Owt traducir turco
110 traducción paralela
Hey, we shouldn't have come in here, we won't find owt.
Hey, buraya gelmemeliydik, burada hiç bişi bulaman.
- Have you found owt?
- Bişi buldun mu?
- I haven't taken owt of yours yet, have I?
- Daha hiçbir şeyinizi çalmadım, değil mi?
You can only do owt at feedin'time, sir.
Yalnızca açken, beslenme vakti eğitebilirsiniz.
- Got owt, Casper? - Nay.
- Bir şeyler var mı, Casper?
- I wouldn't give thee owt if I had.
- Olsaydı da sana vermezdim.
If we're 4C, they think we're numbskulls, owt like that, sir.
4 C sınıfıysak, bizim düpedüz dangalak olduğumuzu düşünürler.
- Owt'll do me.
- Ne olsa olur.
ONE ON'T CROSSBEAMS GONE OWT ASKEW ON TREDDLE.
Ne oldu? Kirişlerden biri ayağından eğrildi.
PARDON? ONE ON'T CROSSBEAMS GONE OWT ASKEW ON TREDDLE.
- Kirişlerden biri ayağından eğrildi.
Nobody's pushing us into owt.
Kimse bizi bir şey için zorlamıyor.
Have you got owt to swap?
Takas yapacak bir şeyin var mı?
Fucking hell! Can't do owt with that.
Buna yapabileceğim hiçbir şey yok.
And you know one thing more than owt else here that symbolises pride?
Ve burada gururu temsil eden tek bir şey var biliyor musun?
I reckon your heart's in the right place, but... you never did owt to prove it.
Kalbinin temiz olduğunu düşünüyorum... ama bunu kanıtlamak için birşey yapmadın.
- Owt in?
- Var mı birşeyler?
This band behind me will tell you that trophy means more to me than... owt else in the whole world.
Arkamdaki bu bando bu kupanın dünyadaki herşeyden daha önemli olduğunu düşünüyor.
I never said owt about her personality. She's probably quite nice.
Kişiliği hakkında bir şey demedim ki, Çok iyi biridir muhtemelen.
We've not been charged or owt.
Hiçbir şeyle suçlanmadık.
Are you gonna say owt to the boys or will I have to?
Çocuklara sen bir şey söyleyecek misin yoksa ben mi konuşayım?
- Did he get me'owt?
- Bana bir şey almış mı?
If there's owt on there you want, you can have it.
İçinde beğendiğin bir şey olursa kullanabilirsin.
In the wo... In the words of the great prophet, "I dares do owt."
Büyük peygamberin sözleriyle.
Do you fancy doing owt?
Bir şeyler yapmak ister misin?
Do you want owt?
İstediğin bir şey var mı?
You doing owt tonight...
Bu gece bir şey yapıyor musun...
Only I thought I might go for a drink down t'Fleece... if you're not doin'owt.
Sadece bir içki içmek için Fleece'ye gidebilirim diye düşündüm... eğer işin yoksa...
Helen'll be doin'owt?
Helen bir şeyler yapacak mı?
I've not said owt to him about you coming.
Ona senin geleceğini söylemedim.
You won't say owt to'em, though?
Onlara hiçbir şey söyleme, tamam mı?
Owt exciting happened today?
Bu gün heyecan verici bir şey oldu mu?
,, keep the body from coming back, but, er,, I've never heard of owt,
cesedin geri gelmesini engelleyebilir, ama ben hiç böyle bir şey duymadım.
- Didn't you get owt?
- Sen almadın mı?
- You've got a good heart. - I'm not gonna kiss you or owt.
Royston Vasey'nin geleceği senin ellerinde.
I didn't say owt.
Ben söylemedim.
This hasn't got owt to do with that IRA bomb going off, has it?
Bu IRA bombalamasında kullanılan değildir, değil mi?
They'd not have owt to do with the IRA.
IRA ile iş yapmazlar.
Anyone she was seeing or who was hassling her or... or owt like that?
... görüştüğü ya da tartıştığı ya da... böyle bir şey?
Listen, I haven't done owt.
Dinleyin ben bir şey yapmadım.
Please, I'm not gonna nick owt.
Lütfen. Bir şey çalmam.
Ain't our business to do owt else.
Bayana nasıl bakılıyor, efendim?
- Did you get any broken bones or owt?
- Hiçbir kemiğin falan kırıldı mı?
- Can you see owt, Jess?
- Görebiliyor musun, Jess?
- Can you see owt?
- Görebiliyor musun?
- Was there owt worth cheering?
- Gittiğine değdi mi?
- Not pushy or owt, are you?
- Aceleci davranma, tamam mı?
She's not engaged or married or owt, is she?
Evli ya da nişanlı filan değil, değil mi?
D'you want owt?
Göğüs?
Don't say owt, I know I am.
- Dur.
The lass say owt?
Cehenneme gideceksem, Sharpe sen de benimle geleceksin.
You've not ate owt, ma'am.
Sonra da soyuluyorlar.