Overtime traducir turco
1,465 traducción paralela
It's overtime.
Uzatma dakikaları.
- Working late tonight? - Overtime, under orders.
- Bu gece geç saate kadar mı çalışıyorsunuz?
Normally I'm doing overtime for my pain-in-the-ass boss.
Genelde canı çıkacası patronum için fazla mesai yaparım.
Overtime.
Belki de tamamiyle.
They'll give us a raise, pay overtime,
Maaşımıza zam yapacaklar ve mesai ücreti ödeyecekler.
We're going into overtime.
Maç uzatmaya gitti.
Just when overtime is beginning...
Tam da uzatmalar başlayacaktı.
You do overtime?
Sen de mi fazla mesai yapıyorsun?
They are doing overtime too?
Onlarda fazla mesaimi yapıyor?
He can't afford overtime.
O mesai için müsayit değil.
Overtime again?
Fazla mesai mi yine?
You three, work overtime
Siz üçünüz, fazla mesai!
You worked overtime.
Fazla mesai yapıyorsunuz.
There were two valves to finish yesterday and my boss said if I stay after two hours, he'll get paid overtime!
Dün bitmiş olması gereken iki vana işi vardı patronum dedi ki eğer iki saat daha fazla kalırsam fazla mesai ücreti alacakmış!
He worked overtime at night.
Gece de mesaiye kaldı.
Inside, the young dragon's body is working overtime.
Genç ejderhanın vücudu fazla mesai yapıyor.
She had to work overtime because of me
Benim yüzümden fazla mesai yapıyor.
Now, of course, this doesn't absolve you of your responsibilities working overtime as an agent for Uncle Sam.
Tabii bu,... ABD hükümetindeki sorumluluklarının bittiği anlamına gelmiyor.
Now, of course, this doesn't absolve you of your responsibilities. Working overtime as an agent for Uncle Sam.
Tabii bu, ABD hükümetindeki sorumluluklarının bittiği anlamına gelmiyor.
The rumour mill's been working overtime.
Dedikodu çarkı son sürat dönüyor.
I mean, I'm all for overtime, but this is just plain greedy.
Ben de fazla mesaiyi severim ama bu resmen açgözlülük.
These plumbers must be working overtime.
Bu işçilerin daha falza çalışması gerekiyor demektir.
Kind of like working overtime.
Fazla mesai gibi.
You gonna get Horatio to sign my overtime slip?
Fazla mesai kağıdımı Horatio'ya sen imzalatacaksın.
Well, you call it overtime, the brass calls it a burden.
Senin fazla mesai dediğin şeye yukarıdakiler yük diyor.
Now I have to work overtime to collect the souls I've been unable to claim, to undo the damage you've done to the Grand Design.
Şimdi l ruhlar l've iddia da başarılı olamadı toplamak için fazla mesai çalışmak zorunda, size Büyük Tasarım yapmış hasar geri almak için.
You in overtime, this is some bullshit.
Fazla mesaiye başladın, bu saçmalık.
Boss, can you sign these overtime vouchers?
Patron, bu fazla mesai fişlerini imzalayabilir misin?
I will give you a 20 % bump on what she's paying you, plus overtime.
Sana o ne ödüyorsa % 20 fazlasını artı fazla mesai veririm.
I could put in for overtime, and I don't.
Fazla mesai parası isteyebilirdim ve istemiyorum.
I totally left you in the lurch. I'm willing to work overtime hours for nothing, if you'd give me another chance.
Seni zor durumda bıraktı ve bana bir şans daha verirsen ücretsiz fazla mesai yapmaya da razıyım.
You have overtime this late into the night?
Bu saate kadar çalışmak?
- Any overtime comes through me first.
- Herhangi bir şeyde ilk bana gelin.
It's the championship game, so there's overtime.
Bu şampiyonluk maçı, o yüzden uzatmalar da var.
I'm gonna have to work two months of overtime... to pay for a car I'll never drive.
Harika. İki ay boyunca fazla mesai yapmam gerekecek... Hiç kullanmadığım bir arabanın parasını ödemek için.
These men have worked much too much overtime as it is.
Bu adamlar her zamanki gibi çok çalışıyorlar.
With overtime, I make plenty.
Fazla mesai ile yeteri kadar para kazanıyorum.
Yeah. My dad used to work overtime on Saturdays.
Evet, babam Cumartesileri fazla mesaiye kalırdı.
Let me bump overtime and court pay for homicide and district ops.
Biraz daha fazla mesai yapalım ücretleri de merkez ödesin.
If the city could get a couple 100,000 we could afford an overtime detail to protect these folks.
Şehir yönetimi bize 200,000 verebilirse bu insanlara korumaya yönelik çaba gösterebiliriz.
If you were smart, you'd come to me when the Mayor shorts you... on hiring, on equipment, on overtime, on cars.
Yeterince akıllıysan, Başkan senin bütçene dokunursa bana gel. Adam eksiği, ekipman, araç ne istersen.
And how, in all good conscience, can I, as chairman of this subcommittee... authorize any more above-the-line overtime... when it's clear enough from the data in front of me... that that money is not gonna go to line officers, or working detectives... but is being used to pay for drivers and clerical and...
... ve bu komitenin başkanı olarak nasıl bir vicdanla daha fazla mesai yapmalarına izin veririm. Önümdeki verilere bakarak çok açık bir şekilde bu paranın çalışan dedektif ve polislere gitmediğini görüyorum. Bu paranın sürücülere ve kırtasiye masraflarına gittiğini görüyorum.
Our best case scenario, if we bump overtime, is... 275, maybe.
En iyi durumda, biraz fazla mesai yaparsak... 275 olur sanırım.
But you don't have to pay me overtime.
Bana mesai ödemek zorunda değilsin.
Am I going to get overtime pay for this?
Bunun için fazla mesai ücreti alacak mıyım?
I'm paying him double overtime so he can get here tonight.
Ona iki katı para ödeyeceğim yani bu akşam buraya gelir.
No overtime tonight, eh?
Bu gece fazla mesai yok galiba.
Well, my mother had to work a double shift, but they cut her overtime.
Annem çift vardiya çalışmak zorunda... ama onun fazla mesailerini ödemiyorlar.
- Oh, no overtime? What about the Chang wedding three years ago?
Üç yıl önceki Chang düğününe ne demeli?
There's no overtime here.
Burada fazla mesai yok.
- There's no overtime.
- Zaman aşımı yok. Yok!