Parked traducir turco
3,497 traducción paralela
Yeah, I'm out here at the house on Fairmont Circle, the house the RV was parked in front of.
on Fairmont Circle daki evden çıktım karavan evin önüne park edilmişti.
He was playing in the front yard, just a few feet from where they say that RV was parked.
Ön tarafta oynuyormuş söylediklerine göre onun birkaç adım ilerisinde de park edilmiş bir karavan varmış
The RV was parked over on Fairmont for a reason?
Karavanın Fairmont'un oraya parkedilmesinin bir sebebi var mı?
I parked at a liquor store, I have a bottle of liquor.
İçki dükkanının önüne parkettim ve içki aldım.
I'm parked in back.
Arkaya park ettim.
- I don't know. You parked it.
- Ne bileyim, sen park ettin.
Oh, you mean like that guy you met at the Leafs game who kept... calling you and sending you chocolate hearts, and then he parked outside our house, and... Dad caught him jerking off into Hockey News?
Şu Leafs maçında tanıştığın, seni arayıp duran sana çikolata kalpler yollayan sonra babamızın "Hockey News" te mastübasyon yaparken bulduğu çocuk gibi mi?
Watching me, waiting, hiding in a closet or parked outside the house, the Hockey News.
Klozetin içine ya de evin dışındaki parka "Hockey News" e saklanmış, beni izliyor bekliyor.
Dad, you just got parked.
Baba, oraya park ettiler.
You can see the one car parked backwards.
Geri geri park etmiş bir araba da görebilirsin.
Who's the jerk-off that parked in front of my space?
- Benim yerime park eden denyo da kim?
Some jerk-off parked in my space.
- Şerefsizin teki yerime park etmiş.
Got a white Honda Civic parked in a handicapped space outside.
Engelli yerine park etmiş bir Honda Civic var.
I parked it next to an RV.
Bir karavanın yanına park ettim.
I'm double-parked.
iki kere park ettim.
There's a six major league fuckin'police boats that will be parked alongside the shore.
Kıyıda 6 tane park halinde polis botu var.
She's got a Lexus convertible parked out front.
Ön tarafta üstü açık Lexus'u var.
We could've parked right in front of the office.
Ofisin hemen önüne park edebilirdik.
I mean, it's been parked in the same place for 15 years, but...
Ortalama, 15 yıldır aynı yerde park edilmiş halde duruyor...
We parked there, we went for a walk.
Oraya park ettik, yürüyüşe çıktık.
If he was scheduled for 10 : 00, he always showed up around 9 : 00 and parked down in the street.
Randevusu saat 10'daysa her zaman dokuz gibi gelir ve sokağa park ederdi.
Hey, you remember where we parked?
Nereye park ettiğimizi hatırlıyor musun? Hayır.
I was peeing in my own front yard in the same spot I been peeing in for the past 15 years, and there just happened to be a sheriff's deputy's car parked there.
Son 15 yıldır aynı işediğim yer olan ön bahçeme işiyordum ama orada şerif yardımcısının arabası varmış.
Or you could have just parked in my driveway.
Benim garajıma da park edebilirdin.
Right now we're parked in a pretty bad place.
Şu anda araba oldukça kötü bir yerde duruyor.
I won't have to go back to prison, and maybe you'll find a new car parked in your driveway.
Böylece hapse dönmek zorunda kalmam ve belki kapının önünde yeni bir araba bulursun.
I got a call from a cop saying that he saw my car parked in the garage where I found you.
Seni bulduğum garajda arabamı gördüğünü söyleyen bir polis beni aradı.
I parked on that side.
Ben şuraya park etmiştim.
Come on, I'm double-parked.
Hadi gel, arabayı sakat yere bıraktım.
This fucking truck has been parked out there since that night.
Şu lanet kamyonet o geceden beri orada park halinde.
There's a truck that's been parked on our street ever since that day.
O günden beri sokağımızda park etmiş bir kamyonet var.
We drove out on a golf course and parked.
Golf sahasına kadar geldik ve park ettik.
Well, my car's actually parked outside my house.
Aslında arabam evimin önünde.
The car is parked outside Drive it to the front of the building
Arabam dışarda park halinde. Arabayı binanın önüne çek.
I've got a fucking great big truck parked right outside...
Sokağın girişine lanet olası koca bir kamyon park et -!
Shouldn't be parked there.
Oraya park etmemesi lazım.
So I'm parked all the way on the other side.
Yani diğer tarafta tüm yol park ettim.
It was just you and Sally Moran parked at the point, finger-blasting away.
, Sadece sen ve Sally Moran noktada park parmak patlatma uzak.
Gonzalo saw that your sister parked her car outside the school.
Gonzalo ablanın arabasını okulun otoparkına parkettiğini görmüştü.
I don't remember where I parked my car.
Arabamı nereye park ettiğimi hatırlamıyorum.
Well, that sounds really tempting, but my truck is parked at a meter, and I- -
Kulağa çok cezbedici geliyor. ... ama arabamı parkmetreye park ettim ve ben...
Perhaps you noticed my Aston Martin parked out front.
Parkta duran Aston Martin'imi fark etmişsinizdir.
Well, early that morning, we saw this car parked near our building and it seemed to rattle her.
O gün sabah erken binamızın yakınına park eden bir araba gördük. Onu korkutmuşa benziyordu.
Parked right across the street.
Caddenin karşısına park etti.
It's just parked down the road.
Yolun aşağısına park ettim.
I'm parked around the corner, so I'll see you.
- Köşede park ettim, sonra görüşürüz
So, a few weeks ago, the truck was parked right across the street from Sam's.
Birkaç hafta önce, kamyon Sam'in hemen karşısındaki sokakta durdu.
Sorry, I'm double parked.
Üzgünüm yanlış park ettim.
There's an Escalade parked across the street with someone in it.
Caddede park etmiş bir Escalade var. İçinde birisi oturuyor.
Yeah, yeah, yeah, it's, uh, 20 bucks, self-parked.
Evet. Evet öyle. 20 dolara kendiniz, 30'a vale park eder.
Are you double-parked?
Keyfin yerinde mi?