Pane traducir turco
160 traducción paralela
Take this pane of glass to my office at headquarters.
Bu camı merkezdeki odama götür.
Those scratches on the window-pane, Inspector.
Pencere camındaki çizikler Müfettiş.
Let's see what business he has being on that window-pane.
Bakalım o cama adını kazıttıracak ne işler yapmış.
How'd you like some breaded veal cutlet with tomato sauce?
Domates soslu dana kotlet pane ister misin?
- You, break a pane.
- Sen, pencerenin camını kır.
- A pane?
- Kırayım mı?
- Break a pane!
- Camı kır!
So, are you breaking this pane?
Camı kırsana sen?
The pane is broken.
Camlar kırık.
I heard flies on the window pane, and then I heard voices mumbling.
Pencereden uçtuklarını anladım ve sonra mırıltılar duydum.
Does it feel like a thin pane of glass is shattering inside?
Diplerde pencere camı kırılıyormuş gibi bir his var mı?
Of course, he could see through me like a pane of glass.
Çünkü, sanki camdan yapılmışım gibi içimi okurdu.
Pane after pane, because I can't correct anything... and nobody must notice
Camlar üst üste olmalı çünkü hiçbir şeyi düzgün yapamam. Ama bunu kimse anlamamalı.
A sign painted on a pane... corrects, without soiling it... a sign painted earlier on another pane
Camdaki her şekil... diğer camdaki anlamsız şekilleri... kirletmeden, anlamlı kılacak.
When the pane breaks, means you're in love.
Cam kırılıyorsa aşıksınız demektir.
If the pane breaks, it means you are in love.
Camı kırarsanız aşıksınız demektir.
Now the pane of glass you broke was $ 1,600.
Kırdığınız cam için 1.600 dolar.
" the Devil drum on the darkened pane :
" şeytanın sesini işitir :
This young history teacher is going to try to will this pane of glass to shatter.
Bu genç tarih öğretmeni önündeki cam levhayı düşünce gücüyle paramparça etmeyi deneyecek.
" Beat wearily upon the window pane
" Pencerenin camına bezgince vururdu.
The camera shoots through a pane of glass... which renders it relatively unobtrusive.
Kamera, çıplak haline nazaran daha az dikkat çektiği... bir cam panelin arkasından çekim yapmaktadır.
Now I'll have to have that glass pane repaired.
Cam bölmemin tamir olması gerekecek.
Just one big pane.
Sadece büyük bir pencere.
I'm fixing that shit pane.
Bu uyduruk levhayı yerleştiriyorum.
Now each little raindrop Falls on my window pane
# Her yağmur damlası düştüğünde pencereme #
In the course of installing these windows for your parents... you knelt on the floor where there was broken glass from a dropped pane.
Demek ailenizin evinde pencere camı takarken, yere diz çöktünüz ve orada kırık camlar vardı?
And all that separated me from that bear... was a pane of glass.
Ve ayıyla aramızdaki tek şey... şu pencere camıydı.
What do you think the boy saw in the window pane?
Sen çocuğun pencerede ne gördüğünü düşünüyorsun?
Language is the creak on a stair, it's a spluttering match held to a frosted pane, it's a half-remembered childhood birthday party.
Merdivendeki gıcırtı, buzlu camdaki söndü sönecek kibrittir. Yarım yamalak hatırladığınız doğum günü partinizdir.
A pane's just a pane, it's enough to break it and you're inside
Tek yapmaları gereken biraz zorlamak.
Hey, let me ask you a question. This turkey sandwich here is that real turkey or is it a turkey roll?
Size bir soru sorayım, şu hindili sandviç gerçek hindi mi yoksa hindi pane mi?
What, you like turkey roll?
Ne, hindi pane sever misin?
In a window pane.
Pencere camında
Note in it. Get the window pane changed with that money.
O parayla, kırılan cam yerine yenisini al!
Why did you break the pane?
Camı niye kırdın?
I told you. It's OK with the pane.
Söyledim sana, camın önemi yok.
It would pass through him as through a pane of glass.
Bilgi, camdan geçen ışık gibi, ondan bana geçecekti.
It's easy, Darkness a good ladder and a sharp diamond for the window-pane
Görmek bişeydir ama içeri girmek... Kolay. Karanlık, iyi bir merdiven ve pencere için de keskin bir elmas.
Actually, I threw a stone and broke the window pane.
Zili ilk çaldığımda kocam evde dediniz. Bakın. Bakın.
You jumped through the glass pane like Superman, didn't you?
Süpermen gibi camdan atladın, öyle değil mi?
As though looking through a dusty window pane, the past is something he could see, but not touch.
Sanki tozlu bir pencereden bakar gibi, geçmiş görebildiği, ama dokunamadığı bir şeydi.
Dobry Vecer, Pane Doktore.
Dobry Vecer, Pane Doktore.
What--what are they, lightly breaded?
Nasıl peki, hafiften pane edilmiştir.
- Single pane, double pane?
- Tek cam mı, çift cam mı?
- Single pane, I believe.
- Tek cam, sanırım.
" Oh, Carolyn, Carolyn, you break like a pane of glass.
Carolyn, bardağı pencere camı gibi kırdın.
THIS IS A LITTLE PENNE, SUN-DRIED TOMATO.
Biraz pane, güneşte kurutulmuş domates.
I want you over there... with some GHB and some window pane, all right?
Senin oraya biraz GHB ve biraz... cam götürmeni istiyorum?
One pane unbreakable glass,... one standard issue ring finger.
Kırılmaz bir pencere camı... Standart bir yüzük parmağını çıkarır.
Breaded. Not fried.
Kızartma değil, pane.
There you can see the pane of glass he cut out in order to break in.
Pencereye bakın!