Particular traducir turco
7,900 traducción paralela
I'm sorry to be the one to tell you, Gregory that you do not have a choice in this particular matter.
Bunu sana söyleyen ben olmak istemezdim ama bu mühim mevzuda başka bir seçeneğin yok.
So if vaccine refrigeration is of particular concern in the capital has asked everyone to stay home.
Aşıların muhafaza edilme konusu başkenti yakından ilgilendiriyor. Tam emin değiliz fakat herkesin evde kalmasını istedi.
Nothing in particular, but there's something odd about it.
Özel bir şey yok, ama garip bir şey var.
He also realized the piano was of particular significance.
Aynı zamanda piyanonun da bayağı mühim olduğunu anlamış.
It was the song that gets her into a particular place.
Onu belli bir yere taşıyan şarkıydı.
White rice seems to have a particular potency and hanging text from ceilings to alter the energy flow in the room.
Beyaz pirinç, belli bir gücü temsil ediyor ve tavana asılı İncil'den bir parça, odadaki enerji akışını değiştirmek için.
I think she understands my particular body shape.
Bence o vücut tipimi anlıyor.
And what particular sort of- -?
- İstediğiniz kredi türü nedir?
I have a very particular set of skills. Skills that I have acquired over a very long...
Uzun zaman önce ortaya çıkan... çok özel yeteneklerim var.
Well, but hadn't you actually seen that particular game film before?
Ama aslında oyun filminden önce bunu fark etmemiştin?
And all I want to do at this particular moment in my particular life is this...
Tüm yapmak istediğim özel hayatımın bu anını özel yapmak.
If I were to ask you to dance with me, despite this being a particular shithole, what would you say?
Seni dansa kaldırmak istesem boktan bir yerde olmamıza rağmen, ne derdin?
No one in particular, of course.
Özel birisi yok tabii.
The East London branch in particular is to mobilise.
Özellikle doğu Londra şubesi seferber edilecektir.
Your particular awareness will cease to exist.
Öz farkındalığın, varlığa son verecek.
Joe Walser and Terry Matalas, in particular, who had their own DeLoreans that they had turned into "Back to the Future" DeLoreans.
Özellikle de "Geleceğe Dönüş" teki Delorean'a çevirdikleri kendi Delorean'ları olan Joe Walser ve Terry Matalas.
When the stores are coming to us for an order and negotiating, they're telling, " Look, that particular store is selling this shirt, like, for $ 5, so I need to sell it at $ 4.
Sipariş ve görüşme amacıyla bize geldiğinde, " Bak, şu falanca mağazada, bu gömlek 5 $, yani ben bunu 4 $'a satmak zorundayım.
The wasp is their particular antagonist.
Bilhassa hasımları eşek arılarıdır.
In fact, if I may, there is one particular hobby... of mine that might amuse you.
Hatta sizi eğlendirebilecek bir hobim de var.
You declined tea, and did not see the sister... for whom you have no particular fondness, using my indisposition as an excuse to hurry back.
Çayı reddettin ve fazla düşkün olmadığın kişi için hemşireyle görüşmedin. Rahatsızlığımı gitmek için bahane olarak kullandın.
Any movie in particular or...
Belirli bir film var mı?
Each person reacted as his nature, his needs, his convictions, and his particular circumstances compelled him to.
Her insan, doğasına göre ihtiyaçları ve inançlarına göre davrandı. Özel durumları da bunda etkili oldu elbet.
You driving through here on this particular day at that particular time.
Senin buradan bu günde o saatte geçiyor olman.
If I understand correctly, your wife is under a very particular magical contract.
Doğru anladıysam, karınız belirli bir büyü sözleşmesinin etkisi altında.
The spells of summoning, especially the old spells of election, require that one be most particular about names.
Çağırma büyüleri, bilhassa eski seçim büyüleri belirli bir isimle yapılmalıdır.
The business world was pretty upset by the advances in public welfare in the'60s, in particular by Richard Nixon.
İş dünyası 60'larda kamu refahı adına yapılan gelişmelerden hoşnut değildi özellikle de Richard Nixon tarafından yapılanlardan.
I'm sure there's another person in this world who will understand and appreciate your particular brand of eccentricity.
Eminim dünyada, ilginç tuhaflıklarını anlayacak ve takdir edecek bir kişi daha vardır.
I don't know why he wrote this particular song.
Özellikle bu şarkıyı neden yazdığını bilmiyorum.
And I remember the bed was pivoted, on this particular night, with my feet closer to the ground and my head higher up, like a seesaw.
Bu özel günde yatağımın döndürüldüğünü hatırlıyorum. Ayaklarım yere yakın başım yukarıdaydı. Tahterevalli gibi.
Not just one person in particular.
Sadece tek bir kişi değil.
He apologizes to you in particular, Madame Gao.
Özellikle de sizden özür diledi Bayan Gao.
Our investigation started with a particular elected official moving large sums of money around.
Soruşturmamız belirli seçilmiş yetkilinin epeyce bir para aktarması ile başladı.
I'm just gonna fire some questions at you, though, vis-a-vis this particular shipment here.
Sadece sana birkaç soru soracağım, şey, özellikle bu kargolar hakkında.
The buttons on your uniform are rivet brass, made by Cintas uniform supply, which stopped using that particular type of metal, due to humanitarian reasons, 18 years ago.
Üniformanın düğmeleri pirinçten, bunları Cintas üniforma firması tedarik eder, ve bu şirket bu düğmeleri insani bazı nedenlerden dolayı, 18 yıl önce kullanmayı bıraktı.
I mean, I don't know which particular way he entered the forest.
Yani, demek istediğim Orman'a hangi taraftan girdiğini bilmiyorum.
I don't know what particular day he got there.
Hangi gün geldiğini de bilmiyorum.
But there's no template for this particular image, meaning she created it herself.
Bu şekilde belli bir şekli aklından çizmesinin imkanı yok.
Okay, anything in particular?
Tamam, özellikle bir yer var mı?
Take your time, there's one photo in particular we'd like you to look at.
Acele etmeyin, burada özellikle bakmanızı istediğimiz bir fotğraf var.
I have many of you in mind for particular roles, and of course, some are already destined.
Bazılarınızı belirli roller için kafamda belirledim ve tabii ki bazılarının da bu roller kaderleriydi.
Money that Governor Thompson felt he was owed by a particular pirate captain.
Vali Thompson, kaptanlardan birinin daha fazla ödeme yapmasını istemiş.
Never sailed with a captain this particular before.
Senin gibi bir kaptanla hiç denize açılmamıştım.
That particular woman is a font of prostitutional intelligence.
Bu kadın bizim fahişe istihbaratımızın başı.
Opposition from the men on two particular issues.
Tayfanın 2 konuya itirazı vardı.
One particular fugitive.
Yakından tanıdığımız bir suçlunun.
There is one particular vote I'm having some trouble with.
Oy verenlerden birisiyle ciddi sorun yaşıyorum.
That particular name?
- Özellikle o isim mi?
You're sure he said that particular name?
Özellikle bu ismi söylediğine emin misin?
The whole of the press corps, Bartlett, and you in particular. You'll be supplied with tents.
Bütün basın heyetine ve bilhassa sana Bartlett çadır tedarik edilecek.
So, um, this particular shithole does not look like Danny's natural habitat.
Bu bok çukuru pek Danny'e göre değil galiba.
He gazed out of the window, not looking at anything in particular
Camdan dışarıya bakadurdu.