get Scylla without killing Linc's mother? That's the preferable outcome.
- Konu Linc'in annesini öldürmeden Scylla'yı almaksa bunu tercih ederim.
A small group of researchers believe that the symbols at the foot of the cross not only the date of the coming danger include but also the outcome of events.
Araştırmacıların küçük bir grubu bu haçın yüzeyine kazınmış sembollerin. sadece yaklaşan tehlikenin tarihi değil. aynı zamanda meydana getireceği olayların sırasında içerdiğine inanmakta.
Can the galactic alignment the starting point for an outcome, that humanity is sent?
Galaktik dizilim insanlığın sonuçlarını kontrol edebileceği bir şey mi olacak?
Some people think gender is hardwired, so whatever you do, not gonna change the outcome.
Bazı insanlar cinsiyetin fiziksel olduğunu düşünür. Bu yüzden ne yaparsan yap, sonucu değiştiremezsin.
The outcome. These words are all prepared for you, you know?
Bunların hepsi senin için biliyor musun?
No one would bet on that outcome unless he was crazy.
Hayır. Deli olmadığı sürece kimse onun üzerine bahse girmez.
And I look forward to reading about the outcome in the newspaper.
Sonucunu gazetelerde okumak için sabırsızlanıyorum.
what i'm saying is, from an operational standpoint, i'm not seeing the desired outcome being very likely, knowing our rules of engagement.
Demek istediğim, o operasyondaki bakış açısı ile, dışardaki umutsuz bekleyiş pek aynı şeye benzemiyor, Bilinen savaş kuralları...
And I believe the outcome of this fight will rest squarely on your shoulders.
Bu savaşın sonucunun tamamıyla sana bağlı olduğuna inanıyorum.
We can imagine such an outcome without fear for there is another, close to the throne, with a legitimate claim and a true faith :
Böyle bir akibeti hayal etmek hiç de zor değil. Çünkü hem tahta yakın hem de iman dolu yüreğiyle taht üzerinde yasal hak sahibi olan biri daha var :
The lives of the cubs depend on a successful outcome.
Yavruların hayatları başarılı sonuçlara bağlıdır.
But I can help push its outcome.
Sadece gerçekleşmesini sağlarım.
When neither backs down, there can be only one outcome.
Vazgeçemediklerinde ise tek bir yol kalıyor.
Not quite the outcome I'd hoped for. Neil's dad imagining me naked.
Neil'in babasının beni çıplak olarak hayal etmesi pek de beklediğim sonuç değildi.
So, we both agreed that a plea to life would be a most reasonable outcome.
Yani, ikimiz de duruşma olmadan katil ile bir anlaşmanın uygun olduğuna karar verdik.
- The outcome's a given.
- Sonucu belliydi.
It is obvious that the outcome will be certain shipwreck.
Sintine suyu!
A bunch of flash cards is not an accurate assessment - Of the post-surgical outcome.
Ama iyi olup olmayacağını gösterebilir ve Dr. stevens'ın öncelikli doktoru olarak- -
You've set everything up so that we succeed or fail based solely on the outcome of this search.
Bizi olumlu ya da olumsuz bir sonuca götürecek her şeyi ayarlamışsınız bu soruşturmada.
Had the encounter been just a few days earlier, the outcome might have been very different.
bir kaç gün önce gelseydi daha farklı olabilirdi.
-... optimizing the outcome - So, a cut in costs is planned.
-... sonucu iyileştiriyoruz - bunun için kesinti yapılacak mı?
No! It's just a matter of optimizing the outcome.
Hayır o netice de iyileştirme için problem olmaz
And intubation would not have changed the final outcome.
Tüp taksaydın da sonuç değişmezdi. Şuna bak.
If he'd had a few seconds more, this game might have had a different outcome.
Eğer birkaç saniyesi daha olsaydı, bu maç daha farklı sonuçlanabilirdi.
The outcome does not look good.
Sonuçlar iyi gözükmüyor.
Most likely outcome - nonverbal, nonmotor, no memory.
Çoğunlukla konuşma, beyin aktivitesi ve hafıza yoktur.
No direct or circumstantial evidence linking the defendant to the murder, no eyewitness testimony other than that of a co-defendant who has a vested interest in the outcome of the trial...
- Davalıyı cinayete bağlayan ne direkt ne dolaylı kanıtın ne de sadece duruşmanın sonucu ile ilgilenen müşterek suçludan başka görgü tanığın var.
Anyway, I just wanted to update you on the outcome of the Chatham case.
Her neyse, Chatham davasının sonucunu söylemek için gelmiştim.
There are no promises of a positive outcome, No guarantees, that, like, caesar,
"İyi bir sonucu olacağının hiçbir garantisi yok..."
The outcome will determine who controls everything.
Savaşın sonucu her şeye kimin hükmedeceğini belirleyecektir.
It's important to have the right intentions, no matter the outcome.
İyi niyetli olmak asıl önemli olan, alınan sonuç değil.
A... assuming the best outcome, about $ 137,000.
En iyi ihtimallere bakarak, 137,000 $ civarı tutar.
Look, I know that this sounds scary, but compared to other cancers, stage III lymphoma can have a good outcome with proper treatment.
Bak, bunun korkutucu göründüğünü biliyorum, Ama diğer lenfomatik kanser gelişimlerine baktığımızda, Uygun bir tedaviyle en iyi sonucu alabiliriz.
Regardless of pain, regardless of outcome, you must proceed.
Acıya dayanıp dışarıya vurmadan devam etmek zorundasınız.
We all contribute to the outcome.
Hepimiz olanlardan sorumlu oluruz.
when we're headed toward an outcome that's too horrible to face... that's when we go looking for a second opinion.
Yüzleşmenin korkunç olduğu bir sonuca doğru ilerlerken ikinci bir görüş aramaya başlarız.
You want to wager the fate of millions of people on the outcome of a poker game?
Milyonlarca insanın kaderini bir poker oyununun sonucuna mı bırakmak istiyorsun?
He realises in a cold, calculated way that losing his whole ship would be a worse outcome than losing a few of his men.
Soğuk kanlı bir şekilde hesap yaparak gemisinin tamamını kaybetmesinin, birkaç adamını kaybetmesinden daha kötü sonuçlar doğuracağı kanısına varır.