Overflow traducir turco
254 traducción paralela
We'll all have to huddle here and overflow onto the porch.
Hepimizin burada sıkışıp, verandaya taşmamız gerekecek.
- Don't overflow your tank.
- Tamam, heyecanlanma.
If they overflow the house, they could tramp around out on the lawn.
Evden taşarlarsa dışarıda çimenlikte dolaşabilirler.
Blessed are the people whose hearts overflow with joy, because this joy comes from God.
Yürekleri neşe dolu insanlara ne mutlu çünkü bu neşe Tanrıdan gelir.
We are very proud to have the overflow of the State Police Convention.
Eyalet Polisi toplantısını burada yapmaktan onur duyuyoruz.
- Overflow. Preflight okay, sir.
Uçuş öncesi tamam, efendim.
- Their little cup ofjoy should overflow
Neşe bardakları dolup taşmalı
It'll come in here, down the overflow pipe! Exactly!
Aynen, sular buraya, borunun içine gelir o zaman.
Whatever you want. Your cup to fill. To overflow.
Ne istersen iste bardağını, taşana dek dolduracaksın.
There's no chance I'll overflow.
Aşırı hisler bekleme benden.
I had to check the electrostatic cathode overflow from the scan condensers.
Kondansatörleri tarayıp elektrostatik katotları kontrol etmem gerekiyordu.
Let your tub overflow
Bırak taşsın küvetin
I have managed to secure some notes... about the prison guards and plans of state prison... which mainly handles the overflow of convicted prisoners... and some special cases from the city.
Gardiyanlar hakkında bazı notlar... ve hükümlülerin hapishanede ayaklanması durumunda... ve şehirden, bazı özel durumlarda yapılanlarla ilgili... hapishane planlarını almayı başardım.
Later it arrived, leaving the enthusiasm to overflow.
Derken geldi ve coşku had safhaya ulaştı.
Almost overflow the tub, my head is...
Küvet neredeyse taşıyordu...
You will make the water overflow!
Dikkat et, suyu taşırdın.
When overflow, drew his pistol.
Sıçrayana kadar basmaya devam et.
The town will be overflow with samurai and explode.
Şehir samuraylarla dolacak ve sonunda havaya uçacak.
He hasn't met a toilet yet he couldn't overflow.
Taşıramadığı bir tuvaletle henüz tanışmadı.
Well, you did overflow the toilet and not tell anyone.
Sen de tuvaleti taşırıp kimseye haber vermedin.
My eyes overflow with tears at the thought that we'll never see each other again in this life.
Kalan yaşamımızda birbirimizi bir daha asla göremeyeceğimiz düşüncesi ağlamaktan gözlerimi kuruttu.
I'm afraid they're filled with our overflow.
Korkarım ki, hepsi dolu bizimle birlikte.
Hurry, it's going to overflow.
Acele et, taşmak üzere.
You send him the overflow...
Fazla hasta olursa ona mı gönderiyorsunuz?
All the Lazarus pits throughout the world will overflow.
Dünya çapındaki tüm Lazarus kuyuları taşacaklar.
Except this is an old overflow system that dumps into the harbor during heavy rainfall.
Ama bu eski bir sistem. Yoğun yağışlardan sonra limana taşar.
That's the overflow pipe. lt leads to another vault like this one, then about three quarters of a mile to the sea.
İşte taşkın borusu. Bunun gibi olan bir başka dehlize 1 km sonra da denize açılıyor.
We're already renting cells to the Feds for their overflow.
Zaten boş hücrelerimizi Federallere kiralıyoruz.
Word's getting out we're handling the overflow from three different clinics now.
Diğer üç kliniğin fazlalarını da biz alıyoruz.
I have study hall fifth period in the library and it's really crowded. It's a major overflow.
5.periyotum bos kütüphanede calısıyorum fakat orası korkunc kalabalık.
- We need the main ER for the overflow.
- Yeterince hızlı değiliz.
Send the overflow to the main ER, but send me the kids'charts.
Bir kısmını acil servise yolla. Ama çocukların dosyalarını bana getir.
Overflow charts for the pediatric patients in the main ER.
Acil serviste muayene ettiğimiz çocuk hastaların dosyaları.
Some of the overflow were transferred to the Air Force Academy Hospital.
Fazla gelenlerin bir kısmı Hava Kuvvetleri Akademi Hastahanesi'ne kaldırıldı.
Now it's gone from pinch to overflow.
Gizlice yaklaşmak yerine direk dalışa geçti.
And the overflow's closed, so you got a full plate.
Ve boşaltma kapalı olduğu için, tabağın dolu.
Our jails overflow with men and women convicted on confessions worth no more than this one.
Cezaevlerimiz, daha iyisini hak eden insanlarla dolup taşıyor.
It's okay. Richard moved the Christmas party to the bar, due to the overflow.
Richard Noel partisini aşırı kalabalık yüzünden bara taşıdı.
I know he deserves the same care as anyone else, but we're really not set up to accommodate the state's overflow.
Onun herkes gibi bir bakımı hak ettiğini biliyorum ama devletin fazlalıklarını barındırmaya hazırlıklı değiliz.
Yeah. He's overflow from the country morgue.
- Evet, denizden karaya vurmuş.
Excessive overflow.
Aşırı yüklenme.
Focker made the septic tank overflow.
Sker, foseptiği taşırdı.
I hope the bath doesn't overflow.
Umarım banyo taşmıyordur.
The rivers overflow, every one of them.
Nehirler taşar, hepsi birden.
Did it ever overflow?
Neden? Taştığı ya da kırıldığı olmuş muydu?
Rescue facilities are up to capacity, overflow victims seek shelter in the streets.
Barınaklar ağzına kadar dolmuş durumda kalacak bir yer arayan mağdurların sayısında artış...
Overflow, five minutes out.
Burası dolar artık.
These pumps regulate the overflow.
YERİN ALTINDA
There's an overflow lot across the street.
Sokağın karşısında bir yer daha var.
Once it's filled to the brim, it's got to overflow somehow, somewhere
Ağzına kadar dolduğunda, taşması gerekir bir şekilde, bir yerlere
Quickly Susan, into the overflow pipe!
Çabuk ol Susan, borunun içine gir.