English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ P ] / Passports

Passports traducir turco

1,425 traducción paralela
Passports. Are you buying or selling?
Satıyor musun, alıyor musun?
That sounds potentially ludicrous, but then pet passports, that was a goer.
Kulağa çok saçma geliyor ama hayvan pasaportu fikrine göre daha makul.
We've got a handful of false identities... used on visas, passports, leases...
Sonra da Heathrow üzerinden Birleşik Krallık'tan kaçtı. Bir sürü sahte isim kullanmış. vizelerde, pasaportlarda, kira sözleşmelerinde...
I don't know. Should be enough time to get our passports together... and for us to get married.
- Yeterince zamanımız olacak. pasaportlarımızı alıp evlenmeye.
Half the US citizens right now wouldn't care if we tore up our passports and closed our borders.
Pasaportlarını yırtıp sınırları kapatsak Amerikalılar'ın yarısı buna karşı çıkmaz.
They're being moved to Fort Bird National Guard Barracks, their passports are being confiscated.
Fort Bird Ulusal Güvenlik Kışlası'na götürülmüşler, pasaportlarına el konulmuş.
How many passports have you got?
Kaç pasaportun var?
Passports.
Pasaportlar.
Get your passports out!
Pasaportlarınızı çıkarın hemen!
Passports!
Pasaportlar!
- They had diplomatic passports. - Great.
- Diplomatik pasaportları vardı.
He's got a lot of passports and a lot of cash.
Bir çuval pasaportu ve parası var.
- There's blood all over... But there's no body, no passports, no g8 credentials.
- Her tarafta kan var ama ceset yok, pasaportlar yok ve G8 izinleri yok.
We can do renewals of passports here, but reissues has to be done by the embassy in Ankara.
Pasaport yenilemesi yapabiliriz, ama tekrar çıkarma ancak Ankara'daki büyükelçilikte yapılabilir.
- Do you have their passports? - Yes.
Pasaportları var mı?
Our money, our credit cards, our phones, our backpacks... our passports, everything.
Para, kredi kartlarımız, telefonlar, sırt çantaları pasaportlarımız, her şeyi işte.
we'll have a duplicate of your stolen passports. Sent to the hotel this afternoon.
Çalınan pasaportunuzun bir örneği öğleden sonra tarafımızdan otele gönderildi.
We don't just hand out passports to chimps like you.
Biz senin gibi maymunlara pasaport vermeyiz.
"Newtopia has no land, no boundaries, " no passports, only people.
Nutopia'nın toprağı yoktur, sınırları yoktur, pasaportu yoktur sadece insanları vardır.
I told him we needed to get our passports.
Pasaportlarımızı alacağımızı söyledim.
- Go get the passports.
- Gidip pasaportları al.
Passports!
Pasaportlarınız!
Passports, please.
Pasaportlar lütfen.
We needed passports to leave the country
Bizim ülkeyi terk etmemiz için pasaport gerekliydi.
And to get those passports, we needed to be a family
Ve pasaportu alabilmemiz için aile olmamız gerekiyordu.
I'll have to get hold of fake passports for you and me,
Sahte pasaportlarımizi beklemeye almam gerekecek,
Here are the passports.
Pasaportlar burada.
Here are your fucking passports.
Burada sikik pasaportun.
We were working the villages outside Kandahar, these girls would show up with new passports.
Kandahar dışındaki köylerde çalışırken, kızlar yeni pasaportlarla çıkagelirdi.
Why are you taking our passports?
Pasaportalrımızı neden alıyorsun?
That bastard's still got our passports.
Pasaportlarımız hala onlarda
But why did you give your passports to a guy like that?
İyi de neden pasaportlarınızı böyle bir adama verdiniz?
I told you to leave the passports back in the hotel.
Pasaportları otelde bırakmalıyız demiştim
- Passports. Get me...
- Pasaportlarını bulun...
I mean, whoever did this took their passports. They took their ticket stubs.
Bu işi kim yaptıysa, pasaportlarını ve bilet koçanlarını almış.
- Our passports do not make this an international conflict despite your insistence.
Ne kadar ısrar etseniz de pasaportlarımız durumu uluslararası uyuşmazlık kapsamına sokmuyor.
Cash, forged passports.
Nakit para, sahte pasaportlar.
Uh, no one told us we had to have passports.
Pasaportlar. Bize, pasaportlarımızın olması gerektiğini kimse söylemedi.
Tickets and passports please.
Biletler ve pasaportlar lütfen!
Our passports, our tickets. Everything's gone!
Pasaportlarımız, biletlerimiz...
No passports, no tickets!
Pasaport yoksa bilet de yok.
I have the passports for our guests, but there are two men out on the streets looking for them.
Konuklarımızın pasaportlarını hazırladım. Fakat sokakta iki adam onları arıyor.
Money, passports prepaid phone cards.
Para, pasaportlar. Telefon kartları.
Accessing passports and e-mails.
Pasaport ve e-postalarına ulaşıyorum.
Births, marriages, deaths, criminal record, passports.
Doğumlar, evlilikler, ölümler, sabıka kaydı, pasaportlar.
I'll prepare your passports and plane tickets.
Ben pasaportlarınızı ve uçak biletlerinizi hazırlarım.
with two passports, parents both Chinese nationals.
İki pasaportu var, ebeveynlerin ikisi de Çin uyruklu.
- All right, if Carter's on the run, then he has access to all kinds of fake IDs, passports.
- Eğer Carter kaçıyorsa, her türlü sahte kimliğe ve pasaporta sahiptir.
What for? I sold her a pair of blank belgian passports a couple of hours ago.
Birkaç saat önce boş Belçika pasaportları sattım ona.
All right. Then let's talk about t passports that you bought.
Peki, aldığın pasaportlardan bahsedelim o zaman.
I don't know the french word for "haps." Passports? Got'em.
Ama tatlım, anneyle buluştuktan sonra bile bütün gün seninle kalacağız, tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]