English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ O ] / Outskirts

Outskirts traducir turco

407 traducción paralela
To electricity on the outskirts
Kenar mahallelerde elektrik.
OUTSKIRTS
VAROŞLAR Çeviri : REDO1
They hid him in a freight car in the outskirts of Paris.
Paris'in varoşlarında bir kamyonete saklamışlar.
Driving up in my car, I lost my way on the outskirts of the city, and suddenly... the landscape seemed so familiar to me.
Arabam ile seyrederken, şehrin dışında yolumu kaybettim ve karşıma çıkan manzara, birden çok tanıdık geldi.
My father has a ranch on the outskirts of town.
Kasabanın dışında babamın bir çiftliği var.
Why are you going to the outskirts?
Bu kenar mahallede ne işin vardı?
We'll hit a joint on the outskirts.
Hadi kendimize küçük bir bar bulalım.
Were about 150 kilometers to the outskirts of Kigali, and 150 kilometers of dead.
Kigali'nin dış eteklerine 150 kilometre vardı, ve ölümle dolu 150 kilometre.
Kamakura, Tokyo outskirts.
"Kamakura - Tokyo il sınırı"
On the outskirts of Rome...
Roma'nın varoşlarında...
Well, of course, I only know the ones on the outskirts of society.
Elbette, ben sadece toplumun kıyısında köşesinde olanları bilirim.
I was born here in the slums, on the outskirts of Warsaw.
Varşova'nın varoşlarındaki bir kenar mahallede doğmuşum.
They take this little old house, right here in the outskirts, and they hole up.
Bu metruk eve girer, kasaba girişini biz kontrol ederiz.
You take this little old house here in the outskirts and you hole up.
Kasaba girişindeki bu metruk eve gir ve orada mevzilen.
She was lying in the upper room of their villa in Italy on the outskirts of Rome.
İtalya'da Roma'nın varoşlarındaki villalarında üst kattaki odada uzanıyordu.
If you laid them all end to end, figuring an average height of 5 feet 6 1 / 2 inches they would reach from Times Square to the outskirts of Karachi, Pakistan.
Ortalama olarak boyları 1 m 69 santim olan bu insanları yanyana dizseydik Times Meydanı'ndan Pakistan'daki Karaçi'nin varoşlarına kadar erişirlerdi.
One of the great fortunes of the world began here on the outskirts of Tours in 17th-century France.
Dünyanın büyük servetlerinden birinin temeli onyedinci yüzyıl Fransa'sında, Tours'da atılmıştır.
For, in just a moment, mr. Jackie rhoades, whose life has been given over to fighting adversaries, will find his most formidable opponent in a cheap hotel room that is, in reality, the outskirts of the twilight zone.
Az sonra, düşmanlarıyla dövüşmeye kendini adamış olan Bay Jackie Rhoades'un ucuz bir otel odasında en ürkütücü rakibiyle karşılaşmasını izleyeceksiniz elbette ki bu olay Alacakaranlık Kuşağı'nda cereyan edecek.
The time is now, the place is a little diner in ridgeview, ohio, and what this young couple doesn't realize is that this town happens to lie on the outskirts of the twilight zone.
şimdi burada ohio'da küçük bir lokantada. ve bir genç çift için çok şey ifade etmeyesede... bu şehirdeki garipliklerle yüzleşecekler. tabi ki alaca karanlık kuşağında.
But, in just a moment, that hope chest will be opened, and an improbable phantom will try to bedeck the drabness of these two people's failure-laden lives with the gold and precious stones of fulfillment. Arthur castle, standing on the outskirts, and about to enter, the twilight zone. Mr. And mrs.
Ama biraz sonra bu umut sandığı açılacak ve beklenmedik bir siluet, hayatı yokluk dolu bu iki insanı altın ve mücevherlerle gözlerini boyayarak hüzne boğmaya çalışacak.
To the village outskirts, So the tradition goes,
Köyün eteklerinde, Yani adetler başlar,
"French commandos driving inland from Sword... ... have reached the outskirts of Ouistreham."
"Sword'dan içeri ilerleyen Fransız komandoları Ouistreham dolayına ulaştılar."
Yesterday I placed her in a hospital on the outskirts of the city.
Dün şehrin eteklerindeki bir hastaneye onu yerleştirdik.
Meanwhile, on the city outskirts, Arthur told Odile how he once met a fellow who walked this way...
O sırada şehrin varoşlarında Arthur Odile'e bu yolda yürüyen bir ahbabıyla nasıl tanıştığını anlattı...
Go take another look on the outskirts of town.
Şehrin kuytu köşelerine bir daha bakın.
Is she explaining a complex scientific problem or giving directions to a country house in the outskirts of the city?
Bilimsel bir konuyu mu anlatıyor? ... yoksa bir mahalleye nasıl gidileceğini mi tarif ediyor?
These hurried people disdainful of the prestige of the place... know only it's outskirts.
Acele eden bu insanlar sarayın prestijini hafife alır sadece dışarıdan gelenler için olduğunu bilirler.
On the outskirts of milano is a control tower at the beginning of the traffic complex.
Milano yakınında, trafik kontrolünün başladığı yerde bir kontrol kulesi var.
We'll make our way to the outskirts of London.
Londra'nın kenar mahallelerine gideceğiz.
At least we should try to get you to the outskirts.
Sizi en azından şehrin civarına götürmeliyiz.
There were some fresh wagon tracks on the outskirts of town.
Kasabanın çıkışında tekerlek izleri vardı.
Someone left her on the outskirts of town about 2 months ago.
Ve biri onu kasabanın çıkışına geri getirmiş.
He was born in June 1949, the fourth son of an apple farmer in the rural district of Yobito in the outskirts of the Hokkaido city of Abashiri.
Abashiride Hokkaidonun varoslarindaki Yobitonun kirsalinda bir elma ciftcisinin dorduncu cocugu olarak haziran 1949da dogdu.
We don't live in Grenoble itself, but on the outskirts.
Grenoble'un içinde oturmuyoruz, daha çok dolaylarında.
I heard that the Sixteen Bandits of Yanyun have arrived the outskirts of Daming
Yanyun'nun 16 haydutu... kasabaya vardıkları söyleniyor
- Are you familiar... with the Montreal warehouse in the outskirts?
- Şehrin dışındaki... Montreal deposunu biliyor musun?
Last night, several security forces apprehended and placed in custody a number of servant apes from widely scattered households throughout the city, who had gathered clandestinely in the unused building on the outskirts of the East Sector.
Dün gece, birkaç güvenlik gücü, doğu sektöründeki kentin dışında bulunan kullanılmayan bir binada bir araya gelerek oluşturulan klandan dolayı ev halkı gözetimindeki hizmetçi maymunlardan bazılarını tutuklamış ve gözetim altına almıştır.
There, in the outskirts of the Oyamada domain is a bathing palace called "Gounomori."
Oyamada bölgesinin varoşlarında "Gounomori" adında bir hamam var.
After several days I succeeded in tracking down my friend mr. gulliver On the outskirts of smolensk.
Birkaç gün sonra dostum Bay Gulliver'i Smolensk yakınlarında buldum.
Gamelin chose for quarter-general this château in Vincennes, in the outskirts of Paris.
Gamelin, karargahını Paris'in hemen dışındaki Vincennes'e taşımıştı.
Here is an ultra-modern male workers'camp on the outskirts of Bikana.
Burada, Bikana'nın dış mahallesindeki ultra modern erkek işçi yerleşkesi görülmektedir.
I used to live with old woman Oshige at the outskirts of the village.
Yaşlı kadın Oshige ile köyün kenar mahallesinde yaşardık.
The biggest camp was built astride the main railway line from Cracow to Vienna, in the outskirts of the Polish town of Oświęcim -
Kampların en büyüğü, Krakow-Viyana ana tren hattının iki yanına inşa edilen bir Leh köyü olan Oswiecim'in dışına kurulan...
But by the 21st, after tough fighting, the Americans reached the port's outskirts.
Fakat ayın 21'inde, sert çapışmalardan sonra Amerikalılar limanın dış mahallelerine ulaştı.
On 6 August, the Canadians were on the outskirts of Falaise.
6 Ağustosta Kanadalılar, Falaise'in dış mahallelerine ulaştı.
The Germans continued in the outskirts of Leningrad.
Leningrad'da Almanlar hâlâ kenar mahallelerdeydiler.
This evening, under the via Mozart overpass, on the outskirts of the city, a woman was savagely murdered.
Bu akşam şehrin kırsal kesimindeki Mozart Caddesi üstgeçidinin altında bir kadın vahşice katledildi.
Ten cases in Rome's outskirts, and three dead at Lecce.
Roma dolaylarında on vakaya rastlanmış, Lecce'de de üç ölü var.
With the peace, Corean orphans have found shelter, protection and food, thanks to charitable american foundations and the unconditional help of the government in Washington, which has build, on the outskirts of Seul, hospitals and rehabilitation centers.
Barış ile birlikte, Koreli yetimler Seul'un varoşlarında hastaneler ve rehabilitasyon merkezleri inşa eden, kayıtsız şartsız yardımda bulunan Washington hükümeti ve hayırsever Amerikan vakıfları sayesinde, barınacak yer, korunma ve yiyecek sahibi oldular.
When we break out of here we'II push on to Pitzkrieg Stalingrad and up to the outskirts of Moscow
Buradan ayrılınca Pitzkrieg'e girer oradan Stalingrad ve Moskova sırtlarına kadar ilerleriz.
I live in the outskirts of Paris, near Batignolles.
Paris'in dışında Batignolle köyüne yakın bir yerde oturuyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]